Konya
°C
Yeni Meram

ŞEHRİMİZ ÜSTÜNE HAYAL KURMAYA VAR MISINIZ?

ŞEHRİMİZ ÜSTÜNE HAYAL KURMAYA VAR MISINIZ?-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
18.06.2019 10:25
0
6812
ABONE OL
Şehirlerin gelişmesi, ilerlemesi, çehresinin değişmesi, kültürünün, tarihinin muhafaza edilmesi gibi konular, şehir üzerine hayal kuran ve kurdukları hayalleri gerçekleştiren insanların cesaretleriyle, inançlarıyla ve ona inanıp güvenenlerin onun ardından, onunla birlikte yürümeleriyle mümkün olabilmiş. Bakmayın siz, biz hayal dünyasında yaşamıyoruz, hayalci değil, gerçekçiyiz diyenlere… Hayaliniz yoksa, hedefiniz de yoktur, gayenizde, yaşama sevincinizde… Hayatını rutine bağlamış, kabuğuna çekilmiş, bu kadar yeter, çok bile, benden daha iyisini yapsınlar da görelim benzeri bakış açılarıyla ya yerinizde saymışsınızdır, yahut, bir zamanlar sizi örnek alanların, sizi örnek gösterenlerin bir hayli gerisinde kaldığınızı bir türlü kabullenmek istememişinizdir. Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği, üstelik size tur üzerine tur bindirdiğini görememekte, bir başka bakar-körlük olsa gerek! Bir şehrin hayalinin var olması demek, o şehrin üzerine hayal kuranların sayısıyla doğru orantılıdır. Bu sayı ne kadar fazlaysa, hayal kuranlara ne kadar çok rağbet varsa, fikir ve görüşlerine ne denli itibar ediliyor, onlardan şehir adına istifade ediliyorsa, o şehrin yolu da, bahtı da açık demektir. Lakin; Sözüm ona, mevcudu korumak… Dünden bugüne gelmemek için ayak diremek… Yeniliklere, gelişmelere, daha iyi fikirlere kapılarını kapatmak… Şehri daha ileriye götürme iradesi ve kabiliyeti olanların önünü kesmek… Kimse benden daha iyisini, doğrusunu bilemez, bilmemeli diyerek şehrin sahibi benim, biziz, biz ne dersek o olmalı, o yapılmalı demek… Hayal kuranları ise hayalci olmakla suçlamak… Şehir üstüne hayal kurmayı yasaklamakla eşdeğerdir ki… O zaman size; siz, bu şehrin üzerine hayal kurulsun istemiyorsunuz derler… Sizin hayal kurduğunuzu, hayallerinizi paylaştığınızı, hayali olanları dinlediğinizi hiç görmedik, hiç duymadık derler!   ***** Türk Milleti binlerce yıldan beri, hayalleri olan, ufukları olan Hakanların, Sultanların, Liderlerin peşinde yürüyerek bugünlere geldi. İstişare denen, anlamı ve zenginliği derin olan kavram; hayallerin konuşulduğu, tartışıldığı, masaya yatırıldığı, herkesin fikrini serbestçe söylediği benim dediğim doğrudur, benim dediğimden başka doğru yoktur diyenlerin fikirlerinin çürütüldüğü, orada bulunanların en doğru, en isabetli kararı hep birlikte ve ittifakla aldıkları bir ortak görüş birliğidir. Atalarımız bir elin nesi var, iki elin sesi var derken, birlikten kuvvet doğar derken aynı konulara değinmişler. Günümüzde hayal kuranları sever gözüksek de, aslında hiç sevmiyoruz. Hayali olanları da… Çünkü bizim bir hayalimiz yok! Hayali olanı desteklemek gibi, ona elimizi uzatmak gibi, gel beraber yürüyelim demek gibi ne bir çabamız, nede bir isteğimiz var! Galiba; böyle insanlar bizleri rahatsız edecek, pişmiş aşımıza su katacaklar, yolunda gittiğini düşündüğümüz işlerimizi bozup atacaklar diye düşünüyoruz. Sonrasında da… Neden bunu ilk önce biz düşünemedik diye başlayan hazımsızlıklar ve rahatsızlıklar, Kıskançlıklar, Caymalar ve engellemeler, Onun dediği olmasında ne olursa olsun yaklaşımlarına, Hayali olanın, hayalini söyleyenin aramızda yeri yoktur gibi, Manasız, mantıksız, saç-baş yolduran, İnsanları küstüren, bezdiren, Hayallerin gerçekleşebilir olup olmaması gibi gerekçeler ileri sürüyoruz! Bu düşüncelere ayakların yere sağlam basması, hayalin yahut fikrin gerçekleşebilme rizikolarının hesap edilmesi, hata payları, artıları-eksileri, ekonomik gerçekliği, uygulanabilir olup olmadığı gibi hayali öldüren, hayali yarı yolda kendi haline bırakan, daha yolun başında ümitsizliğe sevk eden bakış açılarını da eklediniz mi? Kolaysa hayal kurun! Biz, hayali olanların peşinden giden bir millet olarak, üç kıtada at koşturmuş olduğumuzu ne çabuk unuttuk!   ***** Mesele, azıcık aşım, ağrısız başım meselesi değil. Hayal kurmak istemeyenler, Hayallere karşı olanlar, Ne gerek var arkadaş böyle fuzuli işlere diyenler, Şunun şurasında rahatımız huzurumuz pekte iyiydi, Şimdi kalkacaksın, gideceksin, Bir sürü görüşme yapacaksın, Huzurun kaçacak, Sinirlerin bozulacak, İşlerin belki de rast gitmeyecek, Bir yığın münakaşa-münazara yapacaksın, Kimi evet-kimi hayır diyecek, Ne evinde ne işinde huzur filan kalmayacak, Yok arkadaş ben böyle işin içinde olmamda, Bulunmamda… Hayalse hayal, O da bir yere kadar diyenlerle bugüne kadar kim nereye vardı, nereye varılabildi? Üstelik bu sözlerin sahipleri hayal kuranların başarılarını da hiçbir zaman hazmedemediler! Destek olacakları yerde kösteklediler. Aleyhte konuştular. Eski köye yeni adet getiriyor dediler. Hayalcilerin peşinden gidenlerin sonu hüsrandır diye ahkam kestiler. Ne oldu? Şehirlerin, kentleri gelişmesinin önünde, takoz olmaya, set çekmeye, arıza çıkarmaya ve kara çalı gibi dikilmeye devam ettiler.   ***** Sevgili okurlar! Hayal deyince  laf ta çok, tevatürde… Boş hayal…Ham hayal…Olmayacak hayal…Gerçekleşmeyecek hayal…gerçeğe yakın hayal…gibi dilimizde o kadar çok örnek var ki… Merhum Yahya Kemal, “ İnsan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” demiş… Gelin şehrimiz üzerine hayal kuranlardan olalım. Bu şehir Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın şehri fethetme hayali olduğu için feth olundu. I. Kılıçaslan’ın Başkentim burası olacak hayalini kurduğu için Başkent oldu. Şehrimiz üzerine hayal kurmaya var mısınız diyelim demesine de, hayallerimizi dinlemeye var mısınız diye de, şehrimizi yönetenlere sormayalım mı?    
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.