Konya
°C
Yeni Meram

“HİÇ KİMSE VAZGEÇİLMEZ DEĞİLDİR!”

“HİÇ KİMSE VAZGEÇİLMEZ DEĞİLDİR!”-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
27.05.2019 00:39
26.05.2019 22:40
0
4193
ABONE OL
Bundan 42 yıl öncesiydi. İdareciliğe ilk adım attığım günlerdi. Yeni Müdür Yardımcısı olmuştum. Birkaç gün sonra, eski idarecilerden bir ağabey, ziyaretime geldi. Biraz sohbet ettikten sonra, dedi ki; Hayırlı olsun, lakin unutmaman gereken bir şey var. İdarecinin valizi masasının yanında hazır olmalıdır. Her siyasi rüzgarda, her değişimde bir bakmışsın ya seni görevinden almışlar, yahut tayinin hiç bilmediğin bir yere çıkmış! Mekanı cennet olsun bu ağabeyin anlattıklarının ne kadar doğru olduğunu anlamak için çok beklemedim. O sözleri de kulağıma küpe ettim. Bir sene sonra siyasi rüzgarlar aldı, hiç bilmediğim bir yere götürdü. Ondan sonra da, güzel Türkiye’m içinde birçok arkadaşım gibi gezmediğim, dolaşmadığım, o yılların tabiriyle sürülmediğim yer kalmadı. İster kamu sektörü, ister özel sektör olsun değişim rüzgarları esmeye başladığında “istisnalar kaideyi bozmaz denilenler dışında” değişim kaçınılmazdır. Falanca giderse, beni alırlarsa, benden vazgeçerlerse orası çöker, dağılır, çarklar durur diye anlatılan ve birçoğunu bizzat yaşadığımız değişik olayların içinden geliyoruz. Ne mi oldu? İnanın hiçbir şey… Çarklar da döner, aksamalar olsa da kısa sürede her şey rayına girer, o konuşanların, bir bardak suda fırtına koparanların bir süre sonra esamisi okunmaz. Gerçekten haksızlık yapılan varsa da, o insanları, ne insanlar unutur, ne kurum, ne de şehir. Gün gelir, telafi edilir yapılan yanlışlık ve yapılan hatalar!   KONUŞANLAR KEŞKE HİÇ KONUŞMASALARDI! Az sayıda olan konuşmayanlar değerince yerinde kaldı, değerini muhafaza etti de, konuşanlar, bana bunu nasıl yaparlar, gerisin geriye geleceğim, şöyle yapacağım, böyle yapacağım diye esip gürleyenler, ne geri gelebildiler, ne de bir daha adları anıldı. Neden sonra, geri gelenler de, tamamen değişime uğramış yapının içinde kaybolup gittiler! Bunları neden mi anlatıyoruz? Son günlerde şehrimizde yaşanan değişimlerin yansımalarından! Kurumların adlarını vermeye gerek yok, herkes zaten biliyor. Hz. Mevlana, “Dost; acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir.” diyor ya, demek istediğimizde aynen Hz. Mevlana doğrultusunda bir şeyler. Neymiş, hiç kimse vazgeçilmez değilmiş! diye karınlarının şişlerini indirenler, iyi oldu, olması gereken buydu diyenler olabilir. Kem söz sahibine aittir demiş büyüklerimiz.  İnsan olarak kabul edemediğimiz, sektörler için vazgeçilmeyen insan yoktur gerçeği! Acı ama gerçek denilen bu kavramı, az biraz kabullenebilsek, her şey çok güzel olacak! Görevinden alınan birçok insanın kendince haklı görülebilecek gerekçeleri, mazeretleri, hatta tamamen haklı oldukları yönler olabilir. Bir yerde ayrılık rüzgarları esmeye başlamışsa ve bu rüzgarlar sizi de alıp götürmeye gelmişse, bırakın nafile direnmeyi, bırakın karşı koymayı, bırakın savaşarak çekilme gibi yolları, bırakın alıp götürsün sizi o rüzgar. İnsanı bir rüzgar alıp götürür, bir başka rüzgar alıp çok daha iyi bir yere getirir. Ben bunu hak etmedim, bu kuruma herkesten çok daha fazla ben hizmet ettim, emek verdim, hani burası sizin diyorlardı, ne oldu gibi laflar sıralamanın bir faydası yok! Bunu sosyal medyaya taşımanın, vah vah, tüh tüh edebiyatlarıyla yoğurmanın da kazandıracağı bir şey yok! Bir şeyi tadında bırakmak, zamanında bırakmak, seviliyorken bırakmak bir erdemdir derdi, büyükler. Lakin, bunu nadir sayıda insanın yapabildiğini de eklerlerdi!   “MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİLDİR!” Büyüklerimiz, hiç bir yer, hiçbir görev, hiçbir makam, hiçbir mevki kimsenin tapulu malı değildir diye az anlatmadılar. Anlatmadılar lakin, bu anlatılanlar, bir kulağımızdan girdi, diğerinden çıktı. Çünkü, anlamak hiç işimize gelmedi! Bu konuyu olabildiğince büyüten, gurur meselesi haline getirenlerin bir süre sonra yanlarında hiç kimsenin kalmadığını, yapayalnız bırakıldıklarını ne çabuk unuttuk? Sosyal Medya’da verilen haberlerde “Falanca yerde deprem!”, Yıllardan beri filan kuruma, filan işletmeye hizmet eden başarılı çalışmalarıyla haklı takdir toplayan şu, şu isimler görevlerinden alındı!” diye verilen haberleri hepimiz takip ediyoruz. Resmi yada özel kurumların, işletmelerin kurucularıyla birlikte yola çıkmış olabilirsiniz. Bir kuruma çok büyük katkılar sağlamış olabilirsiniz. Sizin bulunduğunuz dönemlerde kurum yada işletme zirvelere çıkmış olabilir. Adınız efsane gibi anılan ve anlatılan yada çok çekinilen, yanına desturla varılan, herkesin erişemeyeceği bir isim de olabilir. Onu almaya, değiştirmeye kimsenin gücü yetmez, o kadar sağlam, o kadar güçlü ki…denilenlerden de olmuş olabilirsiniz. Görevlerin, koltukların, unvanların hancılara ait olduğunu, sadece geçici olarak, bir süreliğine yolculara emanet edildiğini bilmiyordum diyemezsiniz!  Zira, her emanet,  gün gelir geri alınır. Güzel olan şey, tatlılıkla, kırmadan-dökmeden olanıdır dense de, emanetçilerin neredeyse yüzde doksanının, emanetin gerçek sahipleriymiş gibi davranmaktan kendilerini alamadıklarını bizzat yaşayarak görmekteyiz! Gösterilen fevri hareketler, taşkınlıklar, laf çarpmalar, bu işi gurur meselesi haline getirmeler, emaneti bırakmamak için çeşitli yollara başvurmalar bu işi ne kadar çok sahiplendiklerinin tipik bir göstergesi olsa da, emanetin sahibi, emanetini geri alacaksa, alır! Önemli bir kurumun başına yeni seçilenler için, yada kurum yahut işletmede mutlaka değişim yapma kararı verenler için değişim tabi bir olaydır. Bunun adına risk alma denmez. Çünkü, değişim risk almanın ta kendisidir! Bu işlerde yol uzun, uzun olduğu gibi sürprizlerle, bilinmeyen görünmeyen iniş ve yokuşlarla, korkuluğu olmayan, ani ve sert virajlarla doludur. Yola birlikte çıktım dedikleriniz, sizi bazen yarı yolda bırakır, bazen size benzer yeni yol arkadaşları edinir, bazen seninle buraya kadar der, bazen en çetrefilli geçitleri geçtikten sonra, bundan sonra bu işe sensiz devam edeceğim der. Bu işin vefası, cefası, sefası, ezası her biri ayrı ayrı konulardır. Kim böyle bir yola niyetlenmişse, sonradan hüsrana uğramamak adına, daha  işin başında vazgeçilmez olmadığını bilmek zorundadır! Çünkü; Olur mu öyle şey, nasıl yaparlar, beni nasıl alırlar, üç gün sonra nasılsa geri geleceğim alsınlar bakalım, gibi laflar değişim denen güçlü rüzgarın önünde ne durabildi,  ne de karşı koyabildi!   ***** Sevgili okurlar! Böyle günlerde, böyle zamanlarda “Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler” demek kadar güzeli ve rahatlatıcı olanı yoktur.     
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.