Konya
°C
Yeni Meram

“EBEDİ KALMAYACAK MÜLKÜ BİR RÜYA GİBİ BİL!”

“EBEDİ KALMAYACAK MÜLKÜ BİR RÜYA GİBİ BİL!”-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
08.06.2018 09:21
0
6113
ABONE OL
Yunus Emre, “ Mal sahibi mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi/ Mal da yalan, mülkte yalan / Var biraz da sen oyalan” demiş demesine de… Kime demiş? Hangimize demiş? Ne söylemiş? Ne söylemek istemiş? Biz bu dizelerden ne anladık? Söz güzel, şiir güzel, mana güzel, anlam güzel, üstelik bize özel! Yunus Emre doğru söylemiş ama, bu devirde bir evin, bir araban olacak arkadaş. Üç-beş kuruşta paran. Muhannete muhtaç olmayacaksın! Bu dizeler dilimizden düşmese de, mal canın yongası diyen bizler için, mal ve mülk hem övünme meselesi olmuş, hem de yalan dünyanın vazgeçilmezi. Hiçbir şeyin ebedi olarak elimizde kalıcı olmadığını bilmemize rağmen, bu nasıl bir sevgi, nasıl bir bağlanmadır? Sevgili okurlar, halimize, ahvalimize bakmasını unutan bizler, önce kanaat etmeyi, sonra şükretmeyi unutalı çok oldu! Üç günlük beylik beyliktir demek bizde! Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak yerine, daha büyük yorganlara ihtiyaç duymak, açıldıkça açılmak bizde! İkazlara, nasihatlere, yol göstermelere isyan etmek bizde, Bizim neyimiz eksik demek bizde, Bizim hakkımız neden değil takıntılarına takılmak bizde, Gelirimizden çok daha fazla harcamalara yelken açma bizde. İşte onun içindir ki; Makamlar, mevkiler, hanlar, hamamlar, konaklar, yalılar, villalar, kasalar dolusu paralar, lüks arabalar, ucu bucağı belli olmayan araziler insanları yaşadıkları dönemde tatmin etmemiş, Hep daha fazlasını isteme gibi bir arzunun içinde olmuşlar, Birçoğu bu isteklerini gerçekleştiremeden bu dünyadan nasıl ayrılıp gittiklerini belki de hiç anlayamadılar. Bu duygu tarifi zor bir duygudur. Ölümler, insanların başına gelen ibret dolu olaylar, hiçbir zaman ders olmadığı gibi, onları çok daha fazla hırslandırmıştır. Bir rüya misali, bir varmış bir yokmuş gibi yaşanan bu duyguyu anlayamamış olmanın neresinde olduğumuzu söyleyebilecek, anlatabilecek var mı? İşin bu noktasını ne hatırlamak, nede bize birinin hatırlatmasını arzu ediyoruz. Malın ve mülkün yalan olduğunu, mevki ve makamların geçici olduğunu kabullenmekte her nedense zorlanıyoruz. Çünkü yalan dünyaya öylesine bağlanıp kalmışız ki, bu dünyanın oyalanmaktan ibaret olduğunu kabullenmeyi reddetmek işimize geliyor. Bu dünyadan ansızın, hiç beklenmeyen bir şekilde çekip gittiğimizde, cebi olmayan kefenimizde en çok sevdiğimiz eşyamıza bile yer olmadığı neden unutmuş göründüğümüzü açıklayacak biri var mı? Bu sorunun cevabını herkes biliyor, biliyor lakin cevap vermek kimsenin işine gelmiyor. Gözünü para hırsı, mal hırsı, mülk hırsı bürüyenler hedeflerine ulaşabilmek için, her şeyi mubah gören yaklaşımları sergilemekten kendilerini alamıyorlar. Ölümün yol ayrımına getirdikleri, sonsuza kadar kendilerine ait olacağını sandıkları ne varsa, kendilerinden sonra gelenler tarafından dağıtıldığını, çarçur edildiğini, yada muhafaza edilerek, daha da ilerilere götürüldüğünü görseler acaba ne yaparlardı? İnsanlar ebedi olarak isimlerinin yaşamasını, Karun misali zengin olmaya yada mala-mülke bağlamak gibi bir yanlışın içerisinde olduklarını göremiyorlar. Hayır yapmayı, hayır-hasenat sahibi olmayı, kalıcı eserler bırakmayı hep iş işten geçtikten sonra hatırlamaya kalkmaları sizce de garip değil mi? İnsanoğlu ısrarlı bir şekilde işin bu tarafına bakmak istemiyor, bu konudan kapak kaldırmıyor, hiç ölmeyecekmiş gibi asıldıkça asılıyor dünya denen sandalın küreklerine. Bindiğiniz sandal, yelkenli olsa ne olacak, koca bir geminiz olsa ne ifade edecek? Koskoca bir ummanın ortasında, fırtınalı denizlerde, azgın dalgaların arasında, ceviz kabuğu misali gidip gelmelerimizi ne çabuk unuttuk? Gerekçe noktasında adamakıllı zenginiz… Amma,fakat, lakin, ancak, keşke gibi kelimelerle başlayan gerekçelerimiz nalıncı keseri misali haksızlıklarımızı kendi lehimize çevirme çabalarıdır. Yaşadığımız sürece, Dünyaya ait değerlere sahip olmak, Sahip çıkmak, Kendimize mal etmek, benim evim, benim işyerim, benim çalışanlarım diye diye egolarımızın tavan yapmasına izin veren ve bunlardan aşırı derecede hoşlanan bizler değil miyiz? Hz. Mevlana diyor ki; Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Madem ki Bu saltanat kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet; çaktı ve söndü. Ey gönüllü uyuyan, ebedi kalmayacak mülkü bir rüya gibi bil.” Ebedi kalmayacak mülkün, bir rüya olduğunu bilenlere, kabul edenlere ne mutlu!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.