Konya
°C
Yeni Meram

Yapıların, şehirlerin dili

Yapıların, şehirlerin dili-Tayyar Çimen-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
03.08.2017 11:20
0
7696
ABONE OL
Binaların dili olsa da, konuşsalar, dinlesek. Kim bilir neler anlatacaklar bize. Ülkemizde, bilhassa son zamanlarda çok sayıda eski bina yıkıldı. Oysa her binanın bir hayat hikayesi vardır. O, bir emeğin, bir birikimin ürünüdür. O, bir bilginin, bir ustalığın, bir tekniğin, bir mimarinin 3 boyutlu yansıdığı bir varlıktır. Bir canlı organizma gibi yaşayan şehrin, ana unsurları binalar, bir araya gelerek, şehrin dış mekanlarını oluştururlar. Bu mekanları çevreleyen her bir binanın, hayat hikayesi de şehrin hayat hikayesini oluşturur. Şehirde yıktığımız her bina ile, şehrin hayatından bir parçayı koparıyoruz demektir. Burada akla şu gelebilir. Eskimiş, ömrü dolmuş, tehlike gösteren yapılar ne olacak? Bunlar için, dış mekanın unsurları olan cepheleri bozmadan, takviye, tamir (restorasyon), yenileme (renovasyon) gibi işlemler yapılabilir. Bu bütün dünyada uygulanan bir yöntemdir. Şehircilikte, binaların tarihine, kişiliğine, güvenliliğine ve işlevsel halde kullanılmasına dikkat edilmelidir. Bina yıkımı konusunda, Başkent Ankara’da kötü örnekler yaşandı, yaşanıyor. AOÇ içindeki (Atatürk Orman Çiftliği) Marmara Köşkü yıkıldı mesela. 1928’de Avusturyalı Mimar Egli  tarafından yapılmıştı bu bina. Bu konuda Ankara’da çok örnek var. Bazılarını sayarsak: Çubuk Barajı Gazinosu, Etibank Binası, Danıştay Binası, İller Bankası, Kızılay Binası vs bu liste çok uzun. Bu binaların hepsi, ayrı ayrı mimari ve tarihi değere sahipti. Bulundukları mekanlarda insanımıza, devirlerindeki mimari üslubu, yapı tarzını, sanat anlayışını ifade ediyorlardı. Bir an için Konyamız’ın Valilik Binası’nı (1886’da, Vali Sait Paşa zamanında, Konya dışkalesinin taşlarıyla 1 yılda yapılmış) ele alalım. Bir cinnet haliyle, bir yetkili idarenin bu eseri, merkezi arsa için veya daha iyisini yaparım diyerek, yıktığını (Allah korusun) düşünelim. Canımız Konyamız’ın o can alıcı merkezi, Hükümet Meydanı ne hale gelirdi? Şerafettin Camisi (1336) öksüz kalmaz mıydı, az ilerdeki Tarihi Meslek Okulu Binası, Kayalı Park boynu bükük hale gelmez miydi? Birçok hemşehrimizin hatıraları uçup gitmez miydi? Hayali bile dehşet verici. Biz böyle ifade ediyoruz ama, yıkımları yapanların, rant canavarı ve uygarlıktan uzak olduklarını da biliyoruz. Korkmakta haklıyız. Zira adalet sistemimiz iyi işlemiyor. Bir de güzel örnek vermek istiyorum fakat, yazık ki yurtdışından. Varşova. Polonya’nın başkenti. 100, 200, 300, 500 yıllık yapıların hepsi yerli yerinde. Tertemiz, devirlerinin suratlarıyla size bakıyorlar. Gerektiğinde iç mekanlarda yenileştirme çalışmaları yapılıyor ve binalar işlevlerine devam ediyorlar. Bu yapıları temaşa etmek ziyaretçiye huzur veriyor. Biz de bu huzuru İstanbulumuz’da, Ankaramız’da, Konyamız’da yaşamak istiyoruz. İstanbul sokaklarının, Ankara sokaklarının, Konya sokaklarının her bir eski binasına, sahip çıkmalıyız. Deprem bahanesi, tarihin yok edilmesine yol açmamalı. Eskileri, tarihileri koruyalım derken, yeni binalarımızın da, nitelikli mimari karakterler taşımasını diliyoruz. Sayın Mimarlarımızın eline düştük. Alman Edibi Goethe (1749-1832) der ki, “mimari dondurulmuş musikidir.” Ona göre. Saygılarımla.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.