Referandumun hayrı ve şerri!

Siyaset kul hakkı ile ayrılmaz bir bütündür. Ülkelerin kaderinde olumlu, ya da olumsuz gelişmeler yapar. Türk siyasi tarihine baktığımızda 1946’dan bu yana akıp giden 71 yılda siyasetimiz aklı karalı zikzaklar çizdi. Çok partili hayatımızın başlangıcındaki ilk muhalefet partimiz Demokrat Parti, yapılan seçimlerde büyük haksızlıklara uğrayarak bir yenilgi yaşarken, Yüce Yaradan bu siyasi kuruluşumuzu koruyup kollayarak, iktidar koltuğuna müteakip seçimlerde hakim kıldı, hem de büyük bir oy potansiyeli ile. Öylesi bir atılımdı ki; adı Demokrat Parti iken, kırsalın halkı ona Demirkırat Parti adını koydu. Bu yüksek başarı Demokrat Partiyi yüksek sevinç potansiyeli sarhoşluğu içine çekti. Bu sarhoşluk ki; Türk halkının içindeki tutucu çevrenin kazanılması pahasına, siyasetin içine dini çekip, kültür ve medeniyeti ikinci plana iterken, Köy Enstitülerini kapatıp, ilim ve irfan yuvalarını sabote etti. Merkez Bankası stokları fizibilitesiz plansız sözde yatırımlara akıtırken, Marşal Planı denen melanetin verdiği ikinci el makineler, süt tozu ve peksimetler, sözde bedavaymış gibi nakliye parasına ülkemize akıtılıp, ülkemiz makine mezarlığına dönüşürken, devlet bütçesi tökezleme dönemine girdi. Müteakip secimde Türk milleti ikazını yapıp oy potansiyelini düşürürken, terör ve iç kargaşa 27-Mayıs 1960 çağrışımını yaptı. Bu gidiş haramın hayır etmediğinin apaçık göstergesi oluyordu. Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildiğinde göz yaşı döken bir Konya genci idim. Keşke hayatta kalsalardı da tecrübeleri ile siyasetimizin geleceğine ışık tutsalardı. Demokrat Parti’den sonra kurulan tüm siyasi partilerin faaliyet ve başarılarına kesinlikle haram karıştığı içindir ki, hiç birisinin lideri perişanlığın girdabından kurtulamamıştır. Ve ülkemiz bir siyasi partiler mezarlığı olmuştur. Şimdilerde 15 yıla yaklaşan iktidarda kalma rekorunu kıran AKP referandum da muhalefetin 1,5 puan önde bitirirken, hayati önem arz eden bir siyasi sistem değişikliğine girme yolundadır. Halk oylaması at başı sayılan bir yarışı tescilledi. Bu başarının analizine baktığımızda haramın ve helalin mevcudiyeti geleceğimizin aynası olacaktır. Kıssadan hisse bir hikayedir bu; “Adam çok zengin ölümden korkuyor, çocuklarına vasiyet ediyor. Ben öldüğümde saptırmamı geniş yapın kiraladığınız adam bir geceliğine benim yanımda kalsın. Sorgu meleklerine ilk gün ifademi doğru vermeme yardımcı olsun diye söyler. Vefat ettiğinde yakınları bir hamalı çok para ile tutup kabre babalarının yanına koyarlar. Sorgu melekleri gelince ölü şöyle dursun şu diriyi sorguya alalım derler ve sorgu başlar. Sen dünyada ne iş yaparsın? Cevap: Hamallık. Malın mülkün neyin var? Bir palam bir de ipim der. Palanın parasını nerden ve nasıl kazandın ipi ne ile aldın. Bunların paraları haram mı, helal mi? sorgu sual sabaha kadar devam eder. Sabah kendisini çıkardıklarında paranı verelim teklifine bakmadan kaçmaya başlar. Dur nereye kaçıyorsun derler. Hamal cevap verir: “Ben bir ipin hesabını veremedim.” Bu kaçış haramın hesabının çok zor olduğunu gösterir. Siyasette haram varsa, onun muhatabı 80 milyondur. Helalleşilmesi imkansız dır. Bu imkansızlığın sonu yıkımdır. Gönül ister ki; ülkemizde bu referandumun özünde haram olmasın. Yeni Cumhurbaşkanlığı İdari Sistemi bu ülke ve insanına mutlu gelecekler getirsin…