İttifak bloku

Türkiye ve dünya çapındaki yazarlara, araştırmacılara, siyaset bilimcilere bakıldığında bulunduğu ülkenin veyahut dünyanın gelişim ve değişim evrelerini, yapılan görüşmeleri, kısacası her türlü etkeni baz alarak bir takım çıkarımlar ve tahminlerde bulunur. Türkiye’de yapılan 2017 referandumu sonucundan başkanlık sistemine adım atılarak genelde köklü devletlerin benimsediği liberal sisteme geçiş yapıldı. 2018 seçimleri ile beraber 2002 yılından bu yana tek başına iktidar olan AK Parti Cumhur ittifakı adı altında MHP ile beraber yol almaya başlamıştı. Lakin yakın zamanda söylenilen ve yapılan görüşmeler bizlere, acaba ittifak blokunda bir değişim veya eklenti olacak mı sorularını beraberinde getiriyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Saadet Partisi'nden çeşitli isimler ile görüşmesi ittifak blokuna Saadet Partisi'nin de eklenme durumunun söz konusu olabileceğini düşündürdü. Yine aynı şekilde İYİ Parti’nin de ittifak blokuna yakınlaşması ve 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı tarafında seçimlere girebileceğinin sinyallerinin yakıldığı, kamuoyunda da bu tarz haberlerin üstünkörü bir biçimde yapıldığına da şahit olduk. Sağcı-solcu ayrımlarına ne kadar girmek istemesem de, ABD tarafında uygulanan kutuplaştırmaların yavaş yavaş ülkemizde de görüleceğinin öngörüsünü yapmamız çok da yanlış olmayacaktır. Şimdi siz değerli okurlarımıza bir olguyu anımsatmak isterim, hepimizin muhakkak bir yakını Avrupa’da çalışmak üzere yurt dışına çıkmıştır. Bu yakınlarımızın memlekete geldiklerindeki muhabbetlerini, sohbetlerini bir hatırlayın isterim. Konuşmalarının genelinde orada yaptıkları, uğraş oldukları mesleklerinden başka çok az konuda yorum yaptıklarını hatırlıyor olmalısınız. Bunun sebebi Avrupa’daki tek yönlü sistemin bir sonucudur. İnsanları yalnızca bulundukları işleri, icra ettikleri meslekleri haricinde farklı durumlar ve olaylar için yorum yapma yetkilerinin kaybettirilmesi arzulanmıştır. Millet olarak bizler Avrupa’daki bu tekcil yaşamın tam tersine çok yönlü yetiştirme ve uygulama işlevleri ağır basmaktadır. Bizde konuşmaya başlayan her çocuktan, ölümün eşiğindeki her bir bireye kadar siyasetçi olma ve siyaset üzerine konuşma yetisi sanki bir gereklilik ve zorunlulukmuş gibi hissedilmektedir. Elbette ki milletimizin bu kadar siyaset ile içli dışlı olmasının iyi yönlerini eleştirmiyorum. Siyasetin rant elde edebilmek için kullanılmasından ve yapılan çalışmalar, getirilen hizmetler, mesai kavramı gözetmeksiniz çalışan yüzlerce, binlerce devlet personeline hakaret edilmesinden dert yanıyorum. Halbuki insanların siyaset üzerine konuşma yapacakları zamanı kendi iş ve uğraşları alanında uzmanlaşmaları konusunda harcadıklarında çok daha başarılı olacaklarını savunan bir tez öne sürmek istiyorum. Devlet millet içindir sözü bizlere atalarımızdan miras kalan bir değerdir. Devlet her kim, hangi cenah, hangi parti fark etmeksizin devletinin ve milletinin bekası için çalışmalıdır. Cumhur İttifakı'na olan güvenin en büyük sebebi; milletin, ülkenin gelecek vizyonuna yapılan yatırımların hatta ve hatta Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Necmettin Erbakan hoca haricinde ilk defa bu milletin önüne gelecek vizyonun koyulmasından ibarettir. Türkiye tarihinde hiç görmediği bir reform hareketinin fitili, Cumhur İttifakı blokunu genişletilmesi ile gerçekleşecektir. Tıpkı ABD’de olduğu gibi sert kutuplaşmalar belki bugün değil lakin 30 yıl sonrası için olmazsa olmaz bir durum haline gelecektir. Türkiye’de şu an her bakanlık kendi bünyesinde derin yapılaşma ve reform hareketleri içerisine girmiş ve gelecek vizyonunu normlaştırma çalışmalarına başlamıştır. Cumhur İttifakı ülkenin geleceği için derin bir önem arz etmenin ötesinde, bütün mazlum coğrafyası için umut içermektedir. Bugün Libya’da, Bosna’da, Kosova’da, Suriye’de, Irak ’ta, Azerbaycan’da; umudun, barışın, adaletin, Altay Dağları'ndan, Hazar Gölü'nden, Kadırgan Dağları'ndan gelen Türklerden geleceğini biliyorlar. Fatih ARSLANPINAR