Konya
°C
Yeni Meram

MÜZE…MÜZE…GELEMEDİK GÜNÜMÜZE!

MÜZE…MÜZE…GELEMEDİK GÜNÜMÜZE!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
19.02.2018 00:27
18.02.2018 15:28
0
3308
ABONE OL
Müze, eskiyi ve eskileri anlattığından mıdır nedir? Belki de sırf bu yüzden, müze tabirini oldum olası sevemedik, sevdik desek yalan. Şehrimizde de, Mevlana Müzesi dışında kalan müzelerin okullar ve meraklısı dışında ziyaretçisi pek olmuyor, olamıyor! Nedendir bilinmez, öğrencilik yıllarımızdan bu yana bir müze kültürümüz oluşmadı, oluşamadı. Batı da, müze kültürü, müze kültürüne sahip olma, müze gezme olmazsa olmazlardan. Onlarda var olan, müze gezmekten ayrı bir keyif alma duygusu bizde neredeyse yok gibi. Müze birçoğumuza kelime ve kavram olarak soğuk, donuk, itici geliyor, bir türlü sevimli gelmiyor. İstisnalar dışında, sevimli hale getirmek için bir çalışma yaptığımız, çaba sarf ettiğimizde söylenemez! Resmi kayıtlarda Mevlana Müzesi dediğimiz müzeye, müzeye gidiyoruz diyeni duydunuz mu? Duyamazsınız, çünkü ziyarete gelenler Mevlana’yı ziyaret gidiyoruz, Mevlana’yı ziyaret etmeye geldik, Mevlana’yı ziyaret ettik dönüyoruz gibi ifadeler kullanırlar. Mevlana Müzesini gezenlerin resmi rakamları verilirken, resmiyette orası müzedir. Lakin, Mevlana Müzesi Konya için, müzeden çok öte, manevi bir anlam ifade eder. Çünkü orası türbedir. Bu şehirde türbe denildiğinde ise yalnızca Mevlana Türbesi akla gelir. Onun içindir ki, Mevlana türbesinin olduğu bölgeye “Türbeönü” denmiş, Türbe önünde evi, Meram’da bağı olmayan, Konyalıdan sayılmamıştır. Hatırlarsanız, bir ara şehrimizi müze merakı sarmıştı. Mevlana müzesi ziyaretçi akını açısından Topkapı Sarayı ile yarışmaya başlayınca, bizde müzeye dönüştürelim şehrimizi diye başlamıştık düşünmeye, Tarihi Valilik Binasını Halı müzesi yapma fikri dahi düşünülmüştü. Bildiğiniz üzere şehrimiz bir baştan bir başa Açıkhava müzesi gibi, tek eksiği müze tabelası yok diyenler vardı. Alaeddin Tepesi, bir ara Açıkhava müzesi filan yapılıyordu. O günlerde Kılıçaslan Köşkü kalıntısını koruyan, Konya’nın sembolleri arasına giren beton şemsiye duruyordu. Henüz Kılıçaslan sarayının temelleri ortaya çıkarılamamıştı. Orduevi yıkılmamış ayaktaydı. Tepe adeta espriyle karışık petrol bulma ümidiyle kazılırcasına kazılmaya devam ediliyordu! Devlet büyüklerimiz, bu enkaz, neyin enkazı demesinler diye, tepeyi, paravanlarla kuşattık. Yol güzergahlarını değiştirdiğimiz filan anlatıldı, yazıldı, çizildi. İcabında bir tepenin nasıl kuşatılacağı dosta düşmana gösterildi diyenler oldu. Aynı çalışmayı Kent meydanına, yeni ismiyle Kılıçaslan Meydanı içinde gerçekleştirmiş, paravanlarla çevreleyivermiştik koca meydanı. Gözler kalbin, müzeler bir şehrin aynasıdır. O şehrin kültürel ve tarihi zenginliğinin sergilenmesi, dünya ile paylaşılması olarak da değerlendirebilirsiniz. Batı müzelerini oldukça ciddi bir biçimde tanıtıyor. Vazgeçilmez, gezilmemesi düşünülemez hale getirdiği gibi, bulundukları şehirlerle de özdeşleştiriyor. Müzeye gitmeye can atılacak hale getiriyor. Bununla ilgili reklam, ziyaretçi trafiği, davet, yol gösterme, bünyesinde barındırdığı eserleri öne çıkarma, paneller, konferanslar gibi çalışmaları en üst düzeylerde gerçekleştiriyor. Fransa ‘da ki Louvre Müzesi… İngiltere’deki British Museum… Almanya Berlin’deki Bergama ( Pergamon) Müzesi... Amerika’daki National Gallery of Art, The Metropolitan Museum of Art, Amerikan Hava Kuvvetleri Müzesi… Dünyanın sayılı müzelerine vereceğimiz bazı örnekler. Ülkemizde, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya ve Mevlana Müzeleri dışında Kapadokya’da Peri Bacalarıyla öne çıkan Açık Hava Müzesi, Efes Antik Kenti hemen ilk ağızda sayabileceğimiz müzeler. Anadolu’nun ilk Başkenti olma özelliğini taşıyan Konya, istendiği takdirde kültürel zenginlik, tarih ve turizm açısından ele alındığında, dünyanın mutlaka görülmesi ve gezilmesi gereken şehirlerinin başında neden gelmesin. “Gez dünyayı, gör Konya’yı” sözü ile tanınan bu şehir, elindeki zengin tarihi ve kültürel değerleri bazen es geçerek, bazen pas geçerek, bazen öteleyerek, bazen umursamayarak boşa kürek çeker gibi onlarca yıl geçirdi. Bir başka yaklaşımla onlarca yıl zaman öldürdü. Zaman israfının nasıl yapılacağını bilene, bilmeyene öğretti! Şehrin tanıtımına fayda sağlayacak olan sayısız argüman, doküman, eser, belge, vesika ya toprak altında yada belge niteliği taşıyanları bir çok insanın elinde çürümeyi, kaybolmayı ve yok olmayı bekliyor! Kültür diye konuşmaya başladıklarında akşama kadar konuşanların, aradığın ne varsa şurada, şurada var cevabını duyduklarında neden hiçbir şey yapmadıklarını, neden aldırmadıklarını, neden bir çaba ve gayretin içine girmediklerini anlayabildiniz mi? Evet, bu şehirde, halı müzesi, kilim müzesi açabilirsiniz. Basın müzesi açmanızda zor olmasa gerek! İstiklal Savaşının en zor günlerinde vagonların içinde basılan ve dağıtılan o gazetelerin hikayelerini tarihin tozlu sayfalarının içinden alıp, gün ışığına pekala kavuşturabilirsiniz. Konya Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzelerini uluslararası kimliğe büründürebilirsiniz. Selçuklu Medeniyeti eserlerini, Selçuklu Başkentine yakışır ve yaraşır bir hale getirebilir, sergileyebilirsiniz. Müze kavramını sevimli, göz alıcı, al benisi olan, gezmek için turlar düzenlenen, şehrimizde birkaç gün daha fazladan kalınmaya vesile eden bir hale dönüştürebilirsiniz. İlimizin Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyemizin Kültür Daire Başkanlığı, Merkez İlçe Belediyelerimizin Kültür Müdürlükleri, Üniversitelerimiz Kültürle ilgilenen Bölümleri, Kültür ağırlıklı çalışmalar yapan Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Konya gibi, keşfedin beni diyen bir hazinede yok yok!... Bu işi bilenler, kurumlar, sanatçılar, sanatkarlar, el ele verecekler şehrin bugüne kadar sessiz kalan, her şeyi sessizce seyreden, kültür dinamiklerini harekete geçirecekler. Değilse, “Müze…müze…gelemedik günümüze!” deyip havanlarda sular dövüp, iplere unlar sermeye devam edeceğiz!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.