SANIYORUM, ZAMANI GELDİ(2)

Kıbrıs'a denizin altıdan 82 km nehir akıttık. Dünyada bir örneği yok. Uzay ajansımız kuruldu, geçtiğimiz hafta 4 uydu fırlatma denemesi başarıyla gerçekleşti. 2023’te yerli otomobilimiz yollarda olacak. Cumhuriyet dönemi boyunca 197 olan baraj sayımız 1000’i aşmıştır. 2002 yılında 18 km olan tünel 480 km'ye çıkmıştır. 6000 km olan duble yol 30000 km’yi aşmıştır. Bu sayede petrol ithalatımız % 18 azalmıştır. Türkiye dünyanın enerji kavşağı olmuştur. Nükleer santralimiz 2023' te devreye girecektir. İstanbul’da metrolar, Marmaray, Avrasya Tüneli, köprüler, şehir hastaneleri. Sınır ötesi harekatlar, Mavi Vatan Projesi, kıta sahanlığı savunması, Karadeniz de petrol keşfi, Doğu Akdeniz' de petrol arama çalışmaları, Afrika’da, Orta Doğu'da askeri üslerimiz, onlarca şehirler arası hızlı trenimiz, onlarca il ve ilçelerimizde doğal gaza kavuşma hizmetleri... 2002 yılında sosyal güvenlik mensubu %35 seviyelerinde idi, şimdi %99' u geçmiştir. Daha sayamadığımız binlerce hizmet ve yatırımlar. Birileri hiç utanmadan, sıkılmadan 18 yılda ne yaptınız, diyor. Geçtiğimiz günlerden birinde yeni partilerden birinin lideri "Türkiye iflas etmiştir, 2021’i göremeyecek, diyor. Yenilerden bir diğeri de Diyarbakır’da "Sevgili Diyarbakırlılar bu hükümet kayyumlar atayarak sizin kendinizi yönetmenizi istemiyor, bunların demokrasi anlayışı budur" diyor. Başbakanken kendi atadığı kayyumları nasıl da unutmuştu. Kazdıkları hendeklerle şehirler ve ilçeler delik deşik olmuştu. Onlarca askerimizi ve polisimizi o süreçte şehit vermiştik. Bu şahıs hangi vicdana sığınarak bu lafları etti, anlamak mümkün değil. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların hepsi boşa çıkarıldı. Olaylar sıradan değildi. Tabii ki alınan/alınacak tedbirler de sıradan olmamalıydı. İki yıla yakın OHAL uygulamaları sürdü. Yaşananlardan büyük dersler çıkarıldı. Hatalar, eksikler, ihmaller, ihanetler, devlete sızmalar, kurumlar bir bir masaya yatırıldı. Bürokratlar, askerler, akademisyenler, güvenlik uzmanları, stratejistler, gazeteciler, pek çok sivil toplum kuruluşu ve bazı siyasilerden oluşan istişare kurulları oluşturuldu. OHAL süreci konjonktürüne uygun, hızlı yargılama kurumları ihdas edildi. Hızlı ve etkin istihbarat mekanizması kuruldu, güçlendirildi. Süratle devlete sızan hainlerin temizlik hareketi başladı. Hızlı hareket edilmeliydi, çünkü tehlike hala devam ediyordu. Bu süreçte at izinin it izine karıştığı pek çok olay da oldu. Kurunun yanında çok yaşın da yandığını biliyoruz. Yakın çevrelerimizde çok örneklerini gördük. Ancak zaman içinde pek çoğu aklandı, görevlerine iade edildi. 15 Temmuz öncesi FETÖ kumpasıyla tutuklanan yüzlerce askerimiz ve gazeteciler cezaevinden tahliye edildi. Bir başka ifadeyle adalet sistemimiz, hukukumuz ciddi yaralar almıştı. 15 Temmuz işgal girişimi geçmişte ne ülkemizde, ne de dünyada emsali görülmemiş bir darbe idi. Ülkemizin ana muhalefet partisi dahi "Bu kontrollü bir darbedir, esas darbe OHAL ilanıdır." diyecek kadar muhakeme yeteneğini kaybetmiş, ya da gaflete düşmüştü. Hatta o kadar ileri gitti ki, darbeye direnenlere de yargı/mahkeme yolu açılsın diye Anayasa Mahkemesine başvurdu. Özetin özeti olarak aktardığım bu süreçlerde olağan dışı uygulamalar olmuştur. Konjonktürün doğası bunu gerektiriyordu. Aksi halde bugün biz de Suriye’den, Irak' tan farksızdık. Son dönemde hayata geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin pratik sonuçlarını gördük. Sistemin alt yapısında büyük eksiklikler mevcut idi. En önemli eksiklikler yargı sisteminde idi. Artık reformların zamanı geldi. Cumhurbaşkanımız, adalet bakanımız ilgili komisyonları oluşturdular. Kademe kademe Meclis gündemine gelecek, yargıda, eğitimde, ekonomide, savunmada, güvenlikte ve daha pek çok alanda reformları göreceğiz. Elbette eleştiriler, öneriler olmalıdır. Doğruya destek, yanlışa fren olmalıyız. Bizim bir tek vatanımız var, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'miz var. Kim vatanımıza göz dikerse, gözünü oyarız. Bağımsızlık, Türk Milleti'nin karakteridir.