İnsan yaşlanmaya yüz tutunca gençliğine çocukluğuna dönüyor. Anneannem
Emine yaşlandığında "Rüyamda çocukluğumun geçtiği bağ evinde pelit
ağaçları üzerinde dolaşıyorum, beni yoruyorlar" demişti.
Ben de bu yazımda çocukluğumun geçtiği Konya merkezde Karaman Caddesi
üzerindeki bağ evindeki yaşantımdan söz edeceğim. Bağ evimiz Konya
merkezden yaklaşık 3 km güneydeydi. Karaman yönünde bizim bağa
gelmeden ALTIYOL denilen noktaya bugün büyük bir köprülü kavşak
yapılmış durumda. Bu kavşağı geçince yola cephe camiin hemen güneyi
bizim bağdı. Halen burada NURANİYE KURAN KURSU yer almakta.
Bağımız yaklaşık 3400 m2 idi. Hem Karaman caddesine ve hem de arkadaki
yola da cepheydi.
1950'li yıllarda anneannem, babam, annem ve biz 2 kardeş yazları bağa
göçerdik. Dedem Mehmet Bildirici 1948 yılında vefat etmişti. Biz bağa
yazları göçer, kışın şehir evine dönerdik.
Karaman caddesi sonradan oluşan Karatay ve Meram ilçeleri arasında
sınır olmuştur. Evimiz ve bağımız aynı caddede bağ evimiz 2-3 km kadar
güneyde idi.
Şehir evimiz Meram ilçesinde, bağımız Karatay ilçesine dâhildir.
Bağımızın yerinde bu gün Nuraniye Kursu yer almaktadır.
Evimize sokaktan bir kapı ile bir iç avluya girilirdi. Bunun alanı
yaklaşık 25-30 m2 idi. Burada yakacaklar (bağdan toplanan odun ve ince
dallar) ve ÖRTME bulunur, sadece üzeri kapalı bir yer, yemekler burada
pişirilirdi. Avlunun kuzeyinden bir ahıra ve ahır sekisine girilirdi.
Ben çocukken ahırda hayvanlarımız yoktu. Dedemin bir eşeği ve iki
tekerlekli bir arabası vardı. Ahır içinden 8-10 merdivenle bir odaya
çıkılırdı. Bu oda hayvanların nefesinden ısınırdı. Avlunun hemen
batısında hem avlu ve giriş kapısını gören ve hem de bahçeyi gören
girişi bahçeden küçük bir oda vardı.
Burası dedemin devamlı oturduğu odaydı. Burada sigara içer vakit
geçirirdi, odada resim ve gazete bulundurmazdı, melaikeler giremez
diye. Buradan bir de koca oda vardı ama pencereleri tahta ile kapalı
hiç işlenmemiş bir oda. Hela bahçede idi. Dıştan oda girişi önünde bir
kuyu ve önünde havuzumuz vardı. Ben küçükken kuyudan gözleri bağlı
eşek döner kuyudan havuza su çekerdi. Buradan yapılan sebzeler ve
ağaçlar sulanırdı. Havuzun yanında ulu bir dut ağacımız vardı. Bağımız
dıştan kerpiç duvarlarla çevrili idi. Bağın hemen hemen yarısı üzüm
bağı idi. Üzümler o dönemde Meram çayının kışın sel suları ile
sulanırdı. Bağ 1-2 m derinliğinde kışın suyla doldurulurdu. Bu yazın
üzümler için yeterli idi. Dedem meyveye meraklı idi. Kayısı, erik elma
yanında çeşitli aşı armut ağaçları vardı. Şeker armudu, nar armudu,
kumpanya armut ..vs. Dedem mahallenin en yaşlısı idi, bayram günleri
önce bizim evde toplanılır, sonra öğleye kadar erkekler bayram
gezerdi. Kısaca hatırlayabildiğim kadar komşularımdan bahsedeceğim.
Keşke bunları önceden bir bir yazsaymışım? Hemen güneyimizde evleri
bize bitişik İsa Tanrıöver vardı. Babası Hasan, dedemin iyi
arkadaşıymış. Biz ona Esa derdik. Bir oğlu Ali Tellal Pazarında halı
kilim satardı. En küçük kızları Şerife tam benimle yaşıttı, onunla
evcilik oynadığımızı hatırlıyorum, ablaları Münire ve Safu vardı. Esa
fakirdi yüklü bir para cezası ödedi kızlarını ilkokula
göndermedi.!!!!!!
Onun güneyinde Eskilli Yahya vardı. Karşımızda en yakın komşumuz
Kamila eşi Zekiye Abla çok şen şakrak bir kadın idi. Oğlu Osman benden
büyüktü. Görüşürdük Onların güneyinde 3 kardeş Köse Hocalar vardı.
Köse Ahmet Efendi, dedemin çok yakın arkadaşı idi. İmamdı. Üç oğlu
vardı Mehmet, Ömer Mustafa, Mehmet Abi Esnaf Dernekleri kâtibi idi.
Bir kaç defa görüşmüştük. Benim yaşıtım Mustafa Yorgancı ve Akşehir'e
yerleşmişti. Ahmet Efendinin oğullarından büyük kızları vardı. Kaç
göçe (erkeklerle görüşmemeye) aşırı dikkat ederlerdi. Daha güneyde
ağabeyi Ali vardı. Eşi Cemile Ablaydı, kızları vardı. Daha güneyde
sokak içinde ağabeyleri Hüseyin Efendi vardı, onun oğulları hep esnaf
oldu. Bu kardeşin bağları geniş alanı kaplıyordu. Sanki atadan
bölünmüştü.
Arka sokağımızda Kazancılar vardı, bu sokakta bağımızın girişi yoktu.
Oğulları Cavit bizim yaşıttı. Yanında Cenazeler vardı. Aynı ada içinde
yaşıtımız Tavukçu Mehmet ve Ahmet vardı. Ahmet daha sonra araba bayii
oldu. İki ablası Suudi Arabistan'a baba ve oğula gelin gittiler. Ben
oğlu ile Suudi Arabistan'da karşılaştım. Bakkal Mustalli (Mustafa Ali)
oğlu Zekai, İbrahim, ilkokul arkadaşım Mehmet Ali Aşık....
Şimdi dönüp bir değerlendirme yaptığımda bu insanlar uzun uzun yıllar
burada yaşadığı, nereden geldikleri konusunda bir şey denilemeyeceği,
görülmektedir. İşin en ilginç benim yaşıtlarımdan kaç kişi okudu,
Konya Lisesi'ne ve İstanbul'da üniversiteye giden tek kişi benim!!!!!!
Peki kızlardan!!!!! hiç yok. Belki bu arkadaşların çocukları
okumuştur?
O zamanlar sokaklarda in cin top oynardı. Şimdi her taraflar apartman
olmuş, dükkân olmuş, o günlerden kala kala bu satırlar kaldı. Çocukluk
arkadaşım Zekai Mert ile dün ve bugün çekilmiş iki resim konacaktır.