Konya
°C
Yeni Meram

Milli Eğitim ve Atatürk

Milli Eğitim ve Atatürk - Ümit Sürmeli - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
05.03.2017 15:07
0
4513
ABONE OL

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır.

Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalini yoğuran kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir saygıdeğerdir.

Bir millet kültür ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin sürekli neticeler vermesi ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur.

                                                    (1923 M.E.İ.S.İ.D I S 17)

Eğitimdir ki bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.

                                                  (1925.ATATÜRK’ÜN M.A.D., S.22-23 )

Osmanlı Devleti Türk Milleti’ni egemenliği altında tuttuğu Araplar’ın diliyle Lisan-ül Arabi dersleriyle ilimden, bilimden, fenden habersiz bu geri kalmışlığını hala atamayan, batının icatları, buluşları ile yaşayan milletin diliyle oyaladı.

Türk olduğunu unutturdu.

Eyaletlerinde de zaten seksen çeşit milliyetteki insanların ne dilleriyle ne de dinleriyle ilgilenmeden sadece aldığı vergiyle ilgilendi. Hıristiyan çocuklarını 6 yaşında ailelerinden koparıp, kışlalara kapatıp, alacağı topraklarda savaşacak Yeniçeriye asker toplayıp, çoğaltmaya baktı.

Milli Eğitim bir toplumun kimliğini belirler

Milli Eğitim bir topluluğu kalabalık olmaktan, ahali olmaktan çıkarıp aynı ülküyü taşıyan millet yapar.

Milli Eğitim, genç beyinlere insanlığa hürmeti, milletine ve memleketine sevgiyi öğretir.

Milli Eğitim, genç beyinlere şerefi, bağımsızlığı, milli kültüre sahip çıkmayı benimsetir.

Millet egemenliğinin ne demek olduğunu, ne güçlü devletlere ne de kendini yönetmek için ortaya çıkanlara köle olmamayı, ülke çıkarı söz konusu olunca da gereken dersi özgür iradesini kullanarak vermeyi öğretir.

Milli Eğitim memleket ve milleti kurtarmak için uğraşan insanların mesleklerinde birer uzman, namuslu, çalışkan ve bilgili olmalarını sağlayan en önemli basamaktır.

Milli Eğitim bunları sağlamaz ve sadece ahlak, terbiye ve dini bilgiler üzerinde kurulursa üzerlerinde kurulacak olan esaret zincirlerini aldıkları bu eğitimle asla kıramazlar. Bu zincirleri kırmanın yolu FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR İRFANI HÜR NESİLLER yetiştirmekten geçer.

Bunu da yine en güzel, en yalın, en anlaşılır biçimde yol göstericimiz, kurtarıcımız ATATÜRK anlatıyor.

Dünyada her şey için maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde kılavuz aramak dalgınlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır.

                                                            (1925 ATATÜRK’ÜN M. A. D., S19)

Memleket düşmandan temizlenir, her güçsüz anımızda başımıza çorap örmeye kalkan batı devletleri hırsla ve içten içe nasıl bu enkazdan hasta, yorgun millet olduğunun bile farkında olmayan bu ahaliyi nasıl ‘ULUS DEVLET YAPACAK’ diye beklerken o kendisine gazetecilerin sorduğu:

- İşte memleketi kurtardınız şimdi ne yapmak istersiniz? sorusuna:

- Milli Eğitim Bakanı olarak milli kültürü yükseltmek en büyük emelimdir, diye cevap verir.

Batı devletlerinin ve dünyayı düzenleme meraklısı, kendi emrinde politikacılar yetiştirip, milliyetçilikten uzaklaşma eğilimli milletlere servis etme meraklısı, ABD VE DÜNYAYI ONUNLA BİRLİKTE YÖNETEN ŞİRKETLER GÖZLERİNİ ÜLKEME DİKTİLER.

ATATÜRK’ün ölümünü dört gözle beklediler. Onun sağlığında ne komşu ülkelerle bizi çatıştırabildiler, ne savaş yaptığımız Yunanistan ile kurulan dostluğu bozabildiler ne de ulus devlet kurmasını ve üniter yapının temelini atmasını ne de Türk Silahlı Kuvvetleri gibi güçlü bir ordu kurmasını engelleyebildiler.

O sağ olduğu sürece Kınalı Kuzularımı şehit eden katillerle masaya oturulup pazarlık yapılabilir miydi? Katillerin başı Karayılanla gazeteciler gidip röportaj yapamazlardı. Saraylarda mutabakat konuşulmaz, Türk Milleti düşmanı hainlere konserler verdirilip gözyaşı dökülmezdi. Katil Apo için  özel adalar hazırlanmazdı. Bir alay sakil adam ve kadınlar, TÜRK Milleti’nin karşısına geçip ‘Apo denen katille anlaşalım’ diye Anadolu turuna çıkamazlardı.

Kürdistan bayrağına gelince! 2005 Diyarbakır. Vali Efkan Ala, Belediye Başkanı Osman Baydemir. Nevrus kutlaması yapıldı. Hem PKK renkleri ile boyalı yemeniler, arabalar, bayraklar, Apo tişörtleri, otobüslerin üzerinde de İsveç, Norveç, İngiliz, Alman ABD ajanları ile dolu otobüsün üstünde de ayrılık rüzgarları estiren Baydemir ve sivil toplum görevlileri.

Yeni mi herkesin aklına geldi?

TC’nin iptali, andımızın yasaklanması, bayram kutlamalarının kaldırılıp o bayramlara zorla getirilen Baydemir gibilerine nefes aldırılması, İstiklal Marşımızı Güneydoğu Anadolu’da okutmanın  zorlaşması, okullarda milliyetçi konuşmaların, Kurtuluş Savaşımızı özgürce anlatmanın kısıtlanması!

Kürdistan kurulursa Türkiye’nin bölünmesinin kolaylaşacağını bilen Baydemir, çok akıllıca rengini belli etti ama yerseniz….!

Milli Eğitim Atatürk dönemindeki gibi devam ettirilip, bir devlet politikası olarak görülseydi şu anda ulusal basında, ulusal televizyonlarda okuduğumuz, izlediğimiz Türk olmaktan adeta utanan, sadece köşesini kaybetmemek için, tv deki programını yitirip, kapı dışarı edilmemek için çabalayan fırıldaklar yaşamımızda olmazlardı.

Atatürk döneminde olduğu gibi ‘yurtta barış, dünyada barış’ içinde ve okuma yazma oranı yüksek, tarımda ürününü satan, sanayide de kimseye muhtaç olmadan, yabancı sermayenin oyuncağı olmadan üreten, liyakat sahibi, ehliyet sahibi, ilim, bilim ve fenle uğraşan, millet olma erdemine erişmiş bir ulus olurduk.

Bana göre aklımızı başımıza toplarsak henüz gemi batmadı.

      

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.