KOCA TÜRKİYE VE TRAFİK

Her yıl nüfusu l milyon çoğalarak 82 milyon nüfusa ulaşan, dünyanın ilk 20 büyük ekonomisinden biri olan, bununla yetinmeyip ilk 10’a gireceğim diye hedef ileri süren Koca Türkiye. Daha kocaman bir imparatorluğun (Osmanlı) küllerinden doğan Koca Türkiye. Büyümüşüz, gelişmişiz, çoğalmışız, yurt dışına seyahatler yapıyoruz. Yollarda pasaport denetimlerinde biz Türkler’in işimiz, başkalarınınkinden daha uzun sürüyor, buna canımız sıkılıyor. Adam inceliyor da inceliyor. Üst arama uzun sürüyor, ayakkabı çıkarmalar var. Vs. vs. Bazen Türkçe de hitab ediliyor. Vatandaşlarımız bu diyarlarda memur olmuşlar, dayanamayıp ana dilleriyle hitab ediyorlar. Dedik ya, anayurttan taşmışız, gurbet ellerde iş tutmuşuz, memur olmuşuz, işçi olmuşuz, politikacı olmuşuz. Pasaport kuyruğunda beni fazla bekleten yabancı polis, benim trafikte, şerit değiştirmelerde, yön değiştirmelerde, sinyal vermediğimi biliyor da bunun için mi böyle yapıyor acaba? Trafikte, yol boyunca, hız ne olursa olsun, hep önümdekini sollamaya uğraştığımı biliyor mu acaba? Acaba tuğla kovuğu kadar dar yerlere burnumu soktuğumu gördü mü? En sağdaki emniyet şeridinden fırlayıp, 3-5 arabayı sağlayarak ve yeniden konvoya kaynayarak, o insanların haklarını yediğimi fark etti mi? Yol sormak için durmak zorunda kalan yabancı arabalara anında korna çektiğimi, zebra çizgili lambasız yaya geçitlerinde, yayalara yol vermek için duranları kornayla protesto ettiğimi gördüler mi acaba? Bunlar yoksa benim, yayaların üstüne üstüne gaz vermemi, onları korkutmak için yaptığımı bilmiyorlar mı, onları ezeceğimi mi sanıyorlar, salaklar? Hani diyorlar ya, “BİR ÜLKENİN UYGARLIK SEVİYESİNİ GÖSTEREN EN İY GÖSTERGE, O ÜLKENİN TRAFİK DÜZENİDİR” diye. Avrupa Parlamentosu’nda konuşan eski başkan Martin Schulz (63) bu özdeyişi bildiği için mi, ya da Türkiye’de yılda (2017) 7400 kişinin trafik kazalarında can verdiğini bildiği için mi, Türkiye’yi kötülüyor, “Bu ülke (Türkiye) insanlarına, Avrupa’da serbest dolaşım hakkı verilemez” diyor. Genç Avusturya Başbakanı Kurz (31) acaba, “Türkiye’nin AB (Avrupa Birliği) içinde ne işi var?” diyerek, saçmalarken daha doğrusu, Cihanbeyli tabiriyle “ağzını yüzünü sallarken”, arabanızın önüne park edip çıkmanızı engelleyen, sonra da gelip “kusura bakma” bile demeyen vatandaşlarımızı mı gördü? Veya lambasız göbeklerde, bencillik yüzünden, gamalı haç gibi birbirini kilitleyip öylece vıyak vıyak korna çalan sürücülerden mi bahsedildi bu adamlara? Değerli okuyucularım, amacım değerli insanımızı kötülemek değil. Çoğu zaman, “insan dünyanın her yerinde insandır” diyerek buna karşı çıkarım. Aralarında uzun yıllar yaşadığım bu Avrupa toplumlarını da iyi tanırım. Trafik konusunda onlara hak vermemizde hiçbir sakınca yok. “KİŞİ KUSURUN BİLMEK KADAR İRFAN OLMAZ” atasözü ne güzel söylemiş. Trafikte gördüklerimiz, her gün hepimizi derinden üzüyor. Gene de madalyanın arkasına da bir göz atalım. Kırmızıda durmayanlar yıldan yıla azalıyor, farkında mısınız? Gün gelir, bakarsınız, parmağını 1 cm oynatarak sinyal verenlerimiz de çoğalır. Saygılarımla.