Konya
°C
Yeni Meram

EĞİTİMDE AKRAN ZORBALIĞI

EĞİTİMDE AKRAN ZORBALIĞI- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
18.03.2024 00:25
17.03.2024 14:02
0
1931
ABONE OL

Sayın Cumhurbaşkanımızın da zaman zaman ifade ettiği gibi eğitimde istediğimiz seviyeye gelemedik maalesef. Başarının tam olarak yakalanamadığı bir sektör. Onlarcasının görev yaptığı memleketin yetiştirdiği en birikimli insanların bakanlık yaptığı eğitimimiz, milli eğitimimiz istenilen seviyeye bir türlü gelemedi, geleceğe de benzemiyor. Hep ifade ettiğimiz gibi eğitimden öğretime çok hızlı bir geçiş yaptığımız bu sektörde öğrencileri, bireyleri istediğimiz seviyede hem donanım hem de kişilik yönüyle yetiştiremiyoruz.
Eskiye özlem olarak algılanmasın ancak, “Eti senin kemiği benim.” yönetiminin geçerli olduğu o mübarek devirlerde eğitim öğretim sistemimiz daha bir tutarlıydı, daha bir elle tutulurdu. Öğrenciler, başta öğretmenlerine olmak üzere topluma ve aile bireylerine daha bir saygılıydı. Tüm öğrencilerin hedefi en başta vatana ve millete faydalı bir birey olmaktı. Birikimlerini vefa olarak memleketine aktarmaktı. Şimdilere çok keskin bir dönüş yaparsak kapitalist bir yaklaşımla erkenden köşeyi dönmek, helali haramı gözetmeden tüm imkanları kendi lehine kullanmak.
Ücretli olarak iş gücüne katılmak isteyen bireyler için “Salla başı, al maaşı.” modelinin hakim olduğu beyinler yetiştirmek. İşin içerisinde bulunan bir insan olarak son 20 yıl içerisinde bütçemizde kantarın topuzunu hep Milli Eğitim'den yana ağdırdık yani eğitimi ön plana aldık. Hakikaten son 20 yılda fiziki manada Türkiye Cumhuriyeti'nde hiçbir dönemde yapılmayan derslik yapıldı. Eskiden öğretmen yokluğundan dolayı aylarca yapılamayan dersler, tarih oldu.
Okul var, bahçesi var, spor salonu var, kafi miktarda öğretmen de var. Hatta sınıflardaki problemlerin halledilmesi için rehber öğretmen dahi var. Ancak fiziki bolluk ve bereket öğrencilerde saygıyı, hoşgörüyü, memleket sevdasını, kavga yerine barışı, bilimsel araştırmaları ve diğer onlarca iyi huyu getirememiş maalesef. İnsanın aklına şu geliyor. Biz nerede hata yaptık, hala yapıyoruz, uzun vadede yapmaya devam edeceğiz?
Eğitim öğretim yuvalarımız kavgaların, sigaranın, uyuşturucu kullananların ve bazı saygısız bireylerin etkisi altında.
Bugün bu menfi uygulamalardan bir tanesi olan “akran zorbalığı” ndan bahsetmeye çalışalım. Yetkili ve etkili eğitimci idarecilerimizin ifadelerine göre akran zorbalığı genelde kişiliği tam olarak oturmamış öğrencilerde daha fazla uygulanır ve görülür. Yani anaokullarında ve ilkokullarda.
Çocukluk yıllarımızdan beri duygularımız bastırılmış, kendimizi ifade etmeye müsaade edilmemiş ondan sonra her söylenene uymuşuz. Akranlarımızdan ağzı laf yapan hem de bir de iri kıyımsa öğrencileri etki alanı içerisine almış, istediği gibi kullanmakta. Nereye kadar kullanacak? Kullanabildiği kadar ya da işin patladığı ana kadar.
Asıl konuya gelelim. Eğitimci ve deneyimli kardeşlerimizin kabul etmemelerine karşı bu akran zorbalığı orta dereceli okulların son sınıflarında olsa ne olur? Yani lise 3 ve lise 4'te olursa... Ne olmaz ki:
Aşağılama, tehdit, alay etme, mahcup düşürme, gencin kendini derse verememesini sağlama, darbetme, daha neler neler etme... Bütün bu saydıklarımızın olup olmadığını görmek ve yerinde tespit için okul idarecilerimizin orada bir de olsa yumuşak koltuklarından kalkıp öğrencilerin içine girmesi lazım. Lavaboda, sınıfta, koridorda ve sahada olması lazım.
Yaşanılan bir probleme karşın öğrenci velisine, “Rehber öğretmenle görüşün.” demek işi çözmüyor ki. Akıl verecek konumda ve durumda değiliz ancak “rehber öğretmen” ne demek? Öğrencinin ailesinin bir ferdi gibi öğrencinin her şeyini bilmek demek. Problemlerini çözmek demek.
Bir de eğitim camiası perspektifinden bakalım konuya isterseniz. 45 kişilik sınıflar. Öğrenci ile en ufak bir sürtüşmede idari mahkeme kapılarının öğrenci lehine sonuna kadar açıldığı bir sistem. Gençlerimiz, sınav notu dahil itiraz ettikleri her konuda haklı konumda oluyorlar.
Bizim de 17 yıllık bir eğitim hayatımız oldu. Ne kendimizden ne de çevremizden yargıya başvuran olmadı, duymadık. Hep etimizi ve kemiğimizi emanet ettiklerimize güvendik.
Bir diğer konu liyakat. Okul yönetimlerinin liyakatli idarecilere ihtiyacı var. Hele orkestra şefi müdürlerimiz ve yardımcılar. Giyim kuşam, birikim, kişilik, idarecilik konularında örnek olmalılar. Belli fakültelerden mezun olmuş, deri ceket ve kirli sakal ile toplantılara katılan yöneticilerimiz yok değil. Dış görünüş ile kimseyi yargılamıyoruz ancak büyüklerimiz der ki, “Dış, için aynasıdır.”
Lütfen akran zorbalığının üzerine gidin. Elimizde kalan düzgün mizaçlı son gençleri de harcamayalım.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.