Taraftar manifestosu

Trabzonspor-Fenerbahçe maçında çıkan olaylar kanayan yaramızı tekrar gün yüzüne çıkardı. En basit tabirle, kendini bilmez olarak nitelendirebileceğimiz bir taraftar müsvettesinin çizgi hakemine saldırdığı görüntüleri seyrettikçe hayretler içinde kaldık. Hafta boyunca bir sürü yorum dinlediniz, belki onlarca yazı okudunuz bu konuya dair. Peki sonuç… Neden bir taraftar her şeyi göze alarak sahaya atlama, hakeme ya da futbolculara saldırma ihtiyacı hisseder? Neden, uğruna ölümü göze aldığını söylediği takımın futbolcusuna şuursuzca vurma, tekmeleme hakkını kendinde bulur? Nitekim bu son maçta, Trabzonspor'un kaptanı Onur da taraftarların hışmına uğradı. Ya da şu soruyu soralım kendi kendimize; hangi taraftar gurubu ya da kitlesinin bu tür bireysel ya da organize tepkisi takıma olumlu yansımış ve futbolcular “Güya kendilerine çeki düzen vermeleri için yapılan bu hareketlerden sonra“, kaba tabirle ifade edecek olursak, hizaya gelmiştir. Cevabını hemen vereyim, hiç... Böylesi olayların ertesinde, futbolcular taraftar tepkisinden daha da korkmaya başladığı için sahada risk almak istemez, al gülüm ver gülüm oynayarak işi geçiştirmeye çalışır. Şut atması gereken pozisyonda pas verir, gol vuruşu yapması gereken yerde topu arkadaşına çıkarır. Kendi takımı için ölmekten çekinmeyeceğini söyleyen, ama aynı zamanda çıkardığı olaylarla takımını adeta sırtından bıçaklayan bir insan figürü var karşımızda. Bakınız işte örneği, güya takımını çok sevdiği için sahaya daldı Trabzonsporlu futbol katili. Ama onun baş aktörlerinden biri olduğu olaylar neticesinde takımının sahası haftalarca kapalı kalacak. Daha kötüsü ne biliyor musunuz, bir anlık bir gafletle yapmış değil bütün bunları. Polis tarafından götürülürken, “Burası Trabzon buradan çıkış yok“ diyerek üstüne bir de gururlanmaktadır. Peki, sevgi midir kulübüne hissettiği gerçekte? Ya da karşılıksız bir sevgi midir bu? Görünüşe göre hayır.  Tuttuğu takım başarılı olmalıdır, yenilmeye, başarısızlığa hakkı yoktur. Fenerbahçe başkanının Konyasporlu taraftarlar için kullandığı “Takımları başarısız olsun asıl siz o zaman görün centilmenliklerini“ ifadesi de maalesef bu düşüncenin ürünüdür aslında (Kendisine en güzel cevabı, kupadaki 3-0’lık yenilgiden sonra taraftarımızın takımı bağrına basmasıyla verdik). Peki bir taraftarı tribüne çeken gerçek sebep nedir? Sevgi mi, futbol seyretme isteği mi? Yoksa gidip iki bağırıp çağırıp şuursuzca küfredip rahatlamak mıdır amacı? Maç seyrederken en iyi küfreden ve bunu yüksek sesle yapan kişi neden çevresindekilerin takdirini kazanır? Yağmurda çamurda takımını yanlız bırakmamak, sahada istediğini yapamayan futbolcuya, teknik direktöre ya da yönetime en galiz küfürleri savurmak için bir hak mıdır? 1967 yılında oynanan Sivas-Kayseri maçı Türkiye'nin futbolda yaşadığı en şiddetli olaylara sahne olmuştu. Çıkan olaylarda 40 kişi can vermiş, 300 kişi yaralanmıştı. Seyirlik, eğlencelik olmaktan öteye gitmemesi gereken futbol için. Maalesef, futbolu sadece futboldan ibaret bırakmıyoruz. Sadece bizim değil, dünyanın kabusu olan futbol terörüne hemen öyle üç beş satırda çözüm bulmak kolay değil. Oturup ucu kime neye değerse değsin kafa patlatmak gerek. Yaşananlar yaşandı, olanlar oldu. Peki bundan çıkaracağımız ders nedir? Konyaspor taraftarı yeni stadyumla birlikte örnek bir profil sergilemeye başladı. Son Eskişehir maçında (Haklı ya haksız yere) ceza almamız centilmen taraftar imajımızı az da olsa zedeledi. İç saha maçlarını kalabalık taraftar grubuna oynamaya öyle alışmışız ki, bir garip olduk hepimiz boş tribünleri görünce. Sadede gelelim… Nacizane bir teklifim var. Taraftarlarımız son dönemlerde yaşattıkları güzelliklere bir yenisini daha eklesinler. Tribün gruplarımız bir taraftar manifestosu yayınlasınlar. Temiz tribün çağrısı yapsınlar ve “Ne olursa olsun bundan sonra asla tribünlerde küfre izin vermeyeceğiz. Sahaya yabancı madde atmayacağız. Küfreden, sahaya yabancı madde atan olursa da hep bir ağızdan buna tepki göstereceğiz. Kulübümüzü seviyoruz ve zarar görmesini istemiyoruz“ mealinde bir duyuru yayınlasınlar. Kim bilir belki diğer kulüp taraftarları de devamını getirir ve Türk futbolunda bir çığır başlatırız.