Konya
°C
Yeni Meram
24.08.2015 00:04

Bir Avuç...

Bir Avuç... - Tufan Sanyer - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
24.08.2015 00:04
24.08.2015 19:24
0
2707
ABONE OL
Bir asteğmenin anlattıkları… Yirmi beş sene önce… Yirmi yaşındaydı… Üniversiteyi bitirmiş, vatan görevini yerine getirip bir an önce iş hayatına atılıp para kazanmak istiyordu… Askere gitmek için başvurdu… İlk celpte askere aldılar… Yedek subay olmak istememişti… Sınava girdi ve asteğmen adayı olarak İstanbul’daki eğitim birliğine katıldı… Terörün yeni yeni kendini göstermeye başladığı yıllardı… Siyasiler verdikleri beyanatlar da ısrarla “ Bir avuç eşkıya” açıklaması yapıyorlardı… Eğitimini aldı, kura çekiminde Doğu Anadolu bölgesinde bir şehir çıktı… Kurayı takım komutanı olarak çekince rahatladı garibim… Askerlere eğitim yaptıracağını zannediyordu… Birliğine teslim olmak için yanında bir akrabası ile yola çıktı… Hariciye kıyafetini bavuluna koymamış, ne olur ne olmaz diye oturduğu koltuğun altına koymuştu… Görev yapacağı yere doğru yaklaşırken yola baktı şaşırmış bir şekilde… Yolun sağı dağ, solu dağ ve yol kenarında bir dere… Tam bir doğa harikası… Terminalde otobüsten indiğinde bindiği taksinin şoförünün yüzüne bakış biçiminden ürkmüştü… Birliğine teslim oldu… Komutanı “hoş geldin” diyerek güler bir yüzle karşıladı onu… Otobüste tanıştığı diğer yedek subay ile aynı birlikte görev yapacaklardı… Eğitimde bile gerçek mermi kullanmamıştı… Eline bir G-3 verdiler ve de 15 kişilik bir tim ve “tim komutanı sensin” dediler… Allahtan tim komutan yardımcısı o bölgede çok tecrübeli bir astsubaydı… Asteğmene çok yardımı oldu… Göreve çıkarken piyade tüfeğini birini vururum endişesi ile hep tersten tutan o asteğmen üç ay sonra araziyi çok iyi bilen ve mermi namluda birliğin en cesur tim komutanı oldu… Komutanının verdiği emri hiç unutmadı; “Timdeki askerler senin ailendir, ailene zarar gelirse gözüme gözükme” Gelen ihbarlarda birinci tim komutanı olduğu için birlikte bulunduğu sürece ilk görev her zaman onundu… Gecenin karanlığında, bir metreye ulaşan karın içinde çok görev yaptı… Çatışmalara girdi ama timindeki tek askerin bile burnu kanamadı… Türk askerinin ne olduğunu girdiği bir çatışmada bir kere daha anladı… Teröristlerin çatışma esnasında “Komutanınızı verin, size bir şey yapmayacağız Türk Askeri” dedikten sonra tüm timin nasıl küfür ettiğini ve o çatışmada Mehmetçiğin kahramanca çatışmasını hayatı boyunca hiç unutmadı… Otuz gün dağda görevde kaldığı günler oldu… Bir gün birliğe döndüğünde dünya başına yıkıldı sanki… Göreve başladığında araziyi tanımasında, her türlü silahı kullanmasında ona çok yardımı olan kankası astsubayın güneydoğuda bir çatışmada ağır yaralandığını ve kurtarılamadığını öğrendi… Birlikteyken arada gazetelere bakardı… Teröristlerin bölgede yaptıkları olayların birçoğunun haber yapılmadığını gördü… Ve çoğu haberinde gazetelerin uçlarında küçük haberler şeklinde yapıldığını da… Zamanın siyasetçileri hala aynı açıklamaları yapıyorlardı… “Bir avuç eşkıya”… Özel timlerle görev yaptı birkaç ay… Türk özel tim komandolarının nasıl görev yaptıklarını, eşkıyanın onlardan nasıl korktuklarını gözleriyle gördü ve yaşadı… Ailesi ise her gün elinde kumanda televizyondaki çatışma haberlerini dinlerdi… Yüreği hoplardı anasının her şehit haberinde… 10 ayda 20 kilo verdi stresten anası… Tabi ilk dinlediği haber hep aynıydı… “Bir avuç eşkıya” Bir gün birliğini aradı oğlunun, oğlu çatışmadayken… Belli ki yüreği sıkışmıştı ananın sıkıntıdan… Telefona çıkan askere sordu oğlum nerde diye… Oğlu dağdaydı ama “teyzecim komutanım köye gitti arama yapmaya” dedi… Oğlumu görmeye nasıl geleceğim o köye, dolmuş var mı diye sorardı askere… Ne hikmetse bu sorudan sonra hatlar karışır ve telefon kesilirdi… Ne bilsin oğlunun o askerlere anam ararsa köye gittiğimi söyleyeceksiniz diye talimat verdiğini… Ne bilsindi anası, o yerlere değil dolmuş, eşeğin bile zor gittiğini… Tezkere zamanı gelen timindeki askerleri son on beş gün göreve götürmezdi… Hatta bir operasyonda tezkeresine 10 gün kalan askeri göreve götürmemek için bacağını silahla sakatladığı bile olmuştu… Komutanları da bilirdi bu durumu ama ses etmezlerdi… Televizyonlarda ise siyasetçilerin beyanları hep aynıydı… “Bir avuç eşkıya” Tezkeresini aldı, altı ay normal hayata adapte olamadı… Uzun yola gittiğinde bile gözleri hep yoldaki dağların zirvelerindeydi… Sanki tepede terörist gruplar var da gözlem yapması gerekiyor gibi… Akşamları televizyon izlerken şehit haberlerini duyduğunda kendi bölgesinde ise çatışma, hangi köy de çatışmanın çıktığını bile bilirdi… Her şehit haberinde televizyon başında gözleri dinlemezdi onu… Hemen sulanırlardı… Siyasilerin açıklamaları ise hala aynıydı… “Bir avuç eşkıya” Bilirdi siyasilerin neden böyle konuştuğunu… Bilirdi oralarda görev yapan insanların bu beyanatları dinlediğinde kendileri hakkında neler söylediğini… Der ya şarkı sözü… Hekimden sorma çekenden sor demişler… Acısını dertlerin çare gösteren değil çeken bilir demişler… Demem o ki; İnsanların yaşadıkları böyle binlerce anı var… Siyasilerin bakış açılarının milletin kaderi üzerinde yarattığı travmanın örneklerinden bir tanesi sadece… Günümüzde geldiğimiz duruma baktığımızda… O “bir avuç eşkıya” diyenlerin vicdanları sızlıyor mu acaba… Her şehit haberi geldiğinde yürekleri dağlanıyor mu acaba… Merak ediyoruz kendilerine hiç kızdıkları ve pişmanlık duydukları oluyor mu acaba o beyanatları verdikleri ve ciddiye almadıkları için… Bir avuç eşkıyadan nerelere geldiğimizi görüyorsunuz değil mi? Bir avuç… Cümleten hayırlı haftalar…  
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.