Konya
°C
Yeni Meram

Cuma yansımaları

Cuma yansımaları-Rıdvan Bülbül-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
28.07.2017 10:37
0
1621
ABONE OL
Peygamber Efendimiz Rum imparatoruyla mektuplaşır, armağan birbirlerine armağan gönderirlerdi. Bir gün yine Heraklius’tan kimi armağanlar gelir. Hepsi de değerli, ancak ne var ki, Herakliusin ki farklıdır, çünkü o bir doktor göndermiştir. Bu kişi Resulullah’a gider ve der ki; “Efendim, imparator beni size hizmet için gönderdi. Burada istediğiniz kadar kalıp hastalarınıza bedava bakacağım” Resulullah memnun olur ve buyurur; “Hoş geldiniz” Eshaba, Ona bir ev verirler.Her gün nefis yiyecek getirirler. Adam yer içer, hasta bekler. Ama gelen olmaz. Günler, hatta aylar geçer. Hiç kimse uğramaz. Artık canı sıkılmaya başlar ve Resulullah’a gidip izin ister; “Efendim, buraya hizmet için geldim, çok da rahat ettim. Ama bugüne kadar tek bir hasta gelmedi. Sıkılmaya başladım” Efendimiz ona der ki;; “Sen bilirsin Daha kalırsan sana hizmet ederiz. Gidersen uğurlar olsun.Ama şunu bil ki yıllarca da kalsan sana hasta gelmez” Adam şaşırır: “Neden?” “Çünkü Eshabım hasta olmaz. Dinimiz bize hasta olmamak yolunu göstermiştir. Şöyle ki; Eshabım çok temizdir. Acıkmadan sofraya oturmaz, doymadan kalkar,” ... Bir gün Yavuz Sultan Selim Han’ın kızı ve efendisi Sadrazam Lütfü Paşa, Yanya'dan İstanbul'a doğru yola çıkarlar. Ancak yolda “eşkıya” pusu kurmuştur. Âniden baskına uğrarlar. Kurtulmaları zordur. Zira hem yalnız hem de silâhsız. Çaresizdirler! O anda Merkez Efendi belirir yanlarında. Şaşırırlar. Mübarek zat, inanılmaz bir “heybet” ve “azametle” ortaya çıkar! Onu görür eşkıyaların her biri bir yana kaçar! Hatta korkudan titrer bedenleri! Bir anda terk ederler o yeri. Lütfü Paşa ve hanımı kurtulurlar. Ama bir şeyi anlayamazlar. Merkez Efendi, nasıl ve nereden gelmiştir oraya? Bunu düşünürken onu göremezler. Zira kaybolmuştur gözden. Onlar görürler bu hadiseyi. Daha çok severler veliyi. İstanbul-Bahariye’de bir cami inşa ettirirler.Câmiye, “onun ismini” verirler. Bu zat ömründe hiç cemaatsiz namaz kılmamıştır. Eğer cemaate yetişemezse, namazı cemaatle kılanlara; “Gelin, size imam olayım, benimle bir daha kılın” der.Sorarlar: “Olur mu böyle?” “Olur olur. Benimki farz sizinki nafile olur,.” *** Hz. Mevlana zamanında “bir âlim” vardır ki büyük velinin kıymetini bilmez.Onu sevmez. Alimler bir evde toplanırlar. Aralarında “bu âlim” de vardır ve bunu fırsat bilir. "Mevlâna" aleyhinde sözler söyler. Hatta daha ileri gider; “O geldiğinde her ne derse ben tersini söyleyeceğim” Âlimler şaşırırlar! Bu sözü beğenmezler. Sadreddin-i Konevi uyrır “O, Allah’ın sevgili kuludur? Eden, kendine eder” Ama adam inatçıdır. Bu söze kulak asmaz. “Dediğimi yapacağım” diye direnir. O sırada kapı açılır. Hazret-i içeri Mevlâna girer Herkes meraklı gözlerle ona dönerler. Mevlâna ne söyleyecek, o âlim nasıl ters cevap verecektir? Hazret-i Mevlâna, o âlime dönüp der ki; “Lâ ilâhe illallah. Muhammedün Resulullah! Haydi cesaretin varsa tersini söyle!” Adam hayrette kalır! Ne diyeceğini şaşırır! Tersini söylese küfre girecektir, utanır! O zaman Mevlâna’yı iyi tanır. Yapacağı tek şey vardır... Elini öpüp affını diler. Dahası, hizmetine girer. Onun himmetiyle tasavvuf yolunda hızla ilerler... *** Sultan Dördüncü Murad Han, Bağdat seferine giderken, Ceyhan Nehri üzerindeki tarihî Misis Köprüsünü geçip Havraniye köyüne geldiğinde mola verdiğinde bir şey hatırladı ve yanındakilere: sordu; "Bu yörede Cabbar Dede diye ünlü bir kişi olduğunu işitiriz. Çağırın da görüşelim" Cabbar Dede, Sultanın emrini alır almaz derhâl atına binip süratle Sultanın huzuruna geldi. Cabbar Dede'nin atı ve kamçısı görevlilerin dikkatini çekmişti. Atı bir kaplandı. Kamçısı yılan. O zamana kadar Cabbar Dede'nin üstünlüğünü kabul etmeyenler, gördükleri bu keramet karşısında öyle düşündüklerine pişman oldular. Sultan 4. Murad Han, Cabbar Dede'ye sordu; "Efendi hazretleri, Bağdat'ın fethi bize nasip olur mu?" Cabbar Dede: "Bir şartla" dedi. Murad Han sevindi: "O şart nedir hocam?" diye sorunca yanıt verdi; "Padişahım! Havraniye köyünde 'Genç Osman' isminde bir delikanlı vardır. Onu da götürürsen, Bağdat fethedilir" Sultan Murad Han, Genç Osman'ı buldu. Yanına aldı ve Cabbar Dede'nin emri üzere Bağdat seferine onu da götürdü. Böylece Bağdat fetholundu. ... Peygamberimiz, bir gün evine geldiğinde Hazret-i Muaviye’yi, kız kardeşi Ümmü Habibe validemizin kucağına başını koymuş hâlde gördü. Çok hoşuna gitti. Onlara sevgiyle baktı. Ümmü Habibe'ye "Sen kardeşin Muaviye'yi çok mu seviyorsun?" diye sordu. O da dedi ki; "Evet yâ Resulallah! Onu Allah ve Resulü de çok seviyor. ... Hz. Ümmü Habibe, kardeşi Hz. Muaviye'nin hilafet döneminde hastalandı. Hz. Âişe’yi çağırdı. Gelince karşıladı. Yer verip oturttu.ke dedi ki; “Aramızda münasebetler vardı. Her ne suretle olursa olsun bilmeyerek seni incittiysem ne olur affet" Helallik diledi.dua istedi. Hazret-i Âişe de ona çok dualar etti; “Sen beni hiç kırmadın ve incitmedin ve hep memnun ettin. Hak teâlâ seni memnun kılsın" Babası Ebu Süfyan vefat ettikten birkaç gün sonra Ümmü Habibe validemizi gördüler. Koku sürünmüş, güzel giyinmişti. Baktı ve "Bir kadına, üç günden fazla 'matem tutmak' caiz değildir. Ancak kocası için bu müddet dört ay on gündür" hadîs-i şerifini nakletti. ... Sevgili Peygamberimizin hanımlarından Ümmü Habibe önce Resulullah'ın halasının oğlu Ubeydullah bin Cahş ile evlendi; sonra Habeşistan'a hicret ettiler. Kocası, orada papazlara aldanıp mürted oldu. Yani dinden çıktı. Ümmü Habibe’ye çağrıda bulundu; "Sen de Hristiyan ol" Kabul etmedi;“Ölürüm de Muhammed aleyhisselamın dîninden dönmem!" Kocası boşadı ve "Sürün de öl!" dedi ancak kendisi süründü ve öldü. Sevgili Peygamberimiz, Ümmü Habibe'nin dîninin kuvvetini ve başına gelen acı hâli işitti. ona acıdı. Habeşistan hükümdarı Necaşi'ye mektup yazıp “Oradaki Ümmü Habibe ile evleneceğim. Nikâhımı yap ve kendisini buraya gönder" diye rica etti. Necaşi, Efendimizin mektubuna çok kıymet verdi. Cariyesini gönderdi. Durumu Ona bildirdi. Ümmü Habibe bu teklifi seve seve kabul etti. Hatta bunu kendisi için büyük şeref bildi.Necaşi, kendisine iki gümüş gerdanlık, ayrıca mücevherat, yüzükler ve bilezikler armağan etti. Nikâhlarını kıydı. Sonra da haber saldı. Müslümanları çağırdı. İkramda bulundu. Hz. Ümmü Habibe, imanının mükâfatına kavuşarak orada zengin ve rahat oldu.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.