Konya
°C
Yeni Meram

KAPI KUTLU BİR KAVRAMDIR!

KAPI KUTLU BİR KAVRAMDIR!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
17.01.2019 00:14
16.01.2019 16:15
0
4456
ABONE OL
Kapı tabiri Türk Milleti için kutlu ve mana yüklü bir kavramdır. Kapı açmayı, kapı kapatmayı, kapı önüne varmayı, kapı çalmayı bildiğimiz gibi, ardı ardına kapılar dizip, her kapıya, kapıcılar, muhafızlar konulmasını da içimize sindiremeyiz. Kabullenemeyiz! Bize en hoş kapı Hakkın kapısıdır. Biliriz ve inanırız ki, bizleri yaratan, kapısından hiçbir kulunu boş çevirmez, kapısını da kullarına kapatmaz. Bazen kendiliğinden açılır kapısı, bazen kapıya kadar varmanız gerekir. Her birinde ayrı ayrı hikmetler vardır açılan ve açılmayan kapıların. Hakkın kapısı, dünya kapılarına misaldir. Gani gönüllülük, hoş görü, her daim açılan kapı, yada hiç kapanmayan kapılar, Yaradan’dan bize lütuftur, ihsandır. Türk Milleti binlerce yıldır, devletsiz olamayan ender milletlerin başında gelir. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” dememiz ondandır. Devletimizin var olması, bizim olmazsa olmazımızdır. Devlet kapısı, kurumların, açık kapılarına, beyaz kapılarına, mavi kapılarına benzemez. Devlet kapısı, Hakkın kapısından bir nişanedir! Dünya durdukça var olması, ayakta kalması, yaşaması, yücelmesi ve yükselmesi için dua ettiğimizdir devletimiz! Biz biliriz ki, Devletimiz bizi bilir, bizi görür, bizi sever, bizi gözetir, ne haldeyiz, ne durumdayız unutmaz, hatırlar, kapısından boş çevirmez! Ana gibi bağrına basar, baba gibi şefkatlidir. Devlet kapısı, yüce gönüllü, gani gönüllü görevlileriyle imdadımıza koşandır! Devleti ebed müddet denilmesi boşuna değildir. Türk Milleti olarak, tarih sahnesinde yer aldığımız bütün coğrafyalarda devlet kurmamız, kurduğumuz devletlerle yaşadığımız coğrafyalarda hem kendi milletimize, hem de o coğrafyalarda yaşayanlar için sağladığımız imkanlar, açtığımız kapılar, bugün kendini dünyanın en medeni devleti olarak görenlerden çok daha fazladır. Bizim kapımız, Hakkın kapısından, ilham alan kapılardan olduğu içindir ki, ardına kadar açıktır. Onun için ne olursan ol gel, kim olursan ol gel, ümitsizlik kapısı değil bu kapı denmiştir. ***** Rahmetli Özal döneminde, yayınlanan bir genelgeyle, Mülki İdare Amirlerinin ve kurum yöneticilerinin kapıları, özel görüşmeler dışında devamlı açık tutulacak denmişti. O yıllarda Nevşehir-Gülşehir İlçesinde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yapıyordum. İlçe Kaymakamımız bizleri topladı, bu konuyu geniş bir biçimde açıkladı. İlk önce kendi odasının kapısını ardına kadar açtı. Ve dedi ki; aynen benim kapımın açık olduğu gibi, sizlerinde kapıları bu şekilde vatandaşa açık olacak, özel görüşmeleriniz olabilir, lakin, görüşme biter bitmez, açın kapınızı. Toplantı sonrasında İlçe Müdürleri olarak, odalarımıza gittiğimizde, açtık kapılarımızı ardına kadar. Anladık ki, devlet kapısını, kurumlarımızın kapısını lüzumundan fazla ve gereksiz bir şekilde kapatmışız, insanlarımıza. Sadece kapımızı değil, gönüllerimizi de kapatmışız! O dönem de, rahmetli Özal, resmi kurumların, insanımızdan uzaklaştığını, insanların dertlerini yeterince dinlemediğini, çözüm odaklı duruşlar sergilemediğini görmüş ve bu işe oldukça kesin ve keskin bir neşter vurmuştu. Vatandaşla devlet buluşmasına, kucaklaşmasına yol açan bu uygulama, aynı zamanda insanların dertlerini anlatmasına, kapılarda beklemeden, acaba kızar mı, ne der, içeri alır mı, almaz mı endişelerini de sona erdirmişti. ***** O dönem yalancı bir bahar gibi oldu diyenler olduysa da, kapıların istenirse açılabileceği, açılması gerektiği, açıldığında birçok problemin yüz yüze konuşulduğunda çözülebileceği ortaya çıkmıştı. Türk devlet geleneğinin unuttuğumuz, bir yönü bu şekilde tatbik sahasına konulmuştu. Bizim neslimiz, 12 Eylül öncesinin açmazlarını, olmazlarını, yasaklarını, imkansızlıklarını, inatlaşmalarını, taraf tutmalarını, keskin fikir ayrılıklarını dolu dolu yaşamıştı. Rahmetli Özal döneminin o insanları kaynaştıran, buluşturan, yakınlaştıran, yüzlerde tebessümler ve gülümsemeler eksik etmeyen hallerine şahit olmuştu. Sevgili okurlar! Hemen hepimiz için en dramatik olay, açılmasını beklediğimiz, açılır diye ümit ettiğimiz kapıların yüzümüze kapanması ve birileri tarafından kapatılmasıdır. Bu kapılar sebep gösterilmeden, adeta keyfe keder bir şekilde kapatılmışsa, hele güvendiğiniz dağlara karlar yağdırılmışsa o kapılara güveniniz kalır mı? Varılan kapılar, başvurulan kapılar, dertlerin çözümü için, umutla çalınan kapıların adı, ister açık kapı, ister beyaz kapı, ister mavi kapı olsun! Kapı, ardına kadar açık kapı olmalı. Çözüm sunamadıysa, neden çözüm olmadığını açıklayan bir kapı olmalı. Sen başvurunu yap, biz seni ararız deyip, sizi unutup giden bir kapı olmamalı. İnsanımız adı değişik dünya kapılarından; üzülerek, kahrederek, ağlayarak, ah ederek çok döndü. Bugün aynı noktaya yani istendiğinde ardına kadar açılabilen, açılabilecek, açılması mümkün olan kapıların olabileceği noktasına geliyoruz. Sevgili büyüklerimiz! Bizim insanımız, istisnalar hariç, kendini aşan, bir türlü aşamadığı problemleri, çözemediği dertleri olmadığı müddetçe, çalmaz kapınızı. Kapınızı çalmışsa bilin ki, bütün çareleri tükendiği için, çalmıştır kapınızı. Adının önünde “açık kapı” yazan kapılar kapalıysa, baştan savıyorsa, bugün git-yarın gel diyorsa, adam seçiyorsa küser yakasına, ah eder. Mazlumun ahı, kapıyı kapatanlardan çok önce, anında, ahları işitene ulaşır. Ve sonra, “Alma mazlumun ahını çıkar aheste, aheste” denen o süreç başlar ki, keşke o kapıyı açsaydım, keşke hiç böyle bir şey yapmasaydım demekte kâr etmez!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.