Konya
°C
Yeni Meram
30.11.2015 01:13

"Varak-ı Mihr-ü Vefâyı Kim Okur, Kim Dinler"

"Varak-ı Mihr-ü Vefâyı Kim Okur, Kim Dinler" - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
30.11.2015 01:13
30.11.2015 01:13
0
7120
ABONE OL
■ Dinlersem unuturum, yazarsam hatırlarım, görürsem öğrenirim.  (Japon Atasözü) ***    Yazıyor, uyarıyor, öneriyor ve soruyoruz. Ancak kimi yöneticiler duvar ve duyarsız.  Okumuyor ve duymuyorlar.  Oysa devr-i demokrasi açıklık, şefaflık ve, saydamlıktır. Gazeteciliğe ortaokul’da başladık, Lise sıralarında geliştirdik. Üniversite sonrası da Gazeteci yetiştirmek için hocalık yaptık. Demek istediğim gazetecilik mesleğinin her aşamasında vardık, hem gazeteci doğduk, hem de gazeteci olduk. ■ Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir. (Gordon Byron) --- ■ Özgür basını olmayan bir ülkede yaşanmaz .(Thomas Jefferson) Basın hürriyeti kalkarsa vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de kalkar. (F. D. Roosevelt)Kalemin bir kaldırım taşından bile güçlü, bir sapan kadar etkili olduğunun kamuoyunca keşfedildiği an, talihsiz bir gündü. Gazeteciyi böylece bulup ortaya çıkardılar, geliştirdiler ve sonunda onu kendilerinin yüksek ücretli hizmetçisi yaptılar. (Oscar Wilde) --- Geçmişte gazetede yazılanlara kamu görevlileri ilgi gösterir, yanıt verir, yapılması gereken varsa yapardı. Belediye Başkanlığı koltuğunda hocaların hocası Merhum Muhlis Koner oturmaktadır. Bu satırların yazarı bıyığı henüz terlememiş, Lise öğrenicisidir ama bir gazetede günlük köşe yazıları kaleme almaktadır. Sakatata (ciğer, yürek, böbrek vb.) aşırı zam yapılmış buna karşı çıkan, eleştiren köşe yazısı yazmış ve şöyle sonlandırmıştım; Belediye Başkanında ciğer yürek nerede?     Ertesi gün Alaeddin Caddesinde Muhlis hocayla karşılaşınca bağrını açarak tepkisini göstermişti;     Bak, bak! Ben de ciğer de var, yürekte! Muhlis Hoca bu davranışıyla gazeteleri satır satır okuyan bir yönetici portesi çiziyordu; ne güzel! ■ Güle gûş ettiremez, boş yere bülbül inler Varak-ı mihr-ü vefâyı kim okur, kim dinler (Bülbül, sesini güle dinletemeden boş yere inler durur/ Vefâ ve sevgi sayfasını kim okur, kim dinler! --- Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi, aradan 500 yıl geçmesine karşın unutulmadı. Ali Efendi’ye neden Zembilli denildi;    Halkın yazılı istek ve dileklerini evinin penceresinden sarkıttığı bir zembile koydurttuğu için.    Zembile konan istekler okunur ve gerekleri de hemen yerine getirilirdi. Günümüzde seçim dönemlerinde sigara paketlerinin arkasına yazılan, sonra da paketle birlikte atılıp buharlaşan yöntemler gibi değildi. Dün olduğu gibi bugün de, Zembilli Ali Efendilere öylesine gereksinimimiz var ki...Zembilli Ali Efendi, Osmanlı döneminin 8. Şeyh’ül- İslâmıdır. Asıl adı Ali Cemali olan Zenbilli Ali Efendi, “Zenbilli Müfti” unvanıyla ünlüdür. Molla Fenari’nin hocası ve Sultan I. Murad zamanın ünlü ulemasından Cemalüddin Muhammed Aksaray soyundan Ahmet İbn-i Mehmet Çelebi’nin oğludur. Karaman’da doğdu. İlk öğrenimini Karaman ve Konya’da yaptı, daha sonra İstanbul’da Molla Hüsrev’in, Bursa’da Mevlana Hüsamzade Muslihiddin Efendi’lerin derslerine devam ederek onlardan icazet aldı. Bursa’da Hocasının kızı ile evlendi. Öğrenim  sonrası Edirne Taşlık Ali Bey Medresisi’ne müderris tayin edildi, ancak  Karamanlı Mehmet Paşa ile aralarının açılması üzerin uzun süre kalmadı. Sadrazam düşük maaşla kendisini Beylerbeyi medresesine atayınca, Zenbilli Ali Efendi, bunu onu sorunu yaptı, istifa etti ; Şeyh Muslihiddin İbn-i Vefa’nın hizmetine girdi. Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra  II. Beyazıd tarafından saraya davet edildi, ancak gitmedi.. Kendisine gücenen Padişah, Zenbilli Efendi’yi önce Bursa’ya sonra da Amasya’ya müderris olarak sürgün etti. Sürgünden izinsiz ayrıldığı için görevinden azledildi. Padişah II. Beyazıd’ın görmüş olduğu  rüya üzerine, Zenbilli Ali Efendi affdilerek, 1503 yılında Şeyh’ül İslam oldu,  Beyazıd Medresesi’ne müderris görevi de verildi. Yavuz Selim’in tahta çıkması ile ünü daha da arttı. Doğruluğu,  hakseverliği ve cesareti ile, Yavuz’un gözüne girdi ve onu etkisi altına aldı, cesur ve hakşinas davrandı; “Eğer şeriata aykırı emirler verirsen, ben de senin hal’ine fetva veririm!” Kanuni döneminde görevde kalan Ali Efendi Rodos’un fethine katıldı. Fetihten sonra imam ve hatiplik görevi yaptı. İslami örgütler kurdu; 1526 M. yılında İstanbul’da öldü. Kendisine sunulan soru kâğıtlarını  (istenen fetvaları) sarkıttığı zenbille alıp, yanıtlarını soru sahiplerine zenbille verdiği için “Zenbilli Ali Efendi” ismini aldı. --- Aradan 510 yıl geçmesine karşın hala bir Zenbilli Ali Efendi bulamadık.  Halkın isteklerini anında yanıtlayan, gazetelerin ve gazetecilerin yazdıklarını dikkate alan bir Zenbilli Ali Efendi’yi aramaya devam edeceğiz.  Bulur muyuz, bulamaz mıyız belli değil.  Bekleyip göreceğiz! ■ Daima ara, bugün altın ararken bakır bulursun, yarın bakır ararken altın. (Cenap Şahabettin)
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.