Konya
°C
Yeni Meram

"Küle Döndüysen, Yeniden Güle Dönmeyi Bekle"

"Küle Döndüysen, Yeniden Güle Dönmeyi Bekle" - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
20.03.2018 10:36
20.03.2018 14:50
0
8785
ABONE OL
■ Sen gül ol da uğrunda ötmeyen bülbül utansın. (Hz. Mevlana) ■ Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla. (Hz.Mevlana) ***    Bir önceki yazımızda “gül”den satırbaşı açtık. Hz. Mevlanasız gülü irdelemek olur mu? Kuşkusuz olmaz ya da eksik ve yarım kalır. Büyük düşünür ve şair Hz Mevlana’da gül sevgisi buna koşut bahar daha güzel, daha görkemli. O, Anadolu’nun mis kokusunu içine çekmiş ve dizelerine de yansıttı. Törenlerini tomurcukların çiçeğe durmasıyla Hüsameddin Çelebi’nin Meram’daki bağına taşıdı, sonra da şiirlerinde aşk ateşiyle yanıp tutuşanları gül mevsiminde baharı karşılamaya çağırdı. Renk renk açan gülleri karşılamak, özlenen dostu kucaklamak ve onlarla söyleşmek gerekir. ...    Hz. Mevlana’dan bir gül Öyküsü; İri yarı adam güzel koku satanların pazarına gelince aklı başından gitti, yol ortasına bir ölü gibi yığıldı kaldı. Bunu gören halk başına üşüştü. Kimi kalbini yokluyor, kimi yüzüne gül suyu döküp duruyordu. Bilmiyorlardı ki adamcağız gül kokusundan bayılmış. Kimi bileklerini, başını ovuyor kimi öd ağacına şeker karıştırarak tütsü yapıyor, bir başkası elbiselerini çıkarıp üstünü hafifletiyordu. Birisi nabzını yokluyor, öbürü ağzını kokluyor şarap mı içti, esrar mı çekti, afyon mu yuttu? diye anlamaya çalışıyordu.Bir türlü adamın neden bayıldığını anlayamıyan halk şaşıp kaldı. Akrabalarına haber verdiler. Akıllı ve anlayışlı kardeşi vardı. Biraz köpek pisliği alarak koşup geldi. Çünkü kardeşi köpek bakıcısıydı, pisliğinin kokusuna alışmıştı. Gül kokusu duyunca bu yüzden bayılmıştı. Kardeşinin yanına varınca, önce halkı dağıttı, sonra ağzını kulağına götürerek okuyormuş gibi yaptı, gizlice köpek pisliğini burnuna götürerek koklattı, adam ayılarak kendine gelmeye başladı. Halk şaşırdı:    "Bu ne büyük bir efsun ve bir sihir!” --- ■ Ayıplarım gönül seni, hal bilmeze hal sorarsın, yanında bülbül dururken kargalardan gül sorarsın.(Hz Mevlana) --- ■ Sana koşsun dizlerim, Seni söylesin dilim, Sana uzansın elim, Sana yorulsun tüm rüyalarım, Sende yoğrulsun bu yaralı kalbim Sen doruğusun hislerimin, Sen kelamısın harflerimin. (Hz. Mevlana) ---    ■ Kutlu bahar, dost elçisi çıkageldi; sarhoşuz, aşığız kararımız yok.    ■ Çayıra çimene gizli dünyadan elçiler geldi; yürü git, geleni ziyaret etmek adettir. Gül gelişini kutlamak için bahçeye geldi, diken yüzünü, seyretmek için güzelleşti. ■ Ağaçlar kış günlerinde siyahlara bürünmüş matem elbiseleri giymişlerdi, ağladılar, sonunda güldüler ve açıldılar. . ■ Gül satanların dükkânlarını görün. Gül bülbüllere gülüyor da; “Susun, susun da toprağa düşüp susanları seyre dalın” diyor.     ■ Bağa ve bahçeye gelin, yeşillikleri yeşil giyinmişleri seyredin. --- Hz. Mevlana, baharı seyretmeyi, can gözü ve gönül kulağı ile ona dikkat kesilmeyi öneriyor. Baharın güzellikleri Allah’ın niteliklerinin yansımalarıdır; ■ Çimen, servinin ardınca yaya koşmada; gonca, kem gözden yüzünü gizlemede. Salkım söğüt eğilmiş, şu ter ü taze dal, ne diye kollarını salmış oynuyor diye ırmak aynasına hayran olarak bakmada. ■ Bahar gelince her hayvan bir ot yer, bir şeyler kemirir, karnını doyurur. Baharın sırlarını ancak padişahlar anlar ve duyar.    ■ Hazan ateşiyle yürekleri kapalı olanların gözleri baharla açıldı. Şimdi onların hepsi yeni elbiseler giymişler, nazlanmayı cilvelenmeyi öğrettiler. --- Hz. Mevlana’ya göre bahar, âşık ve maşuk birlikte ise anlamlıdır; ■ Baharda sevgilinin yüzünden uzak olunca, bayram ne işime yarar? ■ Dedin ki; “Bahar mevsiminde bağa gel.” Bağ gülmekle neşe içindedir. Orada aydınlıklar var, şarap var, güzeller var. ■ Bağ var, bahar ve uzun boylu servi var. Güzel yerden,  başka yere gitmeyiz. Yüzündeki örtüyü aç, kapını kilitle. Şimdi bir biz varız, bir sen varsın. Ev bomboş! ---    Kucağın güllerle doluydu senin,  ayın 14’ü  yüzün vardı. Kopup halkasından dostlar meclisinin,  o aşağılık, o bayağı yere sen,  o karıncaların, yılanların yanına  ne oldu, nasıl oldu da gittin? Nerde hani o canım sözlerin şimdi?  Nerde hani o sırları çözen akıl?  Nerde hani gül bahçesine giden ayak?  Elimizi tutan el nerde hani? Hoştun, güzeldin, eşin yoktu senin,  insanları hemen elde ederdin.  Ama kalktın çıktın bir uzun yolculuğa. Ağlaya inleye sen gittin ama,  gökler de arkandan durmadı ağladı.  Parça parça etti yüzünü ay.  Gönlüm arkandan kan bağladı. Şimdi ne edeyim, kime sorayım seni?  İyi insanlar arasında mısın orda?  Yani dostlar meclisinde mi?  Yoksa bir kenarda boynun bükük mü kaldın? Öyle bir yere gittin ki bu sefer,  izinin tozu bile belli değil.  Ne kadar da kanlıymış gittiğin yol! (Hz. Mevlana) ---Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül. Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül. Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek, kibirle yürüyerek, yolu incitme gönül! Mevlâ verince azma, geri alınca kızma, tüten ocağı bozma, külü incitme gönül! Dokunur gayretine, karışma hikmetine, sahibi hürmetine, kulu incitme gönül! Sevmekten geri kalma, yapan ol, yıkan olma, sevene diken olma, gülü incitme gönül. Konuşmak bize mahsus olsa da bir güzel süs;  Ya hayır de, ya da sus, dili incitme! (Hz. Mevlana) --- ■ Nerde senden bir söz açan duysam ben, onun ağzına bakar, biterim. Derimki; Sen,bu Gül kokusunu nereden aldın? Derim k; Sen, bunu nerden buldun? (Hz. Mevlana)
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.