Konya böyle miydi?
Konya’da herkes birbirine BAY-BAY der miydi?
Konya’da gençlerin, yaşlıların, çocukların üzerinde hiç anlamadıkları, anlamını bilmedikleri sözcükler yazan giysilerle dolaştıkları görülür müydü?
Konya’da mağaza isimlerinde; Atasına, dedesine, geçmişine saygı duyan nesillerin koyduğu isimler yer alırdı.
Örnek mi istiyorsunuz?
KARPUZOĞULLARI, BAKIRCILAR, SİNANGİLLER, DEMİRCİLER, HATTATLAR, YORGANCIOĞULLARI, ELLİİKİLER, ŞAKİROĞULLARI, KELEŞLER, GARİPOĞULLARI…
Saymakla bitmez, yazmakla tükenmez. Unutmayan geçmişine saygılı, geleceğine sahip, kendini yetiştiren ailesine saygılı bir neslin vefasıydı tüm bunlar.
Geçmişte Konyalı özenti içinde değildi.
Adını ŞÜKRY, SABRY, KADRY, SEFERY diye yazarak, kendi adını komik durumlara düşürmezdi.
Geçmişte Konyalı, berber dükkanına ‘Ciaffuere’ diye yazmaz, işyerinin dış duvarlarını İngilizce sözcüklerle donatıp, müşterileri sanki İngiliz, kendisi de İngilizce konuşarak anlaşıyor algısı yaratmazdı.
İş yerine girip İngilizce soru sorsanız, bunu yazanlar tek kelime anlamazlar.
İşte geçmişte Konyalı böyle acınacak durumlara kendini düşürmezdi.
Geçmişte Konyalı selamlaşmadan yoldan geçmezdi.
Gün başlangıcı sabah ise ‘İYİ SABAHLAR, HAYIRLI GÜNLER’ akşam ise ‘ İYİ AKŞAMLAR, İYİ GECELER’ derdi.
Arapça konuşarak değil büyüğe saygıyla , küçüğe sevgiyle, güçsüze koruyuculukla, komşuya hoşgörü, yoksula yardımla, Tanrıya da haramdan uzaklaşarak , iyi bir insan, adam gibi Müslüman olarak yaklaşılacağını bilirdi.
Geçmişte Konyalı veda ederken kendi diline ihanetle, Dünya’nın en büyük sömürgecisi İngilizlerin dilinin yaygınlaşmasına hizmet ederek BAY- BAY demezdi!
Geçmişte Konyalı öyle yürekten söylerdi ki!
HOŞÇAKAL, ALLAHA EMANET OL, GÖRÜŞÜRÜZ, İYİ YOLCULUKLAR, ALLAHA ISMARLADIK, GÜLE GÜLE diyerek hem diline, hem geçmişine, hem de öz kültürüne sahip çıkardı.
KAHVEYE- CAFE demezdi!
YEMEK LİSTESİNE MENÜ demezdi!
PAZARA- BAZAAR, MERKEZE- CENTER diyerek özenti içinde olmazdı.
CANKUTARANIN adı AMBULANCE değildi!
Konyalı bu işyeri isimlerini, aşağılık duygusu belirtisi olan bu özentili yemek listelerini ve yer adlarını, işyeri adlarını, giysilerdeki, okul çantalarındaki, kalem kutularındaki yabancı sözcükleri hak etmiyor!
ATATÜRK döneminde, dışarıdan getirilen malların Türkçe isim karşılıkları yazılmadan halka sunumuna izin verilmezdi.
Eski belediyeler yasasında ise;
Dışarıdan ülkemize giren malların dünyadaki tanıtım markaları, tabelalarda, yemek listelerinde, yiyecek paketlerinde önce Türkçe isimle piyasaya sunumu sonra da Türkçe ismin yarısı büyüklüğünde markanın adı yazılır, deniliyordu.
Kahve ve çay evi yazarsınız altına da yarısı büyüklüğünde hangi markayı temsil ediyor ise o markanın adı yazılır.
BUNUN BİR DİĞER VE ÖNEMLİ ADI YANİ AÇILIMI İSE ‘VATAN SEVERLİKTİR.’
ÇÖZÜMÜ ÇOK KOLAY.
Bu işyerlerinden iki üç misli tabela vergisi alarak belediyeler tabii isterlerse BU İSTİLAYI DURDURABİLİRLER.
Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları isimlerini Türkçe yapan tüm işyerlerini ödüllendirebilirler.
Sonuç Olarak Soruyorum?
Neredesiniz ‘yeni nesil sizin eseriniz olacaktır’ diye seslenen Atatürk’ün güvendiği öğretmenler?
Neredesiniz kendilerine emanet bırakılmış Türk gençliği?
Neredesiniz kendilerine emanet bırakılmış inanç sahipleri ? Müslümanları aşağılayan batının dilini kullanmayı kendinize yedirebiliyor musunuz?
Çocuklarınız, gelinleriniz, damatlarınız, kızlarınız, oğullarınız kendi öz dillerini unuttular.
Kurtarabilecek misiniz bu sömürge istilasından kendinizi?
neredesiniz sömürgeciliğe karşıyız diye mangalda kül bırakmayanlar?
Dil kirliliğine karşı koyabilecek misiniz?
Neredesiniz, aydınım diyenler?
Neredesiniz profesörler?
Neredesiniz gazeteciler?
Neredesiniz tüm eğitimciler ?
Atatürk’ün bu sözlerini unutmayın!
Türk demek dil demektir. Milliyetin en bariz vasıflarından biri dildir.Türk her şeyden önce mutlaka Türkçe konuşmalı ve Türkçeyi geliştirmelidir.
Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.