Konya
°C
Yeni Meram
29.11.2015 00:14

Yemek kültürü zayıflıyor

Türk kültürünün önemli unsurlarından biri de yemek. Ne var ki iş hayatındaki yoğunluk, bazen sağlıklı beslenmenin önüne geçiyor. Çalışan bayan sayısının artması da ister istemez aileleri hazır yemeklere yöneltiyor.

A+
A-
29.11.2015 00:14
0
9980
ABONE OL
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yemek yeme ve beslenme alışkanlıklarının çok hızlı bir şekilde değiştiğini söylemek mümkün. Araştırmalara göre Türk halkı, haftada en az altı öğününü dışarıda yiyor. Büyük şehirlerde bu sayı daha da artıyor. Örneğin İstanbul’da her gün dışarıda yemek yiyen kişi sayısı yaklaşık 7 milyon.  Çalışma hayatındaki yoğunluk, bireyleri pratik olduğu için hazır gıdalara yöneltiyor. Tabi katkı maddeleri konusunda yeterince bilgilendirilmeyen tüketici, risklerden habersiz. Gıda ürünlerindeki bazı ibareler, tüketiciyi yanıltabiliyor. Örneğin, 'koruyucu madde içermez' yazısı, yüzde 100 katkısızmış gibi anlaşılıyor. Bazı ürünlerde de 'katkı maddesi yoktur' denmesine rağmen yapılan analizler sonucu katkı maddesi içerdiği ortaya çıkıyor. yemek-kulturu-zayifliyor-2 YEMEK KÜLTÜRÜ ZAYIFLIYOR Herkes, annesinin ya da anneannesinin kurduğu gösterişli sofralardan bahseder. Bu özlemi gidermek söz konusu olduğunda ise modern hayat suçlanıyor. Günümüzün en büyük sıkıntılarından biri olan zamansızlık, hayatımızın her alanını kısıtladığı gibi sofralarımızı da kısıtlıyor. Daha iyi bir hayat için, zor şartlarda da olsa iş hayatının yoğunluğuna katlanılıyor ancak bu durum aslında sağlığımızdan çalıyor. Şehirlerde yaşayanların büyük bir kısmı,  ekmek arası tavuk döner gibi yiyeceklerle besleniyor. İşten vakit bulamayan, yemek yapmak istemeyen ailelerden ve okulda hazır gıdalarla ya da yarı hazır gıdalarla hazırlanmış yemekleri yiyen çocuklardan yemek kültürünü yaşatmalarını beklemek biraz zor gibi görünüyor. SUUDİ BAKAN’IN AŞÇILIĞINI YAPTI 40 yıldır aşçılık mesleğini devam ettiren, Türk mutfağının yanı sıra İtalyan, Çin ve Arap mutfağına da hakim olan Salih Zeki İlter, bugüne kadar İstanbul ve Bodrum’daki 5 yıldızlı otellerde aşçıbaşılık yapmış. 1962'den 1986'ya kadar Suudi Arabistan Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı olarak görev yapan Ahmet Zeki Yamani’nin de aşçılığını üstlenen İlter, 15 ay önce Konya’ya geldiğini ve aynı işletmede devam ettiğini söyledi. Yemek kültürünün sadece şehirden şehre göre değil, semtten semte göre de değişebildiğini belirten İlter, İstanbul Gültepe’de kuru fasulyenin rahatlıkla müşteri bulabildiğini ancak Nişantaşı’nda bir porsiyon dahi satılamadığını kaydetti. Gültepe’de oturanların bol sulu yemekleri, Nişantaşı’nda oturanlarınsa koyu yemekleri tercih ettiğini anlatan İlter, aşçılık hayatının büyük bir bölümünün İstanbul ve Bodrum’da geçtiğini, 3 yıl Arabistan’da, 4 yıl da Fransa’da çalıştığını, gezmediği ülkenin kalmadığını, iki yabancı dil bildiğini ifade etti. “SEVGİ OLMADAN GÜZEL YEMEK YAPILMAZ” Suudi Arabistan Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Ahmet Zeki Yamani’nin danışmanı tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen ve 300 kişinin katıldığı yemek yarışmasında birinci seçildiğini anlatan Salih Zeki İlter, Arabistan’da çalıştığı 3 yıl boyunca özellikle ızgara ve balık yemeklerinin çok beğenildiğini vurguladı. Aşçılığın, kesinlikle severek yapılması gereken bir meslek olduğuna dikkat çeken İlter, “yemek, sevgi demek. Sevgi olmadan yemeğin güzel olması imkansız. Hiçbir yemekte zorlanmıyorum. Türk mutfağı, zengin olarak bilinir ancak kısır bir mutfak. Çünkü Türk mutfağı, zengin mutfağı. Et olmadığı zaman sunulabilecek yemek çeşidi sınırlı, 15’i geçmez. Et olduğu zaman ise sınırsız. Bu da bütçeyle ilgili” diye konuştu. “YEMEK, AİLEYİ BİR ARAYA GETİRİYOR” Konya’da et dışında yemek yapan işletmelerin büyümesinin mümkün olmadığını dile getiren İlter, “Ege ve Akdeniz bölgesinde sebze yemekleri daha çok tercih edilir. Konya’da etliekmek ve kebap tercih ediliyor. Çalıştığım işletmede günlük 8 çeşit yemek yapıyorum. İnsanların zamanı kısıtlı. Belli saatlere yemeğini sığdırmak zorunda kalıyor. Bu nedenle ekmek arası bir şeyler tercih ediyor. Bu da sağlıklı değil. Türk halkı sağlıklı beslenmiyor. Bunun nedeni iş hayatındaki yoğunluk. Bir Fransız, bilmediği bir yemeğin tadına bakmak ister. Biz de ise bilmediğimiz yemeği kesinlikle yemeyiz. Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için sulu yemeğe ihtiyacımız var. Sağlıklı beslenmenin yolu sebzeden geçer. Aileler, çocuklarına örnek olmalı. İş hayatına dahil olan bayanlar, yemek yapmıyor.  Böylece yemek kültürü de zayıflıyor. Aileyi bir araya getiren unsurlardan biri de yemek. Geçmişte ailenin reisi gelmeden yemek yenmezdi. Şimdi çocuklar için, büyükler için ayrı ayrı sofra kuruluyor. Yemek kültüründen uzaklaştıkça aile bağları da zayıflıyor” şeklinde konuştu. “HİJYENDEN ÖDÜN VERMİYORUZ” Lokantacılığa 2 buçuk yıl önce başladığını aktaran Kaldırım Çorba ve Yemek işletmesinin sahibi Yalçın Canpolat da “kantinde çalışırken gıda sektörünün hiçbir zaman ölmeyeceği kanısına vardım. İnsanlar yaşadıkça yemek ihtiyacı da var olacak. İşyerimizin bulunduğu bölgede böyle bir ihtiyaç olduğunu fark ettik ve bu alanda hizmet vermeye karar verdik. Bizim sektörde kaliteli malzeme ve hijyen çok önemli. Hijyenden ödün vermiyoruz. Vatandaşlar, işletme tercihi yaparken bu konulara dikkat etmeli. Müşteriler, masadaki tabağın duruşuna, yemeğin servisine dikkat ediyor. İşletmede güler yüzlülük çok önemli. Yemek güzel olabilir ama onu sunmak da çok önemli. Konya’da daha çok köfte grubu tercih ediliyor. Bir lokantada kuru fasulye ve kavurma mutlaka olmalı” ifadelerine yer verdi. Adem SERİN
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.