Sert iç politika

Küresel güçlerden, dostumuz kabul ettiğimiz, hatta müttefik olduğumuz devletler, sözbirliği etmişçesine bize karşı dostane olmayan bir tutum içindeler. Hatta bu tutum, yurt içindeki PKK terörünün başlamasından (1984 dolayları) beri sürmektedir. Halen de, özellikle güney sınırlarımız boyunca, Suriye’de ve Kuzey Irak’ta bu dostluk dışı tutumu görmekteyiz. Kimdir bu ülkeler, bu devletler? En başta ABD (Amerika Birleşik Devletleri), daha sonra da AB devletleri, yani Batı Avrupa’daki müttefiklerimiz. (özellikle, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Danimarka) Hepsiyle de NATO içinde kader birliği yapmışız. Üyelerden herhangi birine bir saldırı olursa, bir sınır güvenliği problemi olursa, bu saldırı ve güvenlik ihlali tüm üyelere yapılmış olacak ve saldırıya uğrayan ülke korunacak. Vahamete bakınız ki, yurdumuzun içindeki terörcü ayrılıkçı gruplara, resmen terör kuruluşu kabul ettiği PKK ya, en büyük müttefik ABD silah veriyor. Politikacıları da öbür yandan, herkesi ahmak yerine koyarak, terör mücadelenizde yanınızdayız diyorlar (!). Suriye’de iç savaş çıkaran, terör örgütlerine (DAEŞ vs) karşı koyacağız diyerek bu ülkeye gelen silahlı ABD, Kuzey Suriye’de sınırımız boyunca oradaki terörcü gruplarla (PKK’nın uzantısı PYD vs) işbirliği yaparak, onları askeri eğitime tabi tutup modern silahlarla donatmıştır. Bu grupları bir ordu haline getirip (30000 kişilik) Suriye’nin kuzey doğusunda ülkenin %30’unu işgal etmiştir. Türkiye’nin, “bir terör örgütüne karşı, başka bir terör örgütüyle işbirliği yapmayın” ikazlarını, müttefikimiz ABD umursamamıştır. Buradaki gücü, kendisinin bölgedeki enerji çıkarlarının korunması ve İsrail’in güvenliği için kullanmak amacıyla oluşturmuştur. Bugün Türkiye, güney sınırlarında büyük güvensizlik duymaktadır. Bu sebeple, TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri), Fırat’ın batısında, 2 yerden (El Bab ve Afrin) Suriye’ye harekat yapmıştır. Afrin harekatı halen sürmektedir. Şehitler vermekteyiz, büyük ekonomik külfetlerle karşı karşıyayız. Ordumuz, Suriye’deki bu iki bölgede mücadele verirken, bir yanda da, doğu ve güney doğuda PKK terörcüleriyle uğraşmaktadır. Öte yandan, ülkeyi bir felaketin eşiğine getiren hain FETÖ Terör Örgütü’nün kalıntılarını temizlemek tahminlerden zor olmaktadır. 3,m Milyon Suriyeli mülteciyi yurdumuzda besliyoruz. Yukarda bahsettiğim müttefiklerimiz, Amerika’da ve Avrupa’da, ülkelerinde terörcü grupların Türkiye aleyhine faaliyetlerine adeta memnuniyetle izin veriyorlar. Yunanlılar adacıklarımızı işgal ettiler. Kıbrıs masrafımız sürüyor. Ne tarafa baksak sıkıntı. Peki ne yapmalıyız? Çözüm ortada: İç barış, dayanışmak, birlik olmak, TSK nin arkasında 81 milyon olmak ve diplomasi, diplomasi. Birlik olmanın bayraktarlığını da siyasal birlik yapar. Siyasal birlik var mı? Yok. Peki yolu nedir? Yönetim, yani siyasal iktidar birlik için yol açmalıdır. Sn. Cumhurbaşkanı’nın muhalefeti aşağılamaması, sert olmaması, bağırmaması, parti çıkarı düşünmemesi, onları bilgilendirmesi, gerektiğinde müzakerede bulunması icap eder. Büyük Atatürk’ün sözünü unutmayalım. “Konu vatansa gerisi teferruattır.” Saygılarımla.