Konya
°C
Yeni Meram

Konya'yı dinlemek bu kadar zor mu?

Konya'yı dinlemek bu kadar zor mu?-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
08.01.2018 08:08
07.01.2018 16:09
0
3699
ABONE OL
Bir zamanlar “seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” diye güzel bir şarkı vardı. Büyüklerimiz, önde gidenlerimiz, söz sahibi olanlarımız, bizleri uzaklardan sevmekten bir türlü vazgeçemediler. Bize uzaktan bakmak, bizi uzaktan görmek, bizi uzaktan sevmek demek ki, bayağı bir güzel! Böyle olunca da, uzaktan dinliyorlar. Mesafe uzak olunca, haliyle zor duyuyorlar sesimizi. Hatta, ne dediğinizi tam olarak anlayamadık demek işlerine geliyor diye düşünmeye başladı birçoğumuz! Mesela, onlara bir üst geçitte rastlayamadık. Alt geçitlerde yanımızdan geçenler arasında yoktular. Yürümeye çalıştığımız kaldırımlarda, karşılaşıp kendilerine selamünaleyküm demek isterdik, olmadı. Rastgele seçilmiş bir günde, Tramvay’da, yada Belediye Otobüsünde bir anda yanı başımızda göremedik! Dolmuş duraklarının herhangi birinde içinde bulunduğumuz dolmuşa binen Başkana, gözlerime inanamıyorum Başkanım, bu ne güzel tesadüf diyemedik! Sizlerden, sizi uzaktan sevmek… mealinde kelimelerle başlayan cümleler duymuş olanlarımız çıkabilir! Bizi uzaktan sevmeyin, bu şehri, çevrenizi kuşatan kuşatmacılarla birlikte uzaktan seyretmeyin sevgili büyüklerimiz! Bu şehri bizlerle ve bizim gözümüzden seyretmiyorsunuz! Bizlerle ve bizim dilimizden dinlemiyorsunuz! Soru sorana cevap vermiyor, arayana dönmüyorsunuz! Bu şehirde yaşayan bizleri dinlemenin Konya’yı dinlemek olduğunu kabullenmiyorsunuz! Aramızda olmadığınızdan, sizlere ulaşma sıkıntılarının had safhalara hatta imkansız hallere eriştiğinden nedense haberdar değilmiş gibi davranıyorsunuz! Ulaşılan görevlilerin keyfekeder davranmayı alışkanlık haline getirmesinden ve sizlerin bizleri yerinde ve mahallinde dinlememesinden kaynaklanan ciddi meseleler gündeme gelemiyor! Üzülerek ifade edelim ki, 2018 yılına, 2017’nin dertlerini ve sıkıntılarını aktararak girdik. Sosyal Medya da, duyarlı insanlarımızın paylaşımları ders niteliğinde olmaya devam ediyor. Ne yazık ki, henüz muhatap bulabilmiş değiller. Tarihi kent meydanında bir Payitaht Müzesi tabelası var. Selçuklunun payitahtına müze yapacağız, yapmasına da ne başlangıç tarihi yazılı, ne bitişi! Başlangıç ve bitiş tarihlerinden dolayı özürlü tabelalara sahibiz! 500 gün demişiz, 700 gün olmuş. 300 gün demişiz 500 gün olmuş, bitecek iş bitmemiş. 600 gün demişiz, üzerine bir 600 gün daha versek yetmeyecek galiba diyecek hallere gelmişiz! Alaeddin Tepesi, şehrin aynası! Kılıçaslan Köşkünün durumu malum! Şemsiyesini kaldırdığımız, şemsiyesiz bıraktığımız Kılıçaslan Köşkünün, onca vurdumduymazlığımıza inat ayakta kalmaya muvaffak olan kalıntısı, hadi bekliyorum, ne yapacaksanız yapın artık, der gibi bakıyor! Adını Kılıçaslan Meydanı koyduğumuz Kent meydanı, bomboş gözlerle Alaeddin tepesine, Kılıçaslan Köşküne ve köşk kalıntısına umutsuzca nazar ediyor aylardır. Bu şehrin derdi çok, dertler önce yumak olmuş, sonra düğüm-düğüm düğümlenmiş, aslında kördüğüm haline gelmiş lakin, kendimize bile itiraf edemiyoruz. Geçtiğimiz yıl, şehrin caddelerinde kaybolan, çalınan rögar kapaklarının bile hakkından gelemedik! Sonra Kentsel Dönüşüm denen, şehrin kültürünü, tarihini, mahallelerini geleneğini-göreneğini, değer verdiği ne varsa silindirle ezip geçen insafsız ve merhametsiz değişim, boyanmadık göz, çiğnenmedik söz bırakmadı. Birkaç daire için, üç kuruşluk dünyalık için, önüne geçemediğimiz açgözlülüğümüzle şehrin kimyasıyla kumar oynadık, el birliğiyle… Şehirde ne kültür kaldı, ne tarih, ne renk, ne ahenk, ne de denge… Kimyasıyla oynanan şehirlerin başına ne geldiyse, bizim başımıza gelen de o… Şehre müze açılımı yapılıyor ya… Geçtim müzeden, Kentsel Dönüşümle, Konya olarak bir baştan bir başa “Betonarme Müzesi” olduk, gıkı çıkan yok! Trafik saç-baş yolduruyor. Bu trafik ne ki, burası İstanbul mu kardeşim diyen akıldanelere, kimse çıkıp da, İstanbul gibi mi olsun demiyor, diyemiyor! Kısık sesler, cılız sesler, şikayet etmeyi dahi, bir başkasının üzerine yıkma açıkgözlülüğüne sığınan sesler, benden duyulmasın, benim söylediğimi, benimde sizler gibi düşündüğümü aman, falanca, filanca bilmesin diye yiğitlik taslayan kapalı kapı ardı kahramanları, şehrin sıkıntılarını sizce anlatabilirler mi? Anlatır gibi yapmak, laflara Konya içinde tur attırmak ve tabi ki marifetmiş gibi sayfamızda paylaşmak sanat olmuş! Ne mi diyorlar? Ne şiş yansın, ne kebap, böylesi daha sevap! Bu şehirde trafikten herkes şikayetçi mi? Lafın gelişi olarak öyle! Sosyal Medya, ağlama duvarı olmuş! Filanca caddede, sokakta, alt geçitte şu oldu, bu oldu diye yazın, birde fotoğrafla paylaşın bakın bakalım ne oluyor? Beğeniler, yorumlar, bende filanca gün, şunu gördüm, bunu gördüm, şöyle oldu, böyle oldu diye yakınmalardan geçilmiyor. Yazan, paylaşan, yazdığı ve paylaştığı ile rahatlıyor, aldığı beğeni ve yorumlar gururunu okşadığı için, görevini yapmış olmanın huzuru içinde, bir sonraki sıkıntılı olaya kadar kapatıyor konuyu. Sevgili büyüklerimiz! 2018’in başındayız. Bu yıl sizlere rahatça ulaşabileceğimiz, sizlerle kolayca görüşebileceğimiz ve sizler tarafından uzun uzadıya bekletilmeden dinlenebileceğimiz bir yıl olacak mı?
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.