Konya
°C
Yeni Meram

DÖRT DUVAR, BİR TAVAN…

DÖRT DUVAR, BİR TAVAN…- Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
28.04.2020 01:02
27.04.2020 16:06
0
4249
ABONE OL
Mimari mekânı oluşturan iki temel eleman duvar ve tavandır. Bir mekânın oluşabilmesi için mekânı çevreleyen duvar, ayakta durmalı ve sağlam olmalıdır ki üzerindeki tavanı taşıyabilsin. Aksi takdirde tavan çöker. Duvarlar bazen taşıyıcı bazen bölücü bazen ayırıcı bazen de sınırlayıcı aynı zamanda sarmalayıcı bir özellik taşırlar. Düz, yalın, kalın ve sağır duvarların sınırlayıcı etkileri vardır. Tavan ise; duvarları birbirine bağlayan önemli bir elemandır. Her ne kadar duvar taşıyıcı olsa da duvarları birbirine bağlayan esas eleman üstteki tavandır. Tavan olmazsa duvarlar bir arada duramaz. Yalnız başına duvar hiçbir işe yaramaz, sadece ayırıcı bir rolü olur. Duvarlar tarih boyunca ülkeler arasında ayırıcı görev üstlenmiştir. Çin seddi, Moğol saldırılarına karşı insan eliyle yapılmış olan yaklaşık dokuz bin kilometrelik dünyanın en uzun koruyucu duvarıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan Berlin Duvarı, Berlin şehrini ayıran, şehrin tamamını saran Batı Berlin şehrinin sınırlarını oluşturan duvardır. 1961 yılında yapılan bu duvar, aynı ülkenin içinde aynı eyalette yaşayan insanları birbirinden 30 yıl süre ile ayırmıştır. Aynı milletten insanları birbirinden tecrit etmiştir. Bugün İsrail, kendi sınırlarını yüksek duvarlarla örerek Filistin toprağını her geçen gün işgal etmektedir. Bu ve benzeri duvarların, dünyanın pek çok yerinde yapıldığı bilinmektedir. Yaşamakta olduğumuz karantina günlerinde insanlar evde kalmaktan, karantina altında olmaktan sıkılmaktadırlar. Sözüm ona bazı kimseler: “Evde dört duvar arasında yapayalnız kaldık, bunaldık, sıkıldık..” diyorlar. Bu süreçte evde kalan anne, baba ve çocuklar salgın hastalık korona sınavından geçmektedir. Baba evin direği yani duvarıdır. Anne ise kucaklayan, saran örten bir tavan gibidir. Mekân ise yuvadır, evdir, yaşanacak yerdir.  İnsanların özellikleri, ruh güzellikleri, kişiliği, değerleri bu zor zamanda ortaya çıkar. Baskı altında ortaya çıkan bu özellikler insanı zorluklardan mükemmelliğe ulaştırır. Sıkıntılı ve karmaşık bilinmezlik sürecinde aile içi tutarlı davranışlar o aileyi mutluluğa ve huzura kavuşturur. Zahmetsiz mükemmellik olmaz. Koronalı günlerden ahlaklı çıkmalıyız. Geçtiğimiz yıllarda kısa metrajlı film yarışması düzenlendi. Film seyircilere izletildikten sonra filmlerin derecelendirilmesi istendi. O filmlerden bir tanesi akılda kaldı.  Yedi dakikalık bir film. Bu filmde altı dakika boyunca gösterilen kare hep aynıydı, sadece tavanı ve tavanda yanan bir lambayı gösteriyordu. Seyirciler bu duruma bir anlam veremediler ve kalkıp gitmek istediler. Ancak, filmin son bir dakikasında kamera gösterdiği tavandan ayrılarak bir hasta odasını, yatakta yatan ve hiç hareket edemeyen bir hastayı gösterdi. Hasta sadece gözlerini hareket ettirebiliyor ve konuşabiliyordu. Bu sahne ile filmin sonunda verilen mesaj; sizin altı dakika tahammül edemediğiniz tavan, uyanık olduğum zamanlarda bütün gün baktığım tavandır. Halbuki siz altı dakika bile tahammül edemediniz, ben ise bir ömür bu tavana bakmaya mahkumum… Bu virüslü günlerde hastanelerde sağlık çalışanları; doktorlar, hemşireler, hasta bakıcıları ve hizmetliler mikropla savaşlarını sürdürürken, diğer tarafta o yatakta yatıp günlerce o tavana bakmakta olan hastaları hatırlamakta fayda vardır.. Sanırım konu anlaşılmıştır. Siz yoğun bakım yatağında yatıp hiç tavana baktınız mı? Kim ister ki o durumda olmayı? Siz hiç orada olmayı ister miydiniz? Ünlü filozof Sokrates’in de dediği gibi; “Sorgulanmayan hayat, yaşamaya değmez…” Salgını kontrol altına alabilmek için çok sayıda test yaparak bir anlamda virüs avına çıkan sağlık çalışanları işlerini ciddiye alıyorlar. Sağlık, hata kabul etmez. Paula Byrant; “Kabul et, ders al ve tekrar hata yapma” diyerek bu üç hususa dikkat çekiyor. Bizler de durumu kabul etmeli, gereken tedbirleri almalı ve bir an evvel karantinadan çıkmak için çaba sarf etmeliyiz. Dünya ile birlikte biz de normal yaşama kavuşmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi “Kara gün kararıp kalmaz.” Mutlaka her gecenin bir sabahı vardır… Bugün, insanoğlu kendi dertleriyle meşguldür. Çaresizlik içinde çare aramaktadır. Çare ise kendimizdedir. Hem birey olarak hem millet olarak çareyi kendimizde aramalıyız. Ben yapabiliyorsam sen de yapabilirsin, demeliyiz. Yardım isteyebilmek önemli, yardım edebilmek ise daha önemlidir.  Gelin hepimiz. Bilim olmadan ilerleme olmaz, kaderciliği bırakmak gerekir. Bilgi ve güvenle hep birlikte bu mikrobun üstesinden geliriz. Gandhi’nin de söylediği gibi “Dünyada umut ettiğimiz değişimlerin bir parçası olarak” ayakta kalır ve ilerleriz. Huzur, mutluluk ve başarı bizleri bekliyor. Kalın sağlıcakla…
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.