Konya
°C
Yeni Meram
22.10.2019 05:01

Yeni Meram'ın çok özel Nijer dosyası: "Su varsa hayat var"

İnsanoğlunun en önemli yaşam ögesi olan ve olmadığında alternatifi dahi bulunamayan SU, bizler için kıymeti çok bilinmese ve fütursuzca harcansa da bazı bölgeler var ki onlar için bir damlası bile ziyan edilmeyecek derece hassasiyet taşıyor.

A+
A-
22.10.2019 05:01
21.10.2019 16:23
0
4746
ABONE OL
Bilindiği üzere su, yaşam için oksijenden sonra gelen en önemli besin ögesi. Bütün canlılar için olmazsa olmaz olan bu nimet, bulunduğu yere hayat ve yaşam taşıyor. Yaşam alanlarının veya tarımsal alanların coğrafi konumu her zaman için su kaynaklarının bulunduğu yerlerde olmuştur. Ülke olarak bizler coğrafi olarak çok özel bir bölgede olmamız nedeniyle şükrümüzü ne kadar çok etsek de yeterli olmayacağını bilmemiz gerekir. İşte bunun tam anlamının ne olduğunu idrak edebilmemiz için sizlere Nijer yazı dizisini sunuyoruz. Su kaynakları olan ancak o kaynağı yeryüzüne çıkartmakta imkânsızlıkları olan Nijer halkı için su ne demek bunun öyküsüne şahit olun. Afrika da yaşanan sıkıntılara kalıcı çözümler getirmek amacıyla insanlığın en temel ihtiyacı olan temiz ve içilebilir su için su kuyuları açan Dost Eli Derneği’nin görevlisi Tahir Özcan’ın gidip yaşayarak gözlemlediği Nijer yazısını beğeninize sunuyoruz: SÖMÜRGECİLİK GİTTİ MADEN ANLAŞMASI GELDİ “Bir an hayal edin. Sabah uyanıyorsunuz, elinizi yüzünüzü yıkayacaksınız ama su yok, yıkayamıyorsunuz. Temel ihtiyaçlarınızı gidermek istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz çünkü su yok. Susuyorsunuz ama içemiyorsunuz çünkü su yok. Yemek yapacaksınız ama yapamıyorsunuz çünkü su yok ve bu durum sadece bir gün değil, her gün böyle devam ediyor. Suyunuz yok ve olmayacak da. Damağınız kurusa da, elbiseniz kirden katılaşsa da, elinizde her türlü necaset olsa da SUYUNUZ YOK. Şartlar böyle olunca en yakınınızdaki kirli su birikintisi bile, size su kaynağı oluveriyor. Bataklıktan elde edilen çamurlu suyu süzebildiğiniz kadar süzüp, içme ve temizlik işlerinizde kullanıyorsunuz. Hatta birkaç nesil sonra insanlar suyun rengini bile unutuyor ve su denilince akıllarına kahverengi, içinde her türlü pislik olan sıvı geliyor. Temiz suyu gördüklerinde ise tanımlamakta güçlük çekiyorlar, gördüklerinin “su” olduğuna inanmıyorlar. İşte Nijer halkının yüzde sekseninin şartları böyle. Dünya yoksulluk sıralamasında “ilk beş”teki yerini her zaman koruyan Nijer, kendi haline bırakılsa belki de dünyanın en zengin ilk beş ülkesinden biri olabilir. Çünkü ülkede uranyum, altın ve petrol çıkıyor. Hatta dünyada en fazla uranyuma sahip ikinci ülke Nijer. Uzun yıllardır Fransız sömürgeciliğine maruz kalan ülkede değişen tek şey “sömürge” kelimesinin yerini alan “maden anlaşması” kelimeleri. KAMIŞTAN ÇADIRLARDA BARINIYORLAR Eskilerin Fizan Çölü dedikleri Büyük Sahra Çölü’ne topraklarının yarısında ev sahipliği yapan ülkede halkın yüzde 80’i çöllük arazide kamıştan yapılmış çadırlarda yaşıyor. Bir kısım evlerin kerpiçten yapıldığını görmek de mümkün. Köylerdeki betonarme olan tek yapı ise imkan bulabilen köyler için, 150 metrekarelik mescitler. O küçücük mescitleri ise günün hiçbir saatinde boş görmeniz mümkün değil. Adeta bir meclis vazifesi gören mescitlerde insanların kimi Kur’an okur, kimi Kur’an okumayı öğrenir, kimi ise önemli gördükleri konuları konuşur. Milet ismini verdikleri ve az miktarda “yağ”dan başka hiçbir besleyiciliğe sahip olmayan bitkiyi, en yaygın besin kaynağı olarak kullanıyorlar. Bir aile günlük ortalama 4 kilogram MİLET tüketiyor ve evin hanımı bu mileti sabah ezanından öğle ezanına kadar ancak un haline getirebiliyor dibeklerle. 7 çeşit yemeğini yaptıkları miletten başka bir şey yiyemiyor köy halkı çünkü tarım yapacak ne suları ne de tohumları var. İNSANLAR GİYECEK ELBİSE BULAMIYOR Ülkede gezerken pek çok insanın elbisesinin yırtık, delik-deşik olduğunu görüyorsunuz ve düşünüyorsunuz “hala neden bu elbiseyi giyiyorlar?” diye. Ancak ülkede biraz zaman geçirdikten sonra fark ediyorsunuz ki, o paramparça olmuş elbiseyi çıkarıp atarlarsa yerine giyebilecekleri yeni bir elbise yok. En yakın bataklık veya 3-5 metrelik kazılmış çukurlar ise, tek su kaynağı. ÇOCUK ÖLÜM ORANI ÇOK YÜKSEK Avrupalılar tarafından çizilen sınırlar içinde yaşayan Nijer halkının yaş ortalaması 50. Çocuk ölüm oranı ise çok yüksek. Belki de bu sebeple olsa gerek 18 yaş altı genç ve çocuklar, nüfus sayımına dahil edilmiyor. Anne babaların 45-50 yaşlarında vefat etmesiyle yetim kalan çocuklar ise ne yazık ki genellikle ülkeye dışarıdan gelen organ mafyalarının hedefi oluyor. Ülkenin her yerinde görebildiğimiz kamıştan veya kerpiçten yapılmış Kur’an kursları sayesinde 7-10 yaş aralığına gelen hemen hemen her çocuk hafız oluyor ve dinini öğreniyor. Yetim kalan çocukların karşı karşıya oldukları bir diğer tehlike ise yaşları 7’ nin altındaysa yani İslam’ı öğrenemedilerse, kaçırılarak başka bir din üzerine başka bir ülkede yetiştirilmek. Akıllarımızda var olan “devlet” olgusunu göremediğimiz Nijer’de, hastahane adı verilen yapılarda ise temizlik, ilaç, doktor ve diğer tıbbi imkanlar ne yazık ki yok. Halk hastalıklar karşısında ya parayla tedavi olmak ya da o hastalıkla ölene kadar yaşamak zorunda kalıyor. Sıtma ve sarı humma hastalığı, ülkeyi tehdit eden en büyük hastalıkların başında geliyor. Pek çok hastalığa ise, paranız olsa bile tıbbi imkan yokluğundan müdahale edilemiyor.” Yazı dizisinin ikinci bölümünde böylesi güzel bir halk için misyonerlerin türlü türlü oyunları ile SU için neler yapıldığını okuyacaksınız. Tahir ÖZCAN
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.