Konya
°C
Yeni Meram

Yarın; Sel gider, kum kalır sevgili büyüklerimiz!

Yarın; Sel gider, kum kalır sevgili büyüklerimiz!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
09.01.2018 07:37
08.01.2018 16:39
0
4016
ABONE OL
Suriyeli sığınmacılar, Nisan 2011’den itibaren ülkemize ve ülkemiz şehirlerine sığınmaya ve yerleşmeye başladılar. 2018 Nisan ayı geldiğinde 7 yıl olacak. O günlerde, ülkemiz şehirlerinde doğan çocuklar birkaç ay sonra 7 yaşındalar. Konya ilk yerleşilen ve tercih edilen şehirlerden biri olunca, sanırım bu yıl içinde Konya’ya ilk sığınan sığınmacılar içinde yedinci yıl dolmuş olacak. Çaresizlikten, ölümden, kan ve ateşten kaçarak Türkiye’ye sığındık, Suriye’de durum normalleştiğinde geri döneceğiz diyen sığınmacıların aradan geçen yedi yıl sonrasında ülkemize daha bir fazla ısındıkları görülüyor. Ensar ve Muhacirun yaklaşımında kantarın topuzunu kaçırıp, işler şirazeden çıkınca, kendi fakir fukaramızı, garip gurabamızı ihmal noktasında Guinness rekorlarına ya çoktan girdik, yada girmek üzereyiz! Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Vakıflarımız, Belediyelerimiz kendini aştı. Hem öyle bir aştı ki, fakir denildiğinde, işsiz denildiğinde, yardım edilecek kim var denildiğinde, destek olunacak kim var denildiğinde akıllarına Suriyeli sığınmacılardan başkası gelmiyor. Öncelik onların… Kendi fakirimizin, kendi fukaramızın, kendi mağdurumuzun beni gören yok mu diye boynu bükük bekleyişi içler acısı! Dahası… Son günlerde kendi dilencilerimizi, kendi mendil satan çocuklarımızı gören var mı? Suriyeli sığınmacılar erkek-kadın olarak dilenciliğe el atarken, mendil satmayı, araçların önüne geçmeyi de çocuklarıyla birlikte adeta tekelleştirmiş durumdalar. Bazı mesleklerde Konyalı esnafla rekabete başlamaları, tesadüf olabilir mi? Bu işlere bir el atacak, ne yapılıyor diye bakacak, aradaki uyumsuzlukları giderecek, çare üretecek görevlilerimiz neredeler? Suriyeli sığınmacıların içinde, onlar için yapılan fedakârlığı, kol kanat germeyi takdir edip dua edenler var, bize bakmaya mecburlar diye hiçbir kurala riayet etmeden yaşamaya kalkanlar da var! Genel kanaat olarak, Sığınmacıların, şehrimize sahiplenmeleri, şehrin asıl sahibiymiş gibi davranmaları, böyle bir havaya bürünmeleri, hemen hepimizden çok daha fazla şehre tutunmaları, yarın kendi ülkelerinde durum normalleşse bile geri dönmeye niyetli ve istekli olmama halleri gözden ve dikkatlerden kaçacak gibi değil. Yıllar önce, Konya Türkiye’nin Çin’i diye bir yaklaşım vardı. Espriyle karışık Çin’den ucuz iş gücü olarak, Çinli işçi mi getirtsek diyenler vardı. Bugün o kesimlerin belli ki, keyfi yerinde. Çin yerine Suriye’den gelen ucuz iş gücü dolayısıyla mest olmuş vaziyetteyiz! Kiraya şu kadar zam yapmazsan, Suriyelilere istediğim fiyata veririm diyen ve gözünü kırpmadan dediğini yapan, vicdan muhasebesinden yoksun aç gözlü insanlarımızda, uçuk-kaçık kira gelirleriyle oldukça rahatlar! Devlet dul kadınlara maaş vermesin, hiçbiri kocaya varmıyor diye şikayet eden ağabeylerin hemen bir çoğu Suriyeli kadınlarla evlendiklerinden onlardan da çıt çıkmıyor. Ancak, geçmişte yaşanan traji-komik Azeri gelin hikayeleri gibi, bu ağabeyleri de dolandıran Suriyeli gelinlerin hikayelerini dinlemeye başladık. Bütün bunlara rağmen, ağabeylerde hayatlarından şikayetçi değiller! Sığınmacıların şehirlerimize gelmeye başladıklarında yapılacağı söylenen ve hiçbir zaman başlatılamayan uyum çalışmaları, çok değil birkaç yıl sonra uyumsuzluk olarak patladı. Bugünlerde ise ne kadar kapatılmaya çalışılsa da, ara-ara infilak ediyor. Sığınmacıların bir kısmı, misafir oldukları düşüncesinde değiller. Şehrin kurallarına uyma gibi bir mecburiyetleri olmadığı kanaatini taşıyorlar. Nedeni ise şu; Kendilerine ait bölgeleri var! Kendilerine ait sokakları var! Mahalleleri var! Esnaf olarak, mahallelerde ve pazarlarda yerlerini çoktan aldılar. Üstelik onlara tanınan haklar, esnafımızı tanınan haklardan çok daha iyi. İnsanımız, onlar değil de, bizler bu şehirde misafiriz demeye başladı! Hatırlarsanız, bir Bakanımız, “Türkiye, onların duası ve bereketiyle yüzde 5 büyüyerek dünyada ilk dörde giren bir büyüme oranına sahip.” demişti. Şehrimiz Konya, bugüne kadar bu dua ve bereketten yüzde kaç nasiplendi acaba? Kendi insanımız, biz bu devlete, biz bu millete hiç mi dua etmedik, hiç mi dua etmiyoruz diye soruyor! Biz gani gönüllü bir milletiz! Hoşgörü sahibiyiz! Üstelik adına hoşgörü şehri dediğimiz bir şehirde, sığınmacıların hiç anlamadıkları, anlamak istemedikleri hoşgörüyü onlara göstermeye devam ediyoruz. İkazdan anlamıyorlar! Güzellikten, laftan sözden anlamamak için ayak diriyorlar! Parklar, sokaklar, caddeler, mahalleler sığınmacılarla dolu. Kayıtlı-kayıtsız olarak açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığına inanıyor insanımız. Kollarımızı açtığımız, şehrimizi açtığımız, misafir diye kabullendiğimiz bu insanlar, ne yazık ki, otobüslerde, dolmuşlarda, tramvayda birçok olaya sebebiyet veriyorlar. Buna sokaklarımızda ve caddelerimizde yaşanan, hoş olmayan, şık düşmeyen, zaman zaman gayrı ahlaki olayları da eklediğinizde içinden çıkılması zor, göz yumulmasına imkan vermeyen, misafirliğe, kardeşliğe sığmayan bir manzara ortaya çıkıyor. Bunlar abartılıyor, bizim şehrimiz huzur şehri, yok öyle bir şey deniyorsa, çıkın bir dolaşın şehrin içinde. Toplu ulaşım araçlarıyla dolaşın, işlek caddelerde, parklarda yürüyün. Sonra gelip, bu işe bir çözüm bulun! Yarın; sel gider, kum kalır sevgili büyüklerimiz, sevgili önde gidenlerimiz! Yarın; unuttuğunuz, ihmal ettiğiniz, görmezden geldiğiniz, kapılardan içeriye almadığınız, bayramlarda dahi hatırlamadığınız kendi fakirinizin vebalini neden hiç düşünmediğinizin sendromlarını yaşarsınız!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.