■ Milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. (M. Kemal Atatürk)
***
Egemenlik, kayıtsız, şartsız milletindir.
Bu amaç, demokrasinin özünü oluşturduğu gibi, Cumhuriyetin de kapılarını açmaktadır.
Türk Ulusu egemenliğini “çat kapı” elde etmemiştir. Milli Egemenlik sürecine top ve süngü sesleri içinden gelinmiştir. Misak-ı Milli Sınırları Mehmetçiğin kanıyla çizilmiş ulusal bir yurt haritasıdır. Her metre karesi destanlarla yoğrulmuş Vatan toprağında Anadolu’nun bereketi ve zaferin gizemi saklıdır. Bu bağlamda Atatürk diyor ki;
■ Zafer “Zafer benimdir” diyebilenlerindir.
Ulusal egemenlik kavramı, ulus devlet anlayışının da temel taşlarından biridir
Ülkemizi emperyalizmin yedeğinde tutmak isteyen art niyetliler ile kuzu postuna bürünüp aslında ayı olanlar var.
Temsili demokrasilerde, ulusal irade- ki bu aynı zamanda egemenliktir- seçilenlerle işlerlik kazanmaktadır. TBMM’nin açılışı ulusal egemenlikle koşuttur. Bu nedenle 23 Nisan ayrı bir anlam taşımaktadır.
TBMM açılmasıyla ulusal irade tek kişinin hükümranlığından alınmış ve halkın temsilcilerine teslim edilmiştir.
Halkın kayıtsız, şartsız egemenliği
23 Nisan 1920’de gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu egemenlik 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ve 14 Mayıs 1950’de demokratik yaşamla güçlendirilmiştir.
Ulu Önder Atatürk, Ulusal Egemenliği çok sevdiği çocuklarla bütünleştirmiş, yeni bir bayramın üretimine olanak vermiştir;
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Ulusal bağlamda çocuklar için Bayram geleneğini sürdüren tek ülke Türkiye’dir.
Bugünün çocukları, yarının gençleridir.
Çocuklar birer tomurcuktur; onlara yarınlarımız için de sahip çıkacağız.
Milli Egemenlik gibi çok önemli bir bayramın çocuklara armağan edilmesi, Atatürk’ün sezgisiyle onlarda güven ve özgüven bilincini de pekiştirmektir.
Egemenlik, çağın anlayışına koşut kayıtsız ve koşulsuz milletindir. Genç demokrasimizi daha ileriye götürmek için çoğulcu, katılımcı ve laik bir anlayışın havuzunda, hukukun üstünlüğüyle mayalayarak çağdaşlaşma yolunda ilerlemeliyiz.
Atatürk’ün sağlam temeller üzerinde kurduğu devlet, Türklüğün kök değerleri ve çağdaş anlayış üzerinde yükselen ulus devlettir. Türkiye Cumhuriyeti ulus devlettir ve öyle kalacaktır kalmalıdır.
Türk Cumhuriyeti etnik temele dayalı değildir; tek devlet, tek ulus, tek bayrak ve tek dil, değişmez ilkesidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımın mezarı başındaki konuşmasını iyi özümsemek gerekmektedir;
“Validemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna ahdetmiş olduğum vicdan yeminimi tekrar edeyim. Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Kan dökerek milletimin elde ettiği ve sağlamlaştırdığı egemenliği korumak, gerekirse validemin yanına gitmekten asla tereddüt etmeyeceğim. Milli egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.”
Vatan, düşman çizmelerinden bu anlayışla kurtarıldı; Ulusal köklerden kopuk yönetim anlayışı demokrasiyle çelişecektir.
■ Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetin dayanağı, Türk topluluğudur. Bu topluluğun bireyleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o denli kuvvetli olur. ■ Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. ■ Egemenlik uğrunda can vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun. (Atatürk)
BİR DAMLA:
■ Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Bir çocuğun yetişkine öğreteceği her zaman üç şey vardır.
– Nedensiz yere mutlu olmak.
– Her zaman meşgul olacak uğraş bulmak.
-Elde etmek istediği bir şey için var gücüyle dayatmak. (Paula Coelho)