FATİH SULTAN HAN ATATÜRK CUMHURİYETİ ÇOCUĞU OLSAYDI!

-Uygarlığın olmadığı yerde medeniyet olmaz, inanç olmaz, sanat olmaz, tarım olmaz, sağlık, ulaşım olmaz, hülasa akılcı bir yaşam olmaz. Bu uygarlık ölçütlerinin dışındaki, ülke ve ulusların başkalarına yem olma hallerinden başka yol yoktur. 623 yıl hükümranlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu yukarıdaki paragrafta belirttiğim meziyetlerden kısmen veya tamamen yoksun oldukları içindir ki yedi düvele yem olma talihsizliği içinde boğulup kalmıştır. Bir Fatih ki; adına Fatih Sultan Mehmet Han diyoruz. Çağ açıp çağ kapattı. Bu hamleyi yaparken düşmanlarına galibiyet gösterirken, yaşadığı çağın medeniyetinin, sanatının yüceliğini de düşmanlarına gösterdi ki, Edirne’de dökümünü yaptırdığı dev topları, manda kızaklarına koyup çekerek Halice indirip, düşmanını can evinden vurup indirerek, yerle bir edip Ayasofya’da namaz kıldı. O fatih ki çağımız dünyası içindeki Atatürk Cumhuriyetinin evladı olsaydı, o Cumhuriyette de yapılan atılımların daha alalarını yapardı. Zira bu tanımlamam ile Yüce Önder Atatürk’ün Osmanlının külleri içinden yarattığı Türkiye Cumhuriyetini küçük görmek kimsenin haddine düşmemiştir. Atatürk en kısa zamanda çok büyük işler yapıp, 13 milyonluk bir küçük ülkede dev adımlar atıp, onlarca fabrika, modern tarıma geçiş, demir yollarında devasa ilerleme ve hele az vergi, çok hizmet felsefesi ile yapılan çalışmalarda devletlerarası borçlanmanın zerresine tenezzül etmediği gibi, Osmanlı’dan devralınan dış borçları da akılcı yollarla tasfiye yollarını bulmuş, Türk Ulusunun başını dik yüreğini pek yapmıştır. Fatih Sultan Han bu Cumhuriyetin evladı olsaydı, elbette Edirne’de düşman için döktürdüğü toplar paralelinde Amerika ve Rusya’nın bize nazlanarak sattığı o füze fırlatan uçakların ve nükleer silahların daha alasını yapar, Birleşmiş Milletler nükleer kulübünün bir numaralı üyesi olurdu. Dünya bankalarından bir kuruş faizle dış borç yapmaz, muhtaç olanlara yardım elini uzatırdı. Atatürk Cumhuriyetinin sıfırdan kuruluş ilkeleri bir mucize gibi gözler önündedir. Zira, İslam ülkeleri içinde ye ye tükenmeyen devlet imkanlarına rağmen, Dünya İslam Birliğinin bir numara örnek devletinin getirdiği demokratik düzen Latin harfleri ile kültürel eğitim, sanayileşme, sağlık sektörü atılımları, tarımda makineleşme, imar ve kalkınmada dev yatırımlar, örnek bir ordu ve bu ordunun eğitimi ile beklenmedik belaların bertaraf edilmesi gibi özelliklerimiz Dünya İslam birliğince gıpta ile izlenmektedir. Ne var ki dost bildiğimiz düşmanlarımızın bize çelme takmalarının önlenmesinde Atatürk Cumhuriyeti Devletinin akılcı politikaları dosta gurur, düşmana korku olmaktadır. Uzun yıllardan bu yana devletimizin ve özel kaynaklarımızın başına dert olan terör belası hep ayağımıza dolaşmakta ise de, bunun da üstesinden gelme umudumuzu yitirmemek mecburiyetindeyiz. Atatürk Cumhuriyeti devleti sömel ve temellerindeki kutsal güçle, üzerine gelecek her türlü bela ve musibeti elbette alt edecek ve dostlarımız gurur duyacak, düşmanlarımız hüzünden asla kurtulmayacaklardır. Yüce Yaradan ülke ve ulusumuzu mamur ve muzaffer kılsın.