Taşımdasın, toprağımdasın, Ağrı’dan, Toroslar’a, Kaçkarlar’dan, Ilgaz’a, Tendürek’den, Karacadağ’a uzanan yurdumun dağlarındasın.
Şırıl şırıl akan dereler, vadileri yaran çağlayanlar, Fırat, Dicle, Gediz ve Kızılırmak’la, Meriç’le Seyhanım’la, Asim’le, boydan boya yurduma bereket saçan akarsularımdasın.
Yurdumu saran denizlerimden aldığın o mavi gözlerinle çakmak çakmak sevgiyle ve gururla bakan gözlerinle, vatanımı kaplayan bulutlardasın Atatürk’üm.
Ormanlardaki ağaçlar senin türkülerini seslendirir.
Her 10 Kasım’da yapraklar kımıldar yanık yanık ‘Vardar Ovası’ türküsü yayılır ovalara…
Ankara’ya ayak bastığın tarihi günün yıldönümlerinde, yüreğinde seni taşıyanların dudaklarından ‘Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa. Askerin milletin bayrağınla çok yaşa’ marşı hasretle söylenir.
İzmir’in kurtuluş günü 9 Eylül sabahı tüm İzmir seni hatırlar.
Çoluk çocuk dökülür yollara. Ellerinde bayraklar, dillerinde ‘İzmir’in dağlarında çiçekler açar, altın gümüş orda sırmalar saçar. Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa. Adın yazılacak mücevher taşa’ diye dağı taşı inletir İzmirliler.
Bilirler ki Fatih Sultan Mehmet’in feth ettiği İstanbul eğer sen olmasaydın olmazdı. Yine de bunu görmezden gelirler ve İstanbul’un kurtuluşunu hiç ama hiç anmazlar. Oysa çok hem de çok iyi bilirler, Padişahın sarayının önüne dek gelip toplarını saraya çevirip, askerlerini şehre çıkarıp askerlerimizi, bekçilerimizi, halkımızı şehit edip, tüm haberleşme ve ulaştırma kaynaklarına el koyarak şehirde eşkiyalık yapan; İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri 2 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’dan, demirledikleri Dolmabahçe Sarayı’nın önünden Türk bayrağını selamlayarak çekilip gittiler.
Türk Ordusu, İstanbul halkının coşkun gösterileri ve göz yaşları içinde 6 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’a girdi.
İşte onun için vatanım sensin.
İşte onun için 81 vilayetimizde izi olan, taşında toprağında emeği olan sensin.
VATANIM SENSİN ATATÜRK’ÜM
Yaylalarda otlatırken çobanlar sürülerini,
Tarlalarda çalışırken çiftçilerin,
Kurduğun fabrikalarında üreten işçilerin,
Okullarda tahta başında verdiğin dersleri unutmadan; Aydın, çağdaş, laik, çalışkan, yurtsever, dürüst, ahlaklı gençler yetiştirmek ve sana layık olabilmek için çabalayan öğretmenlerin,
hiç çaba göstermeden, savaş vermeden, yorulmadan, emek vermeden hatta ne olduğunu bile anlamadan her türlü hakkı verdiğin seçen, seçilen, okuyan, meslek sahibi olan, toplumda insan yerine konulan, evinde eşiyle aynı haklara sahip olan Türk kadını, kara softalıktan, yobazlıktan, Arap eğitiminden, kadını hor gören, ezen bakış açısından kurtarıp, saygı göstermesini sağladığın ve tek eşle yetinmesini yasalarla zorunlu kıldığın Türk erkeği,
Türk olduğumuzu hatırlatıp ‘Türkçe’ konuşmanın, ‘Türkçe’ yazmanın değerini ve önemini öğrettiğin milletin, seninle dünya ülkeleri arasında nasıl sayıldığını şimdilerde daha iyi anladı Atatürk’üm.
Seninle hakça paylaşmanın önemini, adalet ve hukuk kavramının önemini, devlet ve millet malını korumanın kutsallığını, hepsinden önemlisi asla ve asla vazgeçmeyeceği: ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünün hepimizin namus sözü olduğunu anladık Atatürk’üm
Şimdi vatanım sensin derken tek ve eşsiz liderim:
Davullar zurnalar döğende
Biz seni hatırlarız,
Binip trene gezende
Biz seni hatırlarız,
Önce adını öğrenir çocuklarımız
Eli kalem tutup yazanda
Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük
Kemal Paşa ölümsüz insan… Şanlı Atatürk.
Vatanım sensiz… Vatanım öksüz… Vatan topraklarım yabancıların üsleriyle kaplı. Vatanım dört yanından içte ve dışta hainlerle sarılmış.
Vatanım yine bir 10 Kasım’da seni unutturmaya çalışanları, fikirlerini silmeye çalışanları, resimlerini kaldırıp, her karışında iz bıraktığın bu topraklardan seni yok etmeye kalkışanları izliyor.
Vatanım sensiz olmaz!
Bu vatan senin ideallerin ve fikirlerin yok olursa dağılır ve yaşamın boyunca mücadele verdiğin emperyalist devletlerin elinde ufalanır ve yok olur.
İşte onun için vatanım sensin Atatürk’üm.