Konya
°C
Yeni Meram

Kervan!

Kervan!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
11.01.2018 07:36
10.01.2018 16:38
0
3129
ABONE OL
Kervan kavram olarak, uzak yerlere ticaret malı ve yolcu taşıyan, at, deve, katır vb.den oluşan yük hayvanları katarı anlamına gelir. Anadolu’nun ilk payitahtı olan Konya, geçmişte de, kervanların devamlı uğradığı, merkezi bir uğrak noktasıydı. Selçuklu medeniyetinin ihtişamını ve ufkunun genişliğini gösteren kervansaray adını verdiği yapılar kervanlar için güvenli bir sığınak ve barınak özelliğini taşımış, Konya’yı ticaretin gözbebeği haline getirmişti. Mesela, “Irak yerin haberini kervan getirir” sözü, kervana katılıp gidenlerden haber getiren, müjde getiren ya da hüzünlü akıbetlerini hakkında bilgi getiren durumlar için söylenirdi. Günümüz kervanları, kervanlıktan çıktı konvoy oldu. Ayrılık, gayrılık oldu. Ayrı ayrı yollardan, yola revan olmak oldu! Aynı konularda ihtilaf oldu! Tevatür oldu! Rivayet oldu! Söz dalaşı oldu! “Kaleden kaleye şahin uçurdum” misali, laf atma ve sataşma oldu! “At Martinini Debreli Hasan dağlar inlesin” dercesine dağları inletme oldu! Selçuklunun payitahtında dünde kervan çoktu, bugünde çok! Selçukludan kalma asırlık hanları, kervansarayları uzunca bir süre kendi kaderine terk eden bizler, yıllar sonra az biraz uyandık kendimize geldik. Yıkılmadım ayaktayım diyen 7-8 asırlık hanları, kervansarayları adına restore dediğimiz, restore facialarıyla ne düne, ne bugüne benzemeyen bir şekilde ayağa kaldırdık! Bu yapılar restorasyon olarak hiçbir zaman, dünya çapında restore uzmanlarınca aslına uygun olarak restore edilen ülkemizdeki kiliselere erişemedi! Birçok tarihi yapımıza yıkılsın da bize yer açılsın diye, bir dua etmediğimiz kaldı, bir çoğunu da en olmadık sebepler icat edip yıkıp attık! Bizim işimiz, günümüzün kervanlarıyla buralara uğramaktı. Kervansaray mı kervansaray! Han mı, han dedik! Oldu bittiye getirdik, kestirmeden tamam ettik! İpek yolu güzergahlarında olanlarına bilvesile deyip kervan olduk, vardık etrafı temaşa eyledik. Kendi medeniyetimizin yadigarlarına ne kadar sahip çıktığımız ortada olunca, kervan dediğiniz kavram da hikaye oluyor. Uydur-kaydır bir şekilde ayağa kaldırdığınız hanlara ve kervansaraylara giden kervanlar işte öylesine oluyorsa, kimse kimseye bahane bulmasın! Bu şehirde kervan heveslisi çok olunca, şehrin doğusu-batısı, kuzeyi-güneyi kervandan geçilmiyor. Şehrimiz ileri gelenlerinin, Mevlana Konya’nın markasıdır diye ellerinden geleni yaptıkları Mevlana, varın gidin, kendinize marka yapacak başka şeyler bulun, havanda su dövmeyin, Mevlana demek Konya demek, Konya Mevlana demek, marka tabiri bana yapacağınız en büyük nezaketsizliktir dese de, Mevlana konusunda ortak bir nokta bulamayanlar, el ele veremeyenler, temsilde hata olmasın; Mevlana’nın doğum gününe alternatif bir gün icat eyleyip, kervanlarını Kızılviran Hanına sürmüşlerdi. Ne mi demiştik? Bu şehirde kervan çok! Kervan heveslisi çok! Lakin; Konya adında bir kervanımız olsun, hepimiz bu kervana katılıp, yola çıkalım diyen yok! Kervan çok oluca, bölük-pörçük olunca, sen-ben hikayesinin dinleyicisi, bizim kervan-sizin kervan tevatürlerinin yaygaracısı aramadığınız kadar olunca, ne kervanın hükmü kalıyor, ne de şehirde var olan kervanın rakam olarak çokluğu! Bin tane kervanın olsa ne olacak? Yola çıkamadıktan sonra, şehri, anlatamadıktan tanıtamadıktan sonra, şehri taşıyamadıktan sonra, şehri önemli limanlara, merkezlere ulaştıramadıktan sonra… Un var, şeker var, yağ var, irmik var, odun var, ateş var, yeminle kazanda, kepçe de hazır lakin helva yapacak helvacı yok derler ya… Bizde de, helvacı misali kervancıbaşı yok. Var da mı yok? Var olanları kenara almak için yapılan savaşlardan galip çıkan mı yok? Yoksa, biz böyle iyiyiz, kervan çok, kervancıbaşı çok, han çok, kervansaray çok, herkes konmuş oturmuş bir hana, kervansaraya, pişmiş aşımıza su katmayın hikayeleri mi var? Yıllar yılları kovalarken, görüyorsunuz ki, kervanları tek bir kervan olarak birleştirmeye kimsenin yanaştığı yok. Niyeti ve isteği de yok! Neden yok! Bilen yok! Soran yok! Sorana cevap veren yok! Kervana karışmalı lakin, ne gerisinde kalmalı, ne başında durmalı diyenlerin tamamı, tam kadro, kervanlarda saf tutmuş vaziyetteler. Bunun adına taşın altına elini koymak deniyordu. Ben elimi taşın altına koymak için burayım diye ahkam kesenler, kervanların ne gerisinde, ne de başındalar. En emin yer neresiyse, neresini belirlemişlerse, onları o emin yerlerde bulabilirsiniz. Dillerinden düşürmedikleri bu şehre bir kervancıbaşı lazım sözü ise en tipik özellikleri. Kervanları böyle olan bir şehrin kervanları en fazla ya Kızılviran Hanına ya da Dokuzun Hanına kadar gider!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.