Konya
°C
Yeni Meram

Serv’e mahkum mu olduk?

Serv’e mahkum mu olduk?-Ümit Sürmeli-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
15.10.2016 12:02
0
4267
ABONE OL
Kitap okumayan, tarihi kulaktan dolma bilgilerle öğrenenler, Atatürk düşmanlarının, Türk Milleti düşmanlarının çarpık düşünceleri ve ABD uşaklarının düzmeceleriyle kafaları doldurulanlar, emperyalizmin kucağında ağzından çıkanı kulağı duymayanlar, İstanbul’un alınışını görkemli törenlerle kutlarken İstanbul’un işgalini anlatmayarak kurtuluşunu görmezden gelenler, size Nutuk’tan Türk Milleti’nin kurtuluş destanının yazıldığı ve yeniden bir milletin varlığının tüm dünya ülkelerine kabul ettirildiğinin anlatıldığı destandan İstanbul’un işgalini anlatacağım. TELGRAFÇI HAMDİ BEY Efendiler, 1920 yılı Mart’ının 16. günü öğleden önce, saat onda şöyle bir telgraf verildi. İstanbul, 16 . 3. 1920 Ankara’ da Mustafa Kemal Paşa’ya Bu sabah Şehzadebaşıdaki Mızıka Karakolunu İngilizler basıp oradaki askerlerle İngilizler çarpışarak İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize arz olunur. Manastırlı Hamdi Ben bu telgrafın altına kurşun kalemiyle ‘acele kolordulara, benim imzamla, M. Kemal’ işaretini koyduktan sonra bu telgrafı verenden durumun açıklanmasını istemeye başladım. Manastırlı Hamdi Efendi ara vermeden bilgi vermeye devam etti. - Bizim en güvenilir arkadaşımız var ki, yalnız o değil, herkes yani her gelen söylüyor. Şimdi de Harbiye’nin işgalini haber aldık. Hatta Beyoğlu Telgrafhanesi’nin önünde İngiliz askeri olduğunu fakat telgrafhaneyi işgal edip etmeyeceği bilinmiyor. Bu anda efendiler Harbiye telgrafhanesinden, memur Ali Bey bilgi vermeye başladı: sabah İngilizler basarak altı kişi şehit ve on beş kişi kadar da yaralı var. Şimdi İngiliz askeri dolaşıyor. Şimdi işte İngiliz askerleri Nezarete (Bakanlığa) giriyorlar. İşte içeri giriyorlar. Nizamiye kapısında, teli kes, İngilizler buradadır. Bu daha ilk adımdı emperyalist işgalinde. Bunlar şehit değimliydi? Hiç aklınıza gelmiyor mu beyler? Bunlar Anadolu’da yaşayan, o dönemde millet olamamış, padişahın kulu olan, ümmet olan halkı yok ederek, vatanını padişahla işbirliği içinde elinden almaya gelen düşmanlardı. Nutuk’u okumaya devam edelim. Tekrar Mustafa Hamdi bizi buldu. ‘Paşa Hazretleri, Harbiye Telgrafhanesini de İngiliz deniz askeri işgal edip, teli kestiği gibi bir taraftan Tophaneyi işgal ediyorlar. Bir taraftan zırhlı gemilerden asker çıkarıyorlar. Durum tehlikeli bir hal alıyor. Efendim sabahki çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız vardır. Paşa Hazretleri, yüksek emirlerimizi beklemekteyim. 16. Mart 1920 Mustafa Kemal’e bu haber verilirken o Genelkurmay başkanı değildi. Ne sadrazam, ne padişah, ne elinde polis kuvveti, ne ordusu, ne de istihbarat birimleri vardı. O, bir avuç vatansever ile vatan satıcısı aciz, korkak padişaha ve işgalcilere karşı savaşmaya hazırlanıyordu. Halkı sokağa dökecek interneti, TV kanalları, cep telefonları, watsabı, facebook’u iletişim araçları yoktu. Sadece yürekli, vatansever, cesur, kendini ve vatanını Dünya malına satmayan, gözüpek alnı ak bir paşaydı. Hamdi Efendi devam etti: Sabahki bizim asker uykuda iken, İngiliz askerleri karakola gelip işgal etmekte iken, askerimiz uykudan şaşkın kalkınca çarpışma başlıyor. Sonunda bizden 6 şehit, 15 yaralı olup bunun üzerine zaten büyük kötülüklerini tasarlamış ki hemen zırhlılarını rıhtıma yanaştırıp Beyoğlu yönünü ve Tophaneyiişgal edip bir taraftan da Harbiye Nezaretini işgal etmişler hatta şimdi ne Tophane ne de Harbiye telgrafhanesini bulmak mümkün oluyor. Şimdi de haber aldığıma göre Derince’ye doğru yayılıyormuş efendim. İşte Beyoğlu telgraf hanesi de yok. Orasını da işgal ettiler galiba. Allah korusun burasını işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf müdürleri memurları geldiler kovmuşlar. Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır şimdi haber aldım efendim. ATATÜRK, Hayati Bey’in ilk haber telgrafı üzerine işaretlediği şifre ile durumu özetleyerek Anadolu’daki bütün komutanların adreslerine çektiriyor. Bir an önce Edirne’ye çektirilmesini söylüyor. Hamdi Bey: - Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor. Edirne’ye yazıyorum ve hep merkezleri hazır ettirdik diyor. Hamdi Efendi’den mebuslar için bir haber aldınız mı? Mebusan telgrafhanesi muhabere ediyor mu diye sordum. Hamdi Efendi: -Evet, yapıyor. 14. kolordu komutanı hazır. Paşa istiyordu verelim mi? EFENDİLER, BUNDAN SONRA ARTIK HAMDİ EFENDİ’NİN SÖZÜNÜ İŞİTMEDİK. İstanbul merkezinin de işgal edilmiş olduğuna hükmettik. İşte İstanbul böyle işgal edildi. Herkes evlerine kapandı. Korkudan ve İngiliz, İtalyan, Fransız askerlerinin ayak seslerinden başka ses duyulmayan İstanbul sokakları boşalmıştı. Tam 3 yıl süren savaştan ve zorlu mücadeleden, masa başındaki eğilmeden, bükülmeden, millete yalan söylemeden, hiçbir şeyi gizlemeden yapılan zorlu Lozan Antlaşmasından sonra İstanbul’dan 2 Ekim 1923 tarihinde işgal kuvvetleri Türk bayrağını, Türk Milleti’nin bayrağını Dolmabahçe önünde selamlayarak çekip gittiler. Elinde istihbarat teşkilatı yoktu. Elinde 700.000 bin kişilik tam techizatlı ordu yoktu. Sarayda işgal güçlerine köle olmuş bir padişah ve sözde dünyadaki tüm Müslümanların halifesiyim diye dolaşan işbirlikçi, kışkırtıcı şeyhülislam ve ona 600 yılın verdiği alışkanlıkla hala inanan bir Anadolu halkı! İşte tüm bunları aştı ve haftaya yazacağım Türk Milleti’nin vatan topraklarının tapusu olan Lozan Antlaşması’nı imzalayarak vatan toprağımızın sınırını çizdi. Bilmeyenlere: Batı Trakya ile Ege Adaları 1913 yılında Osmanlı padişahı tarafından Londra Antlaşması ile İtalyanlara verilmişti. Okumazsan, incelemezsen, araştırmazsan söylenen her söze inanır konuşursunuz. (Telgrafçı Hamdi Beyle ilgili aktarım dünyada NUTUK adlı dev bir eser bırakan tek devlet adamı ATATÜRK’ün kitabından alınmıştır.)
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.