Konya
°C
Yeni Meram

“NE BİLİYORSUN DİYE SORSALAR, HADDİMİ BİLİRİM DERİM!”

“NE BİLİYORSUN DİYE SORSALAR, HADDİMİ BİLİRİM DERİM!”-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
04.05.2018 00:23
04.05.2018 09:40
0
9447
ABONE OL
Biz, çok şey bildiğimiz iddiasını sürdürme hevesimizden hiçbir zaman geri adım atmadık. Haddimizi aşma konusunda yaptığımız yanlışları görmeyi gurur ve kibrimiz yüzünden anlamak işimize gelmedi. Haddimizi her defasında aştığımız halde, bizi ikaz edenleri hadsiz olmakla suçladık. Haddini bilme kavramını nalıncı keseri misali kendimize yontmaktan vazgeçmedik. Doğruyu söyleyenleri, doğruyu savunanları, gerçeklerle yüzleşmemizi tavsiye edenleri sevmememiz, yanımızda olmalarından rahatsızlık duymamız bu yüzden! Lafın gelişi, haddini bilen insanları çok sevdiğimizi, takdir ettiğimizi söyleyenlerimizin samimiyetsizliği ise dillere destan! Haddimizi neden bilmiyoruz meselesi bayağı derin bir mesele! Haddimizi bilme gibi bir ruh güzelliğine erişebilsek, madden ve manen çektiğimiz bütün sıkıntılar bir anda son bulacak sevgili okurlar! Ancak, haddini bilmek kolay bir hadise değil! Feragat lazım! Teslimiyet lazım! Feraset lazım! Samimiyet lazım! Gurur ve kibre elveda demek lazım! Kıskançlığa, çekememezliğe, hasetliğe, fesatlığa, dedikoduya tövbe etmek lazım! Biz konuşmaya, atıp tutmaya, laf savurmaya, sataşmaya, bir taşla birden fazla kuş vurmaya vurgunuz, bu tavrı sevmek ne kelime, resmen bayılıyoruz! Allamelik, çok bilmişlik, bizi bilmem ne kadar insanın tanıdığı, sülalemizde kimlerin var olduğu giriş cümlelerimizin değişmezleri. Bize, duruşumuz, kişiliğimiz, toplumun hakkımızda verdiği olumlu referanslar her nedense yetmiyor! Kendimizi anlatma gibi bir sıkıntının içine neden daldığımıza da akıl sır erecek gibi değil! Haddini bilmeyen için ikaz, öğüt, tavsiye boş şeylerdir. Umulur ki ders alır denirse de, benim şimdi şunu söylemeye, filan gibi davranmaya hakkım yok mu yani, diye konuşana ne diyeceksiniz? Bazılarımız, haddini bilmeyenlere “aferin” aslanım devam et babında destek verme eğilimindeler! Bazılarımız, haddini bilmeyenlerin hudutsuzluğunu, kaba-saba ve hakaretle donanmış cümlelerini, ana-avrat küfretmelerini tasvip eder bir davranışın içindeler! Hatta böyle olanlara karşı içlerinde ve gözlerinde hayranlık pırıltıları yanıp sönüyor! Bazılarımız da, haddini bilmeyenlerin bağlantılarına, tanıdıklarına, para-puluna güvenerek bu işlere kalkıştığını, kulaklarını tıkayıp, görmezden geliyor. Haddini bilmeyenlerin nezaket ehli olarak kabul görülenleri ise, iğneleyici laflarıyla, fitne oluşturduktan sonra, kenardan olan-biteni seyretmesiyle meşhur. Haddini bilmek apayrı bir ruh güzelliğidir. Kısaca Rabbimizin lütuf ve ihsanıdır. Birkaç üniversite bitirmekle… Mal ve mülkünüzün çokluğuyla… Mevki ve makam sahibi olmakla… Kazanılamayacağını hemen herkes bilir. Ben haddimi bilirim demekle, keşke haddimizi bilenlerden olsaydık. Kendimizi göstermek gibi, kabul ettirmek gibi, herkes bizi bilsin, tanısın ne yapıp, yapamayacağımızı anlasın görsün, namımız yürüsün gibi başımızı döndüren, ayaklarımızı yerden kesen, hele birde azıcık övgülere ve takdirlere de mazhar olan tepkiler aldık mı değmeyin gitsin! Had bizim! Had bilmek bizim! Haddini bilmeyene, haddini bildirmek üstüne roller üstlenmek ve havalara girmek bizim, demek adetten olmuştur. Hele ki konuşmaya bir başlayalım! Mangalda kül bırakmamak! Ahkam kesmede, sözüm ona delikanlılığın kitabını yazmak! Karşımızdakine kendimizi bir şekilde kabul ettirmek! Adaba ve edebe uymasa da, haddini bilmek kavramına sığınmak! Karşımızdaki insanlara konuşma ve kendini savunma hakkı vermemek! Kalp kırmak! Güçlükle kurulan gönül köprülerini tarumar etmek! Dostluklarımızı, arkadaşlıklarımızı, hısım ve akrabalıklarımızı çiğ laflara kurban etmek! Öfkemize, hırsımıza mağlup olmak! Kendimizle ilgili haddini bilme kavramını salim kafayla birkaç defa gözden geçirmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor. Sevgili okurlar, biliyorsunuz mübarek Ramazan ayına sayılı günler kaldı. Ramazan ayı istisnasız hepimizin vicdani muhasebeler yaptığı, kendisiyle baş başa kaldığı anlara, dakikalara, saatlere, gecelere sahip on bir ayın sultanı bir ay. Haddimizi nasıl bildiğimizi, ne kadar bildiğimizi, gerçekte haddimizi bilenlerden olup olmadığımızı değerlendireceğimiz bir ay. İnsan kendisiyle baş başa kalmadan, aynalara bakmadan, vicdanına ve gönlüne danışmadan neredeyse hiçbir şeyi kabullenmez, kabullenmek istemez! Ramazan ayı, kalplerin mum gibi yumuşadığı, gurur ve kibrin ortaya çıkmadığı, kem sözlerin suspus oturduğu, insanların sabra, sükunete, tevekküle ve teslimiyete karşı çıkamadığı bir ay. Haddimizi bilmek bize en yakışan özelliklerinden birisi. Bakın Hz. Mevlana bu konuda ne diyor, “ Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar bana, haddimi bilirim derim.”
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.