KÜRESEL GÜÇLER

Az gelişmiş veya gelişememiş ülkelerin küresel güçlerden daha çok çekeceği var. Bu ülkeler ekonomik, siyasal, eğitimsel ve sosyal sıkıntıları sebebiyle, bir şekilde bu küresel güçlerin, daha doğrusu emperyalistlerin kucağına düşüyorlar. Hangi devletlerdir bunlar derseniz, hemen söyleyelim, Birleşmiş Milletlerin bünyesindeki Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi bu devletlerden oluşur. Bunlar sırasıyla, ABD (Amerika Birleşik Devletleri), Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’dir. Bunlar, Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra, dünyanın tek süper gücü olarak özellikle ABD, dünyanın fakir ülkeleri üzerindeki iç işlerine karışma, muhtaç durumda tutma, söz dinletme, kafa tutmalarını engelleme, kendi çıkarlarına zarar vermeme gibi alanlardaki baskılarına giderek artan bir hızla devam ediyorlar. Bunların, bilhassa ABD’nin, en az 100 yıllık olmak üzere, bu fakir ülkelerin ve bölgelerin gelecekleri ve sevk ve idareleri konusunda planları ve stratejileri vardır. Kendi ülkemizi ve ABD’yi ele alacak olursak, bu devletin ta 2. Dünya Savaşı’ndan beri Türkiye üzerindeki uygulamalarını hatırlamamamız gerek. 2. Dünya Savaşı sonrası ABD, Başkan Harry Truman (1884-1972) zamanından itibaren, Türkiye’yi avucuna almaya çalışmıştır. Kuzeyden, Sovyetler’den komünizm gelip yayılacak diyerek Türkiye’ye ve Yunanistan’a askeri yardım adıyla paralar göndermiştir. Keza Marshall yardımları, 1948-1951 yılları arasında devreye girmiştir. Daha sonra çocuklarımıza dağıtılan, ordu artığı süt tozlarını yaşlılarımız hatırlar. 1950 sonrası, ülkenin Amerikan traktör pazarı haline getirilmesi olayı bilinir. Ülkemizin demokrasi hayatında meydana gelen, askeri müdahalelerin hepsinin mutfağında, ABD’nin istihbarat servislerinin rolleri ve hizmetleri vardır. Sırasıyla, 27 Mayıs 1960 İhtilali, 12 Mart 1971 Askeri Resti, 12 Eylül 1980 İhtilali, 28 Şubat 1997 Resti. Avusturalya’lı Medya Patronu R.Murdoch (1931), David Rockefeller (1915-2017) ile yaptığı bir röportajda, Rockefeller’in söylediklerini yazıyor. Bakın Rockefeller ne diyor: “1980 darbesi bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. Darbeden önce, serbest piyasayı getirin, ithalatı serbest bırakın dedik, savsakladılar. Ülkeye adamlarımızı gönderdik, halkı kışkırtmak zor olmadı. Sağ-sol birbirini kırdı, ihtilal oldu. Askerler bizim adamımız Özal’ı yönetime getirdiler. Oldu bitti. Ayrıca diyorduk ki, Türkiye çok önemli. Ortadoğu ve Kafkaslara hakim olmak için Türkiye’ye hakim olmak gerek. İsrail’in suyu için de önemli. İslamiyeti çökertmek isterseniz, buradan başlamalısınız. Ülkenin yer altı madenleri çok ve kıymetli. Bilhassa bor madeni çok zengin. Vs.” Görüldüğü gibi bu küresel güç başımıza gelenlerin hepsinin içinde. Şimdi de, Suriye’de, sınır boyumuzda, terörcü isyancılara silah vererek, milli güvenliğimizi bozuyor. Bu ülke bir de NATO müttefikimiz. Güneyimizde bir Büyük Kürdistan kurulması için BOP adını verdikleri bir projeleri olduğu biliniyor. 50 yıldan fazla zamandır, siyasal, ekonomik, stratejik dostluk ve ortaklık yaptığımız ABD bugün milli güvenliğimizin tehdidine göz yumuyor. Siyasal yönetimimiz bu gerçeklerin ışığında, milli birlik ve dayanışmamıza önem vermeli. Sert politikalardan vazgeçmelidir. Saygılarımla.