Konya
°C
Yeni Meram

Öğretmenlerin günü yok sayıldı

Öğretmenlerin günü yok sayıldı-Ümit Sürmeli-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
26.11.2016 11:11
0
1549
ABONE OL
24 Kasım ATATÜRK’ü anımsatıyor ise o güne Türkiye çapında bir sınav ayarlanır. Hem de tam o güne rast getirilir ve öğretmenler günü kutlaması sessizce iptal edilir. Olanlara, son 50 yıldan beri yapılanlara bir göz atalım. Öğrenim Birliği Yasası yok sayılmış. Öğretmen yetiştiren okullar, kapatılmış ve siyasi militan ve imam yetiştiren okullara çevrilmiş. Her okul imam yetiştirmek üzere kurgulanmış. Okulların idareci kadroları İmam Hatip Lisesi mezunlarına teslim edilmiş. Minicik çocuklara zorla öğretilen sömürge dili ‘İngilizce’ yetmezmiş gibi Arapça öğrenme zorunluluğu getirilmiş, Önce kendi dilini; imlası, dilbilgisi, doğru yazımı, düzgün okunuşu ile öğretip sonra da çocuğun ileriki yıllarda ilgi duyacağı dile yönlendirilmesi gerekirken, sömürge ülkelerinde olduğu gibi güzel ‘Türkçemiz’ elbirliği ile katledilmiştir. Kendi öz dilimizi imla hatası olmadan yazabilen o kadar az kişi varken, kimse eğitim ve öğretime indirilen bu darbeyi sorgulamıyor. Eğitim dibe vurmuş. Sokaklar çöp içinde. Bütün parklarda, çay bahçelerinde, ağaç diplerinde, kaldırımlarda sigara izmaritinden, pet şişelerden, çukulata ve gofret kağıtlarından, cam şişelerden geçilmiyor. Sokaklarda tükürükler utanç lekeleri olarak duruyor ve insanlar bundan tedirgin olmuyorlar. Eğitim dibe vurmuş. Okulların önüne gidin kız ve erkek öğrencilerin konuşmalarını dinleyin utançtan yüzünüz kızarır. İstiklal Marşı’nı okurken zoraki duranları, yoldan geçerken de durmayanları görünce insanın ‘ilk öğretmenin kim senin’ diye sorası geliyor. Milli duygular yok edilsin, ümmet oldukları kafalara kazınsın diye; yurt, bayrak, Türk Milleti söyleminden, Türkçe’den, yani tek dilden vazgeçilsin diye diye kitapların içi boşaltıldı. Kahramanlık şiirleri, marşlar, yöresel folklor gösterileri, Atatürk ilke ve devrimleri müfredattan çıkartıldı. Dünyada ‘Yurttaşlık Bilgisi’ kitabını yazan tek devlet adamı olarak tarihe geçen ATATÜRK’ün bu kitabı da kaldırıldı ve yurttaş olma bilinci, devlet malını koruma, millet malına sahip çıkma, yasalara saygı, vergi ödeme yükümlülüğü, çevre temizliği verilmeyen okullardan işte şu anda gördüğünüz ve kınadığınız sadece ümmet olmakla övünen bir toplum yaratıldı. Bu toplum, kadını artık cinsi latif olarak görüyor. Nasıl görmesin ki? Henüz 4 yaşındaki, 6 yaşındaki kız çocuğunun saçını örter ve ona o minicik beyne kadınsın örtün! Yanında oturan aynı yaştaki erkek çocuğuna da o bir kadın, o bir cinsi latif fikrini verirsin! Kıyafet serbestisi getirildi. Kıydınız tertemiz, masum yavrucuklara. Zenginin çocuğu markalı, çeşit çeşit giyinir, garibanınki de ayağında naylon, lastik terliklerle okulun yolunu tutar, sökük hırkasıyla okul sıralarında oturur. Kızlar lise ve dengi okullarda makyajlı ve süslü. Öğretmenler ise kim öğretmen, kim veli, kim görevli belirsizce dolaşır koridorlarda. Bunlar sırf kadının saçı için yapıldı. Bizim dönemimizde öğretmenler asla aşırı makyajla, uzun tırnaklarla, göz alıcı ojelerle, daracık pantolonlarla, kısa eteklerle gelemezlerdi ve sınıfta öğrencilerinin karşısına başları ve alınları açık girerlerdi. Her öğretmenin önlüğü vardı ve etek döpiyeslerimiz adeta formamız idi. Öğrencilerinizin karşısına dikkatlerini dağıtacak biçimde değil ama temiz ve düzenli çıkacaksınız diye eğitim verilmişti. BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK GEOMETRİ KİTABINI VE TERİMLERİNİ YAZDI. Tahta başında adı ‘ABECE’ olan alfabeyi, okuma-yazma oranı sıfır olan 13 milyonluk Anadolu Halkı’na eğitmenlerle, koşa koşa köylere ışık saçmaya giden fedakar öğretmenlerle öğretti. Atatürk için öğretmen; her fırsattan istifade ederek halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halka öğretmenin yalnız alfabe okutur bir varlıktan ibaret olmayacağını anlatmalıdır. Atatürk, ‘Uydurma öyküler ve boş düşünceler kafalardan tamamen çıkarılacaktır. Onlar çıkarılmadan beyinlere gerçeğin nurlarını sokmak imkansızdır’ demiştir.( Ankara, 1925) Atatürk bir taraftan 1921’lerde düşmanla savaşırken öte yandan da Ankara’da Milli Eğitim Kongresi’ni toplamıştı. Bu davranış onun Milli Eğitimi, savaşın ikinci cephesi olarak gördüğünü gösteriyor. 1921 yılında kazanmaya ant içtiğimiz ve kazandığımız bu cepheyi kaybetmek üzereyiz. Nasıl tecavüz yasasına toplum olarak tepki verildiyse, eğitimde laiklikten uzaklaşıp, çağ dışı eğitime adım adım çocuklarımızın yönlendirilmesine ve çağdaş eğitimden uzaklaştırılmalarına da tepki göstermek zorundayız. Buna karşı çıkılmaz ise yakın bir gelecekte; annesinin eline mahrem diye dokunmayan, kız kardeşine sarılamayan ve ona kötü gözle bakan, küçük yaşlardaki kız ve erkek çocuklara edepsizce yaklaşan zihniyetlerin çoğaldığı bir toplumda nefes bile alamayacaksınız. Öğretmenlerin veliler karşısındaki ezikliklerini gördükçe, kız-erkek karışık oturanları ayıran, bayrak törenlerinde kızları öne alıp, erkek öğrencileri arka sıralara atan idarecileri gördükçe, bütün bu olan biteni sessizce izleyen ebeveynleri seyrettikçe, geleceğimizin hiç de parlak olmayacağını özellikle annelerin anlamasını diliyorum. Kadınlar ikinci kurtuluş savaşındalar. Çocuklarını yobazlığa, bağnazlığa, körelmiş ve kokuşmuş beyinlere kaptırmama savaşındalar. Dilerim bu savaştan da alınlarının akı ile çıkarlar ve kadın üzerindeki bu yobaz yaklaşımı yok ederler. Öğretmeni toplumun ışığı olmaktan alıkoyanlar utansınlar.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.