Konya
°C
Yeni Meram

"Kapılar Açılır Yeter Ki Vurmayı Bil!"

"Kapılar Açılır Yeter Ki Vurmayı Bil!" - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
22.02.2017 08:27
0
10995
ABONE OL
■ Kapı açılır Yeter ki vurmayı bil! Ne zaman bilemem Yeter ki o kapıda durmayı bil! (Hz. Mevlana) ...      “Kapı”  dilimizde, çoğu kez sözcük olmayı aşar deyime hatta kavrama dönüşür; ■ kapı dışarı etmek, ■ kapı kapı dolaşmak, ■ kapı komşu , ■ kapısında büyümek, ■ kapısını aşındırmak, ■ kapı yoldaşı, ■ yanlış kapıyı çalmak, ■ çat kapı, ■ kapıyı açmak. … ■ Bir kapı ya açık durmalı ya kapalı. (Alfred de Musset) Daracık hayatları olanlar, kapılarının önüne gelen her yeni karşısında meraka kapılırlar… (Diyor Stefan Zweig) … Günlük yaşamda “ kapı”  geleneksel toplumsal yaşamınızda, bir folklor, edebiyat ve çeşitlemedir. Kapı üzerine atasözleri de anlam dünyamızın incileridir; ■ Acemi katır kapı önünde yük indirir ■ Allah bir kapıyı kapar diğerini acar ■ Allah gümüş kapıyı kapar altın kapıyı acar ■ Altın anahtar her kapıyı acar ■ Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır Beğenmediğimiz bir istekle karşılayınca da kapıyı gösterirsiniz;     Başka Kapıya Romanlara, öykülere ve şiirlere konu olan   bir başka “kapı” çağrışımı daha var;     Postacı kapıyı iki defa çalar!..    ■ Sahipsiz kapı anahtarsız açılır.(Atasözü) ■ Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin  (Doris Lessing) Mevlana'ya bir öğrencisi geldi, sordu; -Siz, insanın önünde dört kapı vardır, diyorsunuz, bunu biraz açabilir misiniz?    Mevlana öğrencisine biraz ilerdeki medreseyi gösterdi; -Orada gençler ders çalışıyorlar. Şimdi oraya git, aralarından dört öğrenci seç ve enselerine birer tokat vur.    Öğrencisi bu isteğe bir anlam veremedi, gidip söyleneni yaptı. Sonra Mevlana'nın yanına döndü. Mevlana "Haydi anlat" dedi. Öğrenci anlatmaya başladı;    - Söylediğiniz gibi yaptım. İçeri girdim, öğrenciler önlerindeki kitapları sessizce okuyor, ders çalışıyorlardı. En yakındaki öğrenciye tokat attım. Hemen doğruldu ve bana bir yumruk vurdu. Yerden kalkıp ikinci öğrenciye tokadı patlattım. O da yumruğunu sıkıp ayağa fırladı ama vurmadı; döndü, tekrar oturdu ve önündeki kitabı okumaya devam etti.    Üçüncüye tokadı vurdum, başını kaldırdı, bana bir an baktı, sonra tekrar kitabına döndü.    Dördüncü öğrenciye de vurdum, o hiç kımıldamadı, başını çevirip bakmadı bile, kitabını okumaya devam etti. Mevlana yorumladı; - İşte şimdi insanın önündeki dört kapıyı görmüş oldun.    Öğrenci anlamamıştı, Mevlana anlattı; - Birincisi en basit ve ilkel kapıdır, kısasa kısas kapısıdır. Bu kapıdan çıkan insan ilk hali nasılsa öyle kalmaya devam eder.    İkinci genç yumruğunu sıktı, vurmadı. Tam vuracakken birinci kapının yanlış olduğunu düşündü, ikinci kapıdan çıktı.   3. sü henüz kötülüğün ne olduğunu tam bilmiyor, öğrenme aşamasında, onun çıktığı kapı gerçekleri öğrenmeye yakın bir kapı.    Dördüncüsü ise kötülüğün ne olduğunu, insanları iyiliği biliyor, en ilerdeki kapıdan çıktığı için sana dönüp bakmadı bile. İşte insanın çıkabileceği dört kapı budur. En ileri kapıya ulaşması için de insanın kendisini eğitmesi gerekir. Hz. Mevlana’nın anlatısı kıssadan hissedir. ... ■ Sevgilinin ab-ı hayatı ulaştı, ah-u zar kalmadı Buluşma bahçesinde diken, har kalmadı. Kalpten kalbe bir kapı vardır derler. Kapı da nedir, arada, duvar kalmadı. (Hz. Mevlana) ...     Dize dize kapı;Açıldıkça çarpar, içe dönük bir kapı… (Behçet NecatigilBen bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var   Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem… (Cahit Sıtkı)Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece. (Yahya Kemal)Kapı kapı, bu yolun son kapısı ölümse! Her kapıda ağlayıp, o kapıda gülümse. (Necip Fazıl) … ■Alevî-Bektaşi öğretisi, 4 ana tema (Kapı) üzerine oturur. Bunlar; Şeriat, Tarikat, Marifet ve Sırr-ı Hakikat kapılarıdır. Her kapının on makamı var. Bunun içindir ki algılayış Bektaşî felsefesinde dört kapı kırk makam olarak formüle edildi. Bu görüş önce Ahmet Yesevî tarafından “Fakirname”de dile getirildi. İnancı dört bölüme ayırmak öğrenme kolaylığı sağlamaya yönelik olup “Makalat”ta aynı şekilde ifade edildi; Yunus Emre’nin dile getirdiği “Dört Kapı Kırk Makam” savı Türk İslam Tasavvufunun temel anlayışını oluşturdu; “Kırk bin kırk dört tabakat meşayih evliyalar Dört kapıdır kırk makam dem evliya demidir” ... “Şeriat, tarikat yoldur varana, Hakikat, marifet andan içeru” “Evvel kapı şeriat, geçse andan tarikat Gönül evi marifet, ışk hakikat içinde” (Yunus Emre) … Harabi’nin dizeleri ise iç gerçekliği yansıtan düşünce, ve yorum niteliğindedir. “Şer-i şerif inkâr olunmaz ama, şeriat var şeriattan içeri, Tarikatsız Allah bulunmaz ama, tarikat var tarikattan içeri. Gördüğün şeriat şeriat değil, gittiğin tarikat tarikat değil, Marifet sandığın marifet değil, marifet var marifetten içeri. Vech-i Harabiyye gel eyle dikkat, Hakk’ın cemalini eylesin rüyet, Sadece Hakk vardır demek değil hakikat, hakikat var hakikatten içeri.”   … Kapıları yitirmek;    Ne günü görebiliyorum, ne seni Pencereleri yitirdim. Kalakaldım arasında beyaz selviliklerin, Kalkıp yanına gelemiyorum, Bu en acısı ki yitiklerin, Kapıları yitirdim. A.Rıdvan Bülbül (Gökyüzü Mahallesi)  
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.