Konya
°C
Yeni Meram

Öp eşiği, çık dışarı…

Öp eşiği, çık dışarı…-Mustafa Afşin-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
29.09.2016 00:07
28.09.2016 16:58
0
5439
ABONE OL
“Öp eşiği, çık dışarı” istenilmeyen yerde durmamak gerektiğini, öğütleyen bir sözdür. Sufiler, mücadele ve münakaşadan son derece kaçınırlar, onun için, böyle bir durumla karşılaşınca eşiği öpüp, niyaz ederek çıkarlarmış. Gerçekten şu anki halimize baktığımızda çevremizdekilerle ve de kendimiz ile sürekli bir tartışma olduğumuzu görmekteyiz. Bizi bu aşamaya getiren durum ve olayları ardı ardına dizdiğimizde her ne kadar haklı çıkıyor gibi olsak bile aslında bu için için bizi kemiren bir tutum olmaktadır. Sözler ve sesler hiçbir dönemde olmadığı kadar çoğaldı. Her yanımız konuşan insanlarla dolu. Üstelik çok konuşanların tavırlarından her şeyi bildikleri intibası da uyanıyor. Birbirlerinden farklı konuşsalar bile böyle. Nasreddin Hoca yaşasaydı, herhalde “Sen de haklısın!” sözünü en çok kullanacağı zamanları görmüş olurdu. Çünkü herkes haklı görünüyor. “Yoğurdum ekşi” diyen yok. Gerçekten herkes her şeyi biliyor mu artık? Ne kadar mevzu varsa, bilgisi, ilmi bu insanların zihninde mi gerçekten? Elbette mümkün değil. Fakat şartlar öyle görünmeye zorluyor insanları. Bugünün geçer akçesi biliyor görünmek. Bilmiyor görünmeyi kabullenmek, bilmiyorum demek çok zorlaştı. Haliyle biliyor olmanın iddiasını sürdürmek için de sürekli mücadele etmek şart oldu. Diksiyon, hitabet, dramatizasyon, demagoji, polemik… Bu mücadelede başarıyı sağlayacak usulleri öğrenmek, tekniğine uygun gelişmek gerekiyor. En önemlisi de ne kadar az biliyor olsan da kendinden emin görünmek gerekiyor. Neden böyle olduğu ayrı bir konu. Fakat sebep ne olursa olsun, konuşanın az dinleyenin çok olduğu günlerden, ağzı olanın konuştuğu, iddia edip tartıştığı günlere geldik. Çocuklar da dâhil, insanlar yarışırcasına konuşuyor, iddia ediyor, tartışıyor. Ama bu yarışın bir bitiş çizgisi yok. Hakikati bulmaya yönelik bir hedefi, bir gayesi de görünmüyor. Nefesi yeten, çelme takmayı da öğrenip eksiltebildiği kadar adam eksilterek öne geçmeye çalışıyor. Fakat göğüsleceği bir ip olmadığı için durmadan koşması gerekecek. Efendimiz s.a.v.’in “Ya hayır konuş ya da sus!” mübarek emri aklımıza geliyor. Bu emre uyulsa şüphesiz herkesin aklı, kalbi huzur bulacak. Ama dile sahip çıkılmadığında akla gelen öylece çıkar ağızlardan. Sonrası tartışma, münakaşa, nice sorun, nice gürültü ve yorgunluk demek. Tartışmak, kendini üstün bilmekten, yani kibirden kaynaklanır. Kibir ise her iyiliğe engeldir. İnsanın hep kendini haklı göstermesi, başkalarının kalbini kırması, gönlünü incitecek söz sarf etmesi kötü huyun en belirgin alametlerindendir. Oysaki münakaşanın terki aynı zamanda nefsin hastalığı olan kötü halin tedavisine de vesile olur. Kişi münakaşayı terk ettikçe kendisini üstün görmeye sebep olan kibrini kırar ve başkalarını küçük gören hayvanî sıfatını söküp atar. Hakikaten her hastalığın tedavisi o hastalığa sebep olan şeyden uzaklaşmakla mümkündür. Aksi halde tartışmaya devam etmek kişide alışkanlık haline gelir. Sonra bu hastalık benlikte öyle yer eder ki, kurtulmak çok zor olur. Kişi sıkı bir tartışmacı olsa ve insanlar da bu kabiliyeti sebebiyle onu övse, o kişi halk tarafından kabul edildiğini, üstün biri olduğunu düşünür. İşte o zaman tehlike daha da büyümüş demektir. İnsanda öfke, kibir, gösteriş, makam sevgisi, kendini üstün görmek gibi sıfatlar baskın olduğu zaman bunlardan kurtulmaya kolay kolay güç yetiremez. Bu huylardan birini temizlemek büyük bir gayret ve mücadele isterken hepsiyle nasıl baş edebilir? Tartışmada ise bütün bu kötü hallerin tamamı mevcuttur. İnsan için en hayırlısı, etrafındakileri suçlamaktan uzak durmasıdır. Yanlışı olan birini gördüğü zaman onu baş başa bir ortamda nezaketle uyarmalı, asla mücadeleye girmemelidir. Mutlu günler…
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.