Konya
°C
Yeni Meram

MALAZGİRT’TEN, BÜYÜK TAARRUZ’A 26 AĞUSTOS!

MALAZGİRT’TEN, BÜYÜK TAARRUZ’A 26 AĞUSTOS!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
27.08.2018 00:55
26.08.2018 13:57
0
6464
ABONE OL
Anadolu toprakları destanların, efsanelerin, nice isimsiz kahramanların, vatan kurtaranların, imkansız denilen ne varsa üstesinden gelenlerin var olduğu eşsiz bir coğrafya. Bu coğrafyada asırlar boyu ayakta kalabilmek, yürek istedi, sevda istedi, uğruna ölümü göze almak istedi. Türk Milletine Anadolu kapılarını açan Malazgirt, Türk Milletinin üzerine bir kabus gibi çöken esaret zilletini paramparça eden Başkumandanlık Meydan Savaşının başlangıcı olan 26 Ağustos günleri, kutlu günlerdir. Sultan Alpaslan’dan, Türkiye Cumhuriyetinin banisi olan Mustafa Kemal’e uzanan çizgide nice koç yiğitler, nice Sultanlar, nice Vezirler, nice Emirler, nice Beyler, nice Serdengeçtiler geldi geçti. Unutulmadılar, dilden dile anlatıldılar. Anadolu coğrafyası kendini unutmayanları, kendisi için mücadele edeni ne unuttu, nede unutturdu. 26 Ağustos 1071’le, 26 Ağustos 1922 arasında tam 851 yıl var! Malazgirt’ten bugüne 947 yıl geçmiş! Büyük Taarruz’la İzmir’e doğru başlayan o kutlu zaferin üzerinden ise tam 96 yıl gelip geçmiş sevgili okurlar. Kılıçaslanlar şehri Konya, şehri fetheden, şehrin Fatihi olan Kutalmışoğlu Süleymanşah’ı, Konya’yı Payitahtı yapan, imar eden, yücelten, geliştiren I. Kılıçaslan’ı nasıl unutabilir? Haçlı seferlerini durduran Kudüs’e kalkan olan I. Kılıçaslan’ı, Sultan Mesud’u, II. Kılıçaslan’ı unutabilir mi? Ya Uluğ Keykubad’ı? O Alaeddin Keykubat ki, Konya’nın madden ve manen imar olması için neler yapmadı ki… Bağdat’ı gören, Konya’yı neden görmedim diye hayıflanırdı! Konya görülmeden geçilemeyen, hatta vazgeçilemeyen bir rüya şehirdi o zamanlar! Devrinin en büyük ticaret merkezlerinden, Seyyahların ve Alimlerin uğrak merkeziydi. Sanatta, sanatkârda değerini ancak bu şehirde bulabilirdi. Çünkü, bu işlerin piri Ahi Evran’da Konya’daydı. Bu kadar zenginliğin bir araya toplanması tesadüf müydü? Tesadüflere asla yer olmayan dünyamızda böyle bir şey mümkün müydü? Rahmetli Tarih Hocam Kahramanmaraşlı Lütfü Ernur, “ Anadolu, Malazgirt’ten önce, manen fethedilmişti. Hoca Ahmet Yesevi, Yesev’de tutuşturduğu mana meşalesini ellerine verip, Anadolu’ya gönderdiği mana erleriyle, Malazgirt’e zemin hazırladı” diye anlatırdı. Malazgirt dediğimiz o kutlu kapı, Hoca Ahmet Yesevi’nin yaktığı mana ateşinin tesiriyle, Sultan-ül Ulema Bahaüddin Veled’in, Burhanettin Tirmizi’nin, Hz. Mevlana’nın, Şeyh Sadrettin Konevi’nin, Şems-i Tebrizi’nin, Hacı Bektaş’ı Veli’nin, Yunus Emre’nin, Muhiddin-i Arabi’nin Anadolu topraklarına gelmelerine, Anadolu halkını irşad etmelerine de zemin hazırlamıştı. Gönül Sultanları, mana erleri, Anadolu’nun her köşesine serdiler mana postlarını, taş kalpler, inatçılar, Nuh deyip de Peygamber demeyenlerin kalpleri, mum gibi yumuşamaya başladı aşk ile… Anadolu Selçuklu Devletinden Hatiroğlu Şerafettin gibi, Emir Karatay gibi, devleti için, vatanı için ölümü göze alan Emirler çıktı. Birinin bedenini karşı koydu diye paramparça etti Moğollar, bir diğeri direndi Moğollara, teslim etmedi Konya’yı… Sonra bu coğrafyada Osmanlılar çıktı sahneye… Şeyh Edebalı, Emir Sultan, Somuncu Baba adıyla maruf Hamideddin-i Aksarayi, Hacı Bayram-ı Veli, Ak Şemsettin gibi Gönül Sultanları, Osmanlının kuruluşundan itibaren Osmanlı Sultanlarının hep yanı başında oldular. O dönemlerde, Anadolu toprakları, Süleymanşah oğlu Ertuğrul’u gördü… Ertuğrul oğlu Osman Gazi’yi gördü… Bizanslı yöneticilerin, Tekfur denilen Valilerin zulmünden inim inim inleyen insanlara umut ışığı oldu, Ertuğrul Bey ve Osman Gazi…. Sonra Orhan Gazi geldi, Çanakkale Boğazı aşıldı, Gelibolu Yarımadasına çıktı, Osmanlı. Kosova kahramanı Murad-ı Hüdavendigar, Sırpsındığında büyük bir zafer kazanan Hacı İlbeyi gibi komutanlar, Malkoçoğlu, Evrenesoğlu, Mihaloğlu gibi Akıncı Beylerinin Balkanların içlerine yaptıkları ilerlemeler, Malazgirt’ten 26 Ağustos’tan sonra nerelere varılabileceğinin göstergesi olmuştu. Malazgirt’ten Niğbolu’ya Yıldırım Beyazıt’la, Varna’ya, Kosova’ya II. Murat’la ve İstanbul’a Fatih Sultan Mehmet’le uzanmıştı Türk Milleti. Çaldıran’la Doğu Anadolu’ya, Mercidabık ve Ridaniye ile Mısır’a ulaşan, Sina Çölünü aşan Yavuz Sultan Selim, Viyana kapılarına dayanan Muhteşem Süleyman, 26 Ağustos 1071 sonrasında, müjdelenen, üç kıtaya uzanan muazzam bir devletin doğuşunu ilan etmişti dünyaya. Bahtın ters döndüğü günlerde yok değildi. 26 Ağustos 1922’ye doğru gelişen yıllarda, Sevr anlaşmasıyla bölüşülen ve işgal edilen vatan topraklarında, ölümüne bir varoluş mücadelesine girişen Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, onlara sonuna kadar destek olan Türk Milletiyle birlikte, işgalci Yunan kuvvetlerine son darbeyi vurmak üzere, 26 Ağustos gece sabaha karşı, yeni bir taarruza başladı. Anadolu topraklarında, Malazgirt’le başlayan mücadele, yine bir 26 Ağustos’ta işgallerden kurtulmaya, yeni bir doğuşa, yeni bir dirilişe sahne olmuştu. Bundan tam 96 yıl önceydi. Sakarya, I. ve II. İnönü Zaferleri sonrasında, Büyük Taarruz başlamıştı o gün. Rahmetli Yusuf Ziya Ortaç “ Akdeniz’e” adlı şiirinin ilk dizelerinde o destanı bakın nasıl anlatmıştı; “ 26 Ağustos gece sabaha karşı / Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı” ve şöyle devam etmişti; “Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar, / Altüst oldu siperler, eridi demir ağlar.” “Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı, / Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.” “Çığlıkla, iniltiyle sarsıldı, köşe bucak, / Savruldu gökyüzüne: kafa, kol, gövde, bacak!” “Rüzgârlarla at başı yarış etti bu akın, / Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!” “Akdeniz, ayakları altında ordumuzun, / Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.” “Çekti Kadife kale al bayrağını yine, / Güzel İzmir büründü yine eski rengine.” “Süngüler ilk amaca tam on dört günde vardı, / O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı.” 26 Ağustos 1071 Malazgirt’ten, 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’a, bu kutlu günler, Türk Milletine kutlu olsun sevgili okurlar!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.