Konya
°C
Yeni Meram

Ne Günlere Kaldık!

Ne Günlere Kaldık! - Ümit Sürmeli - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
10.06.2017 12:30
0
7431
ABONE OL
Konyamızın belediye başkanlarını gençliğimde anımsayabildiklerimden başlayarak düşündüm. Sayın Ahmet Hilmi Nalçacı; Konya ile ilgili imar planları ile ilgilenen yenilikler peşinde koşan ama Konya halkının dini inancını, muhafazakar yapısını, geleneklere bağlılığını asla siyasi olarak kullanmayan, Müslümanların kutsal gün olarak bildikleri Cuma Gününü oy toplama günü olarak kullanmayan biri olarak hatırladım. Ulusal Bayramlarımızı, Dini Bayramlarımızı devlet adamı ciddiyeti ile kutladığını, Ulusal Bayramlarımızda da Konya’nın ölü şehir değil cıvıl cıvıl bir şehir olduğunu, kandillerde belediye başkanlarımızın bizi nasıl kutlamamız gerektiği konusunda öncülük etmedikleri gibi ara sokaklarda kendi isteğimizle fenerler yaktığımızı ve neşeyle koşuştuğumuzu anımsıyorum. Sayın Yılmaz Kulluk döneminde, belediye başkanlığının yanına müftülüğe soyunmadı. Konya halkının inancını kullanmadı. Belediye başkanlığını yaptı. Ulusal bayramlarımıza da dini bayramlarımıza da hakkını verdi. Görevini tamamladı. Sayın Mehmet Keçeciler dönemi bende hiç iz bırakmamış. Ne gariptir ki doğru veya yanlış anımsamış olabilirim. Anıt alanında İstiklal Marşı okunurken yere oturuldu denmişti. İftira veya gerçek bilemiyorum! Sadece bunu anımsadım. Belki de dedikoduydu! Sayın Ahmet Öksüz döneminde Konya’da sosyal hayatın henüz bitirilmediğini, meslek guruplarının geceler düzenlediği günlerde, bu gecelere eşiyle katıldığını ve en önemlisi Konya Büyükşehir Belediye binasının temelinin atılmasını sağlayan ve diğer belediye binalarında göremediğimiz, nedenini bir türlü çözemediğim o güzelim yazının mimarı olarak gördüğüm bir başkan olarak hatırlıyorum. Büyükşehir Belediye binasının duvarında her geçişimde gururla okuduğum; ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ Kemal Atatürk imzalı yazı. Teşekkürler Sayın Ahmet Öksüz ve binanın tamamlanmasında emeği geçen sayın başkanlar. Sayın Ahmet Öksüz’ün de dini, belediyeciliğe karıştırdığını anımsayamadım. Gelelim bu günlere. Kutsal bir aydayız. Herkes kendince Yüce Tanrıya ibadet ederek sevap kazanıyor. İbadetimiz, orucumuz, namazımız, camiye gidip gitmeme hakkımız sadece bizi ilgilendirir ve Yüce Tanrı ile aramızdadır. Bu devleti yönetenleri, mülki amirleri, yerel yöneticileri ilgilendirmediği gibi nasıl ve nerede ibadet edeceğimize insanın kendinden başkası karar veremez. İlk kez Konya’da bir reklam gördüm. Panolarda şu vardı: GÜLE OYNAYA CAMİYE GEL! İşte bu olmadı. Ne oynayalım? Çifte telli mi? Konyalı mı?, Adanalı mı? Kaşık Havası mı? Ayıp oluyor! Camilerimiz Yüce Tanrıya dua edilen, sessizce, huşu içinde, saygıyla, huzur bulmak için, gönüllere sevgi, ruhlara Tanrı sevgisinin dolduğu, birlik ve beraberlik sıcaklığının verildiği yerdir. Oynaya oynaya gidilmez! Yardım, hoşgörü, insanlık, kardeşlik, millet olmanın şuurunun verildiği yerdir. Acaba, ilk okullarda çocuklarımıza öğrettiğimiz ve çok sevdikleri bir şarkımız vardı. Siyasetle dini harman etmeye ve bu konuda şov yapmaya alışanlar acaba bu şarkıdan mı örnek aldılar? Ne dersiniz? Oynaya oynaya gelin çocuklar, Eğlene eğlene gülün çocuklar. Bir dünya yaratın biz çocuklara Islanmış olmasın gözyaşlarıyla. Bence siz bu işi müftülere bırakın. Çünkü camiler manevi duyguların yaşandığı yerlerdir. Buraya reklam yapılmadan sessizce gidilir. Ramazan, 11 ay peynir, zeytin, sucuk, pastırma, tereyağ, et, tavuk, sıcak bir çorba yiyemeyenlerle; aşını, Tanrı’nın kendisine verdiği olanakları, yoksullarla paylaşma ve bunu sürekli yapabilme alışkanlığının kazandırıldığı aydır. Yoksa ne kadar sırtı pek karnı tok olanlara sırf gösteriş olsun diye kurgulanan ve ilerideki ticari yatırımlarına, verilen gösterişli iftar yemekleriyle zemin hazırlama ayı değildir. Sayın Mustafa Özkafa başkanımız bir konuşma sırasında, Ramazan ayını ailesi ile geçirmeye özen gösterdiğini ve iftar davetlerine katılmadığını anlatmıştı. Herkesi, bu kutsal günlerde, açlığın ne demek olduğunu anlayarak yoksullarla, aç ve susuz gezen, ağzı var dili yok mahlukatla ve sokaklarda aileleri tarafından istismar edilerek dilenmeye bırakılan, gözlerinden hüzün akan çocuklarla ilgilenmeye daha doğrusu şov yapmadan, işiyle inancı karıştırmadan, Ramazan ayına bizleri kavuşturan Yüce Tanrıya şükrederek, kimseye duyurmadan yardım etmeye çağırıyorum. Bu ay tokları ağırlama ayı değildir. Bu ay, açlara, yoksullara 12 ay ulaşabilmenin yolunu gösteren ve insan olabilmeyi öğreten bir aydır.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.