İşaret çocukları

Bir anlatımda şöyle geçer “Birisi parmağıyla bir yeri işaret ettiğinde insanlar parmağın gösterdiği yere odaklanır, hayvanlar ise parmağın kendisine.” Her zamanki gibi 2020 yılında da birisi çıkıp bir yeri gösterdi sürekli biz insanlar da gösterdiği yere odaklanıp arkadan dönen dönme dolapların yine farkına varmadık. Medyanın sansasyonel haberlerini bir tarafa bıraktık sosyal medyada artık eski özgürlüğünü zamanla kaybetmeye başladı. Trol orduları bir çalışma başlattı ve yine insanlar o trol hesapların oluşturduğu gündemde sürüklenmeye devam ettiler. Koskoca bir yıl, tabiri caizse felaket üstüne felaket getirdi. Felaketten kastım Ayasofya Camii’nin açılmasını felaketten sayan Sözcü gazetesi çaresizliği değil tabi. İnsanoğlunun geçmişini, dün ne yaşadığını maalesef çok çabuk unutur olması fakat burada unutulmaması gereken husus şu ki insanın dün ne yaşadığını hep unutması istendi bir gün gündem Avusturalya yangınları iken öbür gün bir anda Covid-19, bir anda ABD – İran gerilimleri olup çıkıverdi. İnsanların başlarını, gözlerini sürekli tek bir tarafa çevirdiler. Halkların tek bir gündem ile oyalanması sağlanarak, devlet işleyişini devlet kararlarını görmemeleri istendi, nitekim tüm dünyada bu girişim her zamanki gibi başarılı oldu. Siz değerli okurlarıma soruyorum, mart ayından bu tarafa Covid-19 haberlerinden başka bir manşetle karşılaştığınız oldu mu? Birleşmiş Milletler'de alınan Türkiye karşıtı kararlar basında ne kadar yer buldu, ya da Karadeniz' de bulunan petrol rezervinin kim ve kimler tarafından çıkarılacağını hangimiz biliyoruz? Vakti zamanında FETÖ terör örgütünün yerel basını ele geçirdiği ve devlete verdiği zararları hatırlatmak isterim. Peki ya şu an yerel basın kimin, kimlerin elinde, trol ordularının asıl sahipleri kimler? Devletimizin binlerce yıllık tarihi geçmişine baktığımızda en çok hangi unvana sahip insanlar tarafından zarara uğratıldığını da söylemeye gerek yok sanırım. Günümüzde asıl güç ve mekanizmanın medya üzerinden döndüğünü bilmeyen kalmadı peki ya şu an medya gücünü elinde tutan, sosyal medyadan istifa mektubu paylaşanlar tarafından desteklenen, basın ile kalmayıp devlet mekanizmalarını istila etmeye çalışan, resmi açıklamaları önceden basına sızdırıp devletin bakanlarının bekasını tehlikeye atma cüretini gösterenler, peki ya kim bunlar? Devletin otoritesi içine sızmaya çalışan tarikatları biliyoruz, cemaatleri biliyoruz, FETÖ terör örgütünden sonra kimlerin bu boşluğu doldurma çabası içerisinde girdiğini ve önlemi alınmadığı taktirde aynı olayların zuhur edeceğini de biliyoruz. Benim söylemek istediğim ise zaten devlet mekanizmasının içinde olanlar. Devleti içten fethetmeye çalışanlar değil, devlet olmaya çalışanlar. Bu güruh bu sefer devleti darbe ile değil devleti kullanarak başa geçmeyi planlıyorlar. Pelikan kuşları uçuyor, biz işaret edilen tarafa bakmaya devam ediyoruz…