Konya
°C
Yeni Meram

BELEDİYE BAŞKANI NASIL OLMALI?

BELEDİYE BAŞKANI NASIL OLMALI?-Ümit Sürmeli-Yeni Meram Gazesi

A+
A-
28.04.2018 00:47
27.04.2018 16:49
0
9290
ABONE OL
Soru basit ama cevabı zor! Zor olan ise gerçekleştirmek! Neden dersiniz? Açıklayacağım. Büyük bir şehri yönetecek belediye başkanı vizyon sahibi olacak. Çevresindeki başkan yardımcılarının gözlerinde at gözlüğü olmayacak. Belediye başkanı olunca, sadece kendisini aday gösteren siyasi iradeye bağlı kişilerin değil, tüm şehrin belediye başkanı olduğunu unutmayacak! Başkanlık yaptığı şehirde, sadece Cuma namazı çıkışı erkeklerle konuşarak, şehrin sorunlarını çözdüğünü varsayıp, kadın seçmenlerin de olduğunu unutmayacak! Yani kadınları, kendisini destekleyen erkeklerin cebinde ‘hazır seçmen’ olarak görmeyecek. En azından ‘kadın-erkek’ bir arada, iki-üç ay ara ile toplantılar yapmayı içine sindirecek. Belediye başkanı olduktan sonra ‘Görünmez Adam’ olmayacak! Anlatayım. Belki deneyen vardır aranızda! Belediye başkanının yanına girmeyi düşleyenler, görüşmek isteyenler, 2. kat başkanlık kapısından salona girecekler. Salona girince özel kalemin özel kalemi aşılabilir ise geçilebilecek ikinci kapıdan sonra üçüncü kapı ve özel kaleme ulaşıyorlar. Şayet özel kalem aşılabilir ise son 4. kapıdan başkana ulaşılacak. Bunun adı seçilene kadar ayaklarına giderek oy istemek, seçildikten sonra ‘Görünmez Adam’ olmak. İşte seçilecek başkan bunu sakın denemesin! Sakın kendini halktan soyutlamasın! Sakın 4 tane kapının arkasına saklanmasın! Kendisini görmek isteyen, derdini anlatmak isteyen, görev verdiği daire başkanlarının bir takım yanlışlarını anlatmak isteyen kişilerle, sivil toplum yetkilileri ile görüşmekten kaçmasın! KİMLER KAÇAR? Yanlış yapan, yaptığı yanlışların yüzüne vurulmasından korkan, sessiz canların yaptığı uygulamalarla canını yakan, gerçeklerle yüzleşemeyen, kendini hizmet etmesi gereken bir şehirde sorgulanamaz, eleştirilemez görerek kibirlenenler kaçar! Yerel yöneticilerin kapılarını sadece Başkent’ten gelen yöneticilere açması, bakanlara, müsteşarlara, büyükelçilere açması kendini onlara saklaması, kendisini o makama getiren seçmenine kapılarını kapatması düşünülemez! Konya ve Konya kadınları varlıklarını tanıyan, kapılarını esnafından, ev kadınına, seyyar satıcısından, boyacısına, şoför esnafından, kağıt toplayıcısına, iş adamından, işçisine herkese kucak açan ve yıl içinde bir kaç kez kadın erkek tüm meslek guruplarını, köylüyü, kentliyi bir arada dinleme lütfunda bulunacak belediye başkanına hasret. Sadece seçim yaklaştığında geleni artık dinlemeyelim. Belli ki bizim için değil, kendisi için ayağımıza geliyor. Seçmen akıllı olursa, kendisini makamına kabul etmeyene iyi bir ders verirse, o makama oturacak olanlar, kimi muhatap almaları gerektiğini anlarlar. Mevlana Meydanımız taş oldu. Memnun musunuz? Yemyeşildi. Kuşların cıvıltısı kesildi, yuvaları bozuldu. Müzeyi gezmeye gelenler o güzelim ağaçların altında serinleyerek dinleniyorlardı. Tarihi eserlere sahip çıkıyoruz dediler Sultan Selim Camii’nin hali nedir? Herkes eski resimlerini alsın baksın ve utansınlar. Eski esere ek yapılmaz! İlave yapılmaz! Aynen restore edilip, bırakılır. O ağaçlar ve yuvası bozulan kuşlar elbet bunu yapanları, ilahi adalete havale ettiler. Öylesine masumlar ki! Başkasına zaten güçleri yetmez! Hacı Veyiszade Camii....! Ne güzeldi önü! Yemyeşil çimler vardı. Taş meraklıları orayı da taş ettiler. Yurt dışına gidince görmezler mi? Büyük parklar şehirlerin ortasında ve ucu bucağı görülmez. Vizyon sahibi bir başkan gençlerin müzik yapacakları, ailelerin güzel havalarda çoluk çocuk çimlere uzanacakları, çocukların top oynayacakları, devasa heykellerle (hayvan, çocuk, ünlü şairlerin, yazarların, müzisyenlerin) süslü büyük havuzlar yaparak, geniş parklar, parkların içinde mini koruluklar yaparak, yaşadığı şehrin insanlarına nefes aldırır, nefes! Gençler için ‘sanat sokağı’ yapılır ve Konya dışına okumaya giden gençlerin şehrin cıvıl cıvıl yaşantısını özlemeleri sağlanır. Bizde parklar şehir dışında. İçinde tavuk, et, yağ lekesi, yerlerde kabuklu yemiş çöpleri, havada ızgara dumanları, sadece arabası olanlara bahşedilen bir sözde park keyfi. Tabii adım başı bu içi çöp ve yağ kokan kulübelerden buralara park denilirse! Buralarda temiz hava alınabilirse ızgara kokularından! Yerel yöneticinin görevi, sadece arabası olanlara değil her kesimin nefes alacağı alanlara şehri kavuşturmaktır. Bunu yapabilmek ancak Eskişehir’i, Eskişehir yapan, çağdaş, müzikle, heykelle, resimle, operayla, dansla, tiyatroyla barışık, şehrinin insanlarına her şeyi uygun gören, kimsenin yediğine içtiğine karışmayan, gençlerin varlığını kabul ederek onlara yönelik etkinliklere yer veren, ulusal bayramlarda Atatürk’ü anma vefasını gösteren, kendisinin o makama oturmasını sağlayan Kurtuluş Savaşı kahramanlarını her zaman korkmadan, ürkmeden anımsayan, Yılmaz Büyükerşen gibi vizyon sahibi olmayı gerektirir. Yerel yönetici sahip çıkıyorum dediği hayvanları henüz inşaatı bitmeyen barınaklara atmaz. Yerel yönetici vizyon sahibi ise bir işe kalkıyorsa, yeni bir barınak yaptıracaksa, yurt içine ve yurt dışına mimarlarını, görevli veteriner hekimlerini gönderir. Onların bilgileri ışığında gönüllü kuruluşlarla, Veteriner Fakültesi öğretim üyeleri ile toplantılar yapar ve şehrinin de kendisinin de yüz akı olacak bir projeyle halkın karşısına çıkar. Niyeti yarı açık ceza evi yapmaksa, ne yapılana bakar ne de ilgilenir. O canları, sessiz canları, badem gözlülerimizi yok sayar! Bir şehre, ağaç dikmeden önce şehrin tramvay yolları, gelecekle ilgili planları 15-20 sene önce yapılır ve o güzelim ağaçların dikile- söküle ömürleri taşınmakla, geçmez. Yerel yönetici şehrine, 60.000 kişilik kongre merkezinden önce okullara konferans salonu, spor salonu yaptırır. Yerel yönetici şehrin tam ortasında çocukların, basket, voleybol, yüzme, tenis, atletizm, folklor gösterileri için son derece elverişli ve okullar arası müsabakalar, yarışmalar, maçlar için kullanılması gereken bir stadyumu daha güzel, daha modern, daha işlevli yapmak yerine yıkarak, hele adı ‘ATATÜRK’ olan bir tesisi yok etmeye kalkması ise asla affedilemez ve kabul edilemez. Belediye başkanı iken sırtını halka dönenlerden, gençleri, çocukları düşünmeyenlerden inanın milletvekili olunca da hiç bir fayda beklenmez. Hele hele hayvanlara yapılanları dinlemeyen, kılını kıpırdatmayanlardan asal hizmet beklenmez. Böyleleri meclise girince, ellerini otomata bağlarlar ve indir-kaldır yerine getirirler. Konya belediye başkanını arıyor. Vizyon sahibi, çağdaş, kapısını halka açmış, gençlere çağdaş etkinlikler sunan, kadın-erkek bir arada sorunları dinleyen, bir yudum su bulamayan kedi, köpek, kuş gibi tanrı emaneti canlara elini uzatan, belediye başkanları arıyor. Taştan elini çeken, devasa, şehrin ortasına parklar yapabilen, kırlara oto-park, binalar yapmayarak kırları bozmayan başkanlar arıyor. Konya, mini korular yapan, 5 kattan fazlasına izin vermeyen, her evin bahçesine en az 10 ağaç dikme zorunluluğu koyan, küçük esnafı düşünen alış-veriş merkezlerine iltifat etmeyen, başkanlar arıyor. Tüketimi değil üretimi destekleyen ve işsizlere iş yerleri açarak, üretime destek vererek, çalışanın ekmeğinden vergi olarak kesmeden balık tutmayı öğreten ve destekleyen başkanlar arıyor. Konya Türk olduğunu unutmayan, Türkçe’nin ana dilimiz olduğunu unutmayan, Mersin Belediye Başkanı gibi tüm yabancı dillerde yazılan tabelaları indirme cesaretine ve yürekliliğine sahip belediye başkanı arıyor. Sayın Konyalılar ne dersiniz? Bulabilecek miyiz? Yoksa eski hamam eski tas devam mı edeceğiz? Karar bizde. Şehir bizim, çocuklar bizim, gençler, Cumhuriyeti, Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet edeceğimiz gençler, bizim. Haydi hayırlısı.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.