Konya
°C
Yeni Meram
14.10.2015 18:46

"Suriyeliler için harcanan para..."

Başbakan Davutoğlu: Çok daha büyük bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalmak istemiyorsak, Suriye'deki zulme bir an önce 'dur' demek zorundayız.

A+
A-
14.10.2015 18:46
14.10.2015 18:49
0
6949
ABONE OL
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğinde düzenlenen "Küresel Göç ve Kalkınma Forumu Yıllık Zirvesi"nde konuşma yaptı.
Göç dinamiğinin medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerinde çok önemli bir rol oynadığına dikkati çeken Davutoğlu, göçün doğru yönetildiği hallerde medeniyetlerin inkişafına, gelişmesine katkı yaparken, medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerinde çok önemli rol oynadığını belirtti.
Küreselleşmenin ve kalkınmanın insanlara daha hızlı ve kolay hareket edebilme kabiliyeti kazandırdığını dile getiren Davutoğlu, "İnsanın yani emeğin hareketinin meta ve sermaye hareketlerinden geri kalması, kalkınmayı, özellikle küresel kalkınmayı sekteye uğratacaktır. Göç ve kalkınma, sürekli etkileşim halinde birbirini etkileyen iki olgudur. Birini diğerinden ayırt etmek mümkün değildir. Bir taraftan göç, iyi yönetildiğinde kalkınmayı sağlayıp sürdürülebilir hale getirirken, doğru yönetilmezse, kontrolden çıkması durumunda ise bu gelişmeleri olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Göçün kontrolden çıkması engellenerek, insanların ana vatanlarında, refah ve istikrar içinde yaşamasını sağlamak durumundayız" diye konuştu.
Göçmenlerin, ev sahibi ülkelerin kalkınmasına önemli katkılar yaptığına da işaret eden Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Ülkeler, ellerinde olmayan bazı kabiliyetleri başka ülkelerden gelen insanların sağladığı katkılarla aşabilmektedirler. Örneğin 1960 sonrasında Türkiye'den Almanya'ya göçen birçok vatandaşımız Almanya'nın kalkınmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Aynı durum 1940'larda, -bir akademisyen olarak bizzat da müşahede ettiğim için söylüyorum- Almanya'da Hitler zulmünden kaçan ve Türkiye'ye göçen Yahudi bilim adamları ve akademisyenleri için de geçerlidir. Türk bilim hayatına olağanüstü büyük katkılar yapmışlardır. Hepsini minnetle anıyoruz. Ülkeler arasında göç ederek bu ülkeleri birbirine bağlayan, kardeşlikleri, dostlukları pekiştiren herkes aslında insanlığın ortak kültürüne de büyük bir katkı yapmış olmaktadır."
Uluslararası sistemin çözüm bulmakta zorlandığı, aciz kaldığı Suriye, Irak, Libya ve Afganistan gibi ülkelerdeki krizlerin, insanların ülkeleri içinde ve dışında yer değiştirmelerine, sığınmacı durumuna düşmelerine neden olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Uluslararası toplum, 3 yaşındaki Aylan Kürdi'nin cansız bedeninin görüntüsüyle gerçek anlamda bir insani şok yaşamıştır. Bir an sizlerin de her birinizin, o 3 yaşındaki çocuk bedenini gözlerinizin önüne getirmesini rica ediyorum. Bu çerçevede de göçün bir zaruret haline geldiği durumlarda en önemli çözüm yolunun, insanları bulundukları ülkelerde mutlu kılmak için hep beraber uluslararası sorunlara çözüm bulmak olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Artık yaşanan trajediye gözünü kapatmak yerine ortak insani değerler çerçevesinde bu trajedilere el birliğiyle çözüm üretmek zorundayız. Bu mesele, tek bir ülkenin veya ülkeler topluluğunun meselesi değil, artık bütün bir insanlığın meselesidir ve insanlık bu meseleye el ele vererek çözüm bulabilir."
Türkiye'deki ve komşu ülkelerdeki kamplarda çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin durumlarına işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Şu anda bir şehrimizde, Kilis'te Suriyeli mültecilerin oranı Türkiyeli vatandaşları geçmiş ve yüzde 54'e ulaşmıştır. Artık bu mesele hepimizin meselesidir. Çocuklarımıza baktığımızda Aylan Kürdi'nin gözlerini görmemiz lazım. Torunlarımıza baktığımızda o, Türkiye'de ve değişik kamplarda doğan yüz binlerce bebeği görmemiz lazım. Türkiye'de 66 bin bebek doğdu, kamplarda. Kendi ülkesini, şehrini, sokağını tanımayan 66 bin bebek. Onların emin olunuz ki o günlerde dünyaya gelen benim torunumdan bir farkı yoktur. Onların geleceği için ne tedbir almışsak, torunlarımızın, çocuklarımızın, Suriyeli bebekler için de aynı tedbiri alıyoruz. İnsanlığa çağrımız şu; gelin bu mültecilerin gözlerindeki ışığı, yüreklerindeki korkuya rağmen gözlerindeki ışığı görelim. Hep beraber o ışığın yolunda onların geleceğine sahip çıkalım. Irkçı gösterilerle, dışlayıcı tavırlarla, söylemlerle, radikal yaklaşımlarla mültecilerin kalbini kırmayalım. Onlar, diğer insanlar gibi kendi evlerinde huzur içinde yaşamak isterlerdi. Eğer kendi evlerini terk etmişlerse bu kendi iradeleriyle olmadı. Zalim bir rejimin varil bombalarıyla, kimyasal silahlarıyla oldu. Barbar bir terör örgütünün vahşi katliamlarıyla oldu. Bizim hepimizin görevi, bu mültecilerin o gözlerindeki ışığı yaşatmak, oradan yeni bir insanlık anlayışını dünyaya yaymaktır."
Başbakan Davutoğlu şunları kaydetti:
"Suriye'de yaşanan kriz, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın yaşadığı en büyük ve en ciddi insani trajedi haline gelmiştir. Bu kriz nedeniyle neredeyse Suriye nüfusunun yarısını teşkil eden 12 milyon erkek, kadın ve çocuk yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Bunlardan 4 milyonu aşkını komşu ülkelerde sığınmacı durumuna düşerken, geriye kalan 7,6 milyon Suriyeli kendi içinde kendi ülkelerinde yer değiştirmiştir. Bunu da şunun için zikrediyorum, bunların her biri tedbir alınmazsa bir sonraki aşamada, mülteci olarak hepimizin kapılarına dayanacaklar. Çok daha büyük bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalmak istemiyorsak, Suriye'deki zulme bir an önce 'dur' demek zorundayız."
"Güvenli alan oluşturulması artık bir zaruret"
Türkiye'nin, Suriyeli ve Iraklı sığınmacılar için 4 yıldır gösterdiği çabaların küresel anlamda bir model teşkil ettiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Uluslararası toplumun gerekli dayanışmayı göstermesini ve yük paylaşımı konusunda daha duyarlı hareket etmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Sığınmacılar konusunda coğrafi yakınlığın sorumluluk anlamına gelmediği hepimizce bilinen bir husustur. Coğrafi yakınlık, bu anlamda bir yük olarak değerlendirilemez. Mülteciler konusunda sorumluluk, coğrafi yakınlıktan değil, insani, vicdani sorumluluktan ve duyarlılıktan kaynaklanmaktadır. O vicdan, tüm insanlığa yani hepimize aittir. Esasen başta göç dalgasından etkilenen AB ülkeleri olmak üzere, uluslararası toplumun Suriyeliler ve diğer sığınmacılara yönelik maddi yardımın da ötesine geçen daha kapsamlı bir strateji uygulama zorunluluğu vardır. Öncelikle, Suriye'den yeni mülteci dalgalarını engelleyebilmek için Suriye için de mutlak surette bir güvenli alan oluşturulması artık bir zarurettir."
"Bu güvenli bölge, üç yıl önce kurulmuş olsaydı şu anda milyonlarca Suriyelinin ülkesini terk etmek zorunda kalmayacağını" söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Geçen sene DAİŞ'e ve Suriye rejiminin hava saldırılarına karşı korunan bir bölge kurulmuş olsaydı, bugün bu konuyu çok daha farklı bir bağlamda konuşur olurduk.  Bu konuda gerekli adımların atılması için uluslararası topluma çağrı ve uyarılarda bulunduk, bulunmaya da devam ediyoruz. Uluslararası toplumun sorumlu üyelerinin, bu kritik dönemde sığınmacıların yaşadığı insanlık dramını hafifletmek için elinden gelen çabayı göstermesi ve insani görevini yerine getirmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, sığınmacılar konusunu bazı ülkeler sadece egemenlik çerçevesinde değerlendirmektedir. Ancak yaşadığımız çağda, özellikle insani konularda egemenliğin tezahürü sadece iş birliğiyle mümkün olabilmektedir. Herhangi bir ülkenin 'şurası benim sınırım, benim egemenlik alanım, buraya herhangi bir mülteci giremez' demesi, insanlık hukuku bağlamında da uluslararası hukuk bağlamında da doğru bir yaklaşım değildir."
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.