Konya
°C
Yeni Meram

KONYA’DA TEK HEDEFİMİZ DİLENCİLERİ Mİ ZENGİN ETMEK?

KONYA’DA TEK HEDEFİMİZ DİLENCİLERİ Mİ ZENGİN ETMEK? - Erol Sunat - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
20.02.2018 09:34
0
7750
ABONE OL
Zengin olmak için tırnaklarımla kazıdım, şu kadar yıl el yanında çalıştım, anasız-babasız büyüdüm, akrabalarım kardeşlerim destek olmadı, yılmadım, gecemi-gündüzüme kattım, çok şükür bugünlere eriştim diye anlatılan ve benzerleri yaşanan hayat hikayeleri okumuş yada dinlemişsinizdir. Şahit olduklarımızda az değildir. Babadan kalma, piyango vurma, bir anda arsa payından emlak zengin olma hikayeleri bir yana, şehrimizde dahil olmak üzere, bir çok zenginin, hayatım roman diyebilecekleri hayat hikayeleri vardır. Günümüzde yaşadığımız şehir olan Konya, adına “ Dilencilik” denen meslek dalıyla, yeni zenginlerini yaratmaya başlayalı çok oldu. Bu meslek dalı için Üniversite bitirmenize gerek yok! Birkaç dil bilip bilmemeniz de önemli değil! Acındıran bir yüz haliniz, yalvarmayla-ağlamak arası ses tonunuz, devamlı açık duran avucunuz, üstü başı az biraz dökük kılık-kıyafetiniz olması yeterli! Merak etmeyin her on kişiden en az ikisi, üçü siz boş geçmeyecektir. Ben babamdan öğütlüyüm, el açana az çok bir şeyler vermeden geçmem diye anlatan, bu anlatımdan apayrı bir haz alan dostlara sahibiz! Böyle dostlarımızın sayısı tahminlerin üzerinde olunca, ne oluyor dersiniz? Dilencilerimiz üzerlerinde servet taşıyorlar. Ev ve daire tapuları, banka hesapları ve binlerce lira… Verdiğimiz paralarla bu şehre kaç milyoner dilenci kazandırdık diye düşünen oldu mu? Onların zenginliğinin temelinde merhamet istismarı yatıyor. Dilencilerin servetlerinin yeni parayla milyonları, eski parayla trilyonları bulduğu ve aştığı bir şehirde, gelirlerinin daha da artması için bilmeyerek de olsa görünmez bir gönül seferberliğimiz var! Sonrasında da… Ayaklı banka gibi olan dilencilerin üzerinden çıkanlara hayret eden edene! Niye bu kadar şaşırıyoruz? Dilencileri bu hale kim mi getirdi? Biz! Kim zengin etti? Yokluk ve yoksulluk edebiyatı yapan biz! Kim gördüğünde elini attı cebine? Yazıktır, günahtır diyen biz! Dilencinin üzerinde tahminler üstü para çıkınca bu kadar da olmaz, bundan sonra dilencilere para verirsem ne olayım diyen kim? Yine biz! Biz kim miyiz? Biz Türk Milletinin en büyük hasletlerinden biri olan merhamet ve acıma hissini en uçlarda yaşayan evlatları, yani hepimiz! Sınava giren çocuklarımız, dilenci gördü mü atar elini cebine… Başından kaza filan geçen, başımın gözümün sadakası olsun der atar elini cebine… Allah seni tez zamanda sevdiğine kavuştursun diye özellikle genç kızlara avucunu açan kadın dilencilere para vermekte, yarışan genç kızlarımız boş geçmezler dilenci kadınları. Cami önlerinde, özellikle Cuma’dan çıkmışsanız, o manevi duygular içinde, ilk gördüğünüz dilenciye o istemeden, ağzını açmadan avucuna birkaç kuruş bırakıp geçenler kim? Sen-ben, hepimiz! Bazı vatandaşlarımız da, cami çıkışı, sıradan herkese üç-beş kuruş verir geçer! Böylesi alışkanlıklara sahip olan bir şehir, Suriyeli sığınmacıların en fazla rağbet ettiği, kalmak için tercih ettiği şehirlerin başında gelince, sığınmacıların dilencilik yapanlarına karşı da, oldukça lütufkar davranmakta gecikmedi! Şehrimizi çok çabuk öğrenen, nereden ne fırsat doğar, çıkar sorularının cevabını çarçabuk çözen sığınmacılar, şehrin en işlek, en verimli, en kazançlı, en boş geçilmeyen köşelerini keşfederek, o köşeleri dilencilik yapma adına tuttular! Hiç şüpheniz olmasın, bu karambolde, Suriyeli sığınmacılardan da, milyonerler yaratmış olabiliriz. İşin edebiyatında olanlar, laf ile icraat yaptığı düşüncesine ve hayaline kapılanlar için, dilencilik, zor zenaat diye ahkam kesilen yeni bir edebiyat dalı olabilir. Her şey bir yana, algısız vergisiz en net kazanç olarak anlatanlarda haksız sayılmazlar. Birinden bir şey istemek, hele para istemek kolay olmasa da, dilenciler bu psikolojinin hakkından daha işin başında gelmişlerdir. Dilencinin, “ Allah rızası için” dediği, “Başının gözünün sadakası olsun” dediği, “Allah evlatlarına bağışlasın, dert yüzü göstermesin” şeklinde gurur okşayan cümlelerle insanımızı bam telinden yakalaması, çocukluğumuzdan beri bildiğimiz konu. Analarımız, babalarımız al şu parayı şu dilenciye ver, diye bize az mı gönderdi! Bu olay, dilencilere olan bakış açımızın, daha çocukluk yıllarında pozitife dönmesine vesile oldu. Çocukluktan itibaren, avuçlarına para bıraktığımız insanlara, büyüdükten sonra da para vermedik mi? Çocuklarımız büyüdüğünde, onları onlara yönlendirmedik mi? Üzülerek söylemeliyiz ki, Konya’da dilencileri kalkındırmak, desteklemek, daire ve bankalarda yüklü hesap cüzdanı sahibi etmek gibi bir eğilim var! Gerçek mağdur, gerçek yoksul, gerçek fakir-fukara, gerçek garip-guraba bir lira istese, söylemediğini bırakmayan insanımızın, dilencilere karşı gönlünün bu denli yufkalaşmasını anlayabilen, var mı? İşte böyle sevgili okurlar! Bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek, bu şehirde, Suriyeli sığınmacıların dilencileri başta olmak üzere, dilencilik mesleğini icra edenleri zengin etmek gibi bir hedefimiz var artık! Darısı fakir- fukaranın, garip-gurabanın başına olsun inşallah!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.