Türkçe Konuş ve Yaz!

■Türk demek dil demektir. Ulus olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk ulusundanım diyen kişi, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve ulusuna bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.  (Atatürk) *** Üniversitelerin yerleşim alanlarına yerleşke, Külliye ve Kampüsten hangisi verilmelidir? Sorusuna bireysel öngörüm olarak yanıt vermiş ve “ yerleşke” demiştim. Konu döndü dolaştı “Dil Kirliliğine” geldi. Konuşurken ve yazarken, kimileri batı alafrangalığına, kimileri de doğu dillerine   özeniyor ve ortaya dil karmaşası ve kirliliği çıkıyor. Yazarımız-çizerimiz, politikacımız, bürokratımız, bilgemiz, cahilimiz sokaktaki insanımız, giderek Türkçe’den uzaklaşıyor. Frenkçe, Arapça ve Farsça ön plana geçince  dil birliğinden giderek uzaklaşıyoruz. Arı-duru Türkçe konuşmadığımız ve yazmadığımız bir yana,  sahil kentlerinde  turistik tesislerin tümüne  yabancı sözcüklü adlar vermişiz. Oysa Ziya Gökalp’ın dizelere döktüğü gibi, en güzel dil Türkçe’dir; “Güzel dil Türkçe bize Başka dil gece bize İstanbul konuşması En saf, en ince bize”    Dil Birliğinin konusunda Karamanoğlu Mehmet bey,13 Mayıs 1277’de yayınladığı ünlü fermanıyla Türkçe’ye sahip çıkmıştı;    “Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda  türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”     Türkçe’yi koruma amacına yönelik ünlü fermana salt duyuru olarak bakmak yanlış olur. XII.Yüzyıl ve sonrası her alanda, İran egemenliğinin öne çıktığı,  değerlerimizin unutturulmaya yüz tuttuğu  bir süreçtir. Karamanlılar, Anadolu’da, sadece dil de  değil; Türk değerlerinin yaşatılması için de her alanda, önemli çalışmalara imza attılar, ,  Türk değerlerinin mücadelesini de sayılan  1277’de yayınlanan ferman ulusun birlik ve beraberliğinin ilk adımını oluşturmuştu. Cumhuriyetin kuruluşundan 4 yıl sonra yapılan harf,  bundan sonra gerçekleştirilen dil devrimi en önemli kazanımlarımızdandır.    Dil devrimi Türkçeyle düşünmeyi, bilim, sanat ve teknik kavramlarını karşılayacak yolda gelişmesini sağlamaya dönüktür ve dilin gelişmesiyle ilgilidir. Bunu sağlayan  etkenler amaçlarını da ortaya koymaktadır. Geçmişte “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyaları yürütülürdü. Şimdi bu konuda sessiz kalıyoruz, ancak Batı dünyasında Rotterdam (Hollanda ) Belediyesi kent halkı başka dilerin konuşulmasından rahatsız oluyor gerekçesiyle bir karar aldı;     “Roterdam sokaklarında yalnız Flamanca konuşulacak.”    Var sayalım ki Türkiye böyle bir karar alsa, batı hemen yaylım ateşine geçer;    Dil ırkçığı yapılıyor! ■ Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. (Atatürk)    ■ Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir. (Peyami Safa) *** Ne zaman dilden ve etkinliklerinden söz edilse, Konya’mızın şiirde yükselen yıldızı (Fazıl Hüsnü Dağlarca) dizlerini anımsarım;   ■ Türkçem, ses bayrağım. Sonra ötelerden Ziya Gökalp seslenir; ■ Başka dile uymaz annenin sesi,    Her sözün ararsan vardır Türkçesi. ■ Eğer Türkler bilimin her dalında yabancı diller için çalıştıkları kadar, kendi öz dilleri için emek çekselerdi, Türk dili çok zamandan beri eksikliklerinden tümüyle kurtulmuş ve uygarlık dünyasının örnek bir dili olmuş olurdu. (İsmet İnönü) Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecini bütünleyen Türk Devriminin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki cumhuriyetin kuruluşundan 4 yıl sonra yapılan harf devrimi, ikincisi de cumhuriyetin kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan dil devrimidir. Dil devrimi kısaca, Türkçeyle düşünmeyi, Türkçenin bütün, bilim, sanat ve teknik kavramlarını karşılayacak yolda gelişmesini sağlamaktır.