İNSAN ÖLDÜRMEK (CİNAYET)

Milletçe bir insan öldürme (cinayet) olayını seyrettik. Evet, devleti, polisi, askeri ve vatandaşlarıyla, bir cinayeti, İstanbul’un ortasında, görülmemiş bir gaflet, anlaşılmaz bir şaşkınlık ve beceriksizlik içinde seyrettik değerli okuyucularım. Tanınmış Gazeteci Cemal Kaşıkcı, aslen Türk, Suudi Arabistan vatandaşı, İstanbul’da 2.10.2018 günü, Suudi Başkonsolosluğu’na giriyor. Evlenmek için, daha önceki evliliğinin boşanma belgelerini almak için buraya girerken, (saat 13.14) nişanlısına (Hatice Cengiz) sen dışarıda beni bekle, gecikirsem ilgililere haber ver diyor. Cemal Kaşıkcı oradan bir daha çıkamıyor. Nişanlısı Hatice Hanım durumu, Türk Arap Derneği’ne ve AKP’li Yasin Aksay’a bildiriyor. Bu arada aynı gün, yani 2.10.2018 günü gece yarısı, 15 kişilik bir Suudi ekibi Özel uçaklarla İstanbul’a geliyor ve sabaha karşı 5.05’te Levent’teki Möwenpick Oteli’ne girip, aynı gün saat 9.40 ve 10.50’de otelden çıkarak konsolosluğa gidiyor. Ekip saat 15.08’de 2 araçla konsolosluktan çıkıp otele, oradan da saat 20.00 civarında ayrılıp Atatürk Hava Limanı’na varıyor. Buradan saat 21.00’da 2 özel jetle Türkiye’den ayrılıyor. Bütün bunlar olurken, Türk Güvenlik yetkilileri ne yapıyor? Hiçbir şey. Konuyla ilgili olarak, 5 gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7.10.2018’de, “Beklentim hala iyi niyetli, inşallah arzu etmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalmayız” diyor, daha sonra da, Macaritan’da iken, “bu olay bizler için çok önemli” diyor. Olanlar karşısında Türkiye’nin davranışına bakar mısınız? Gazeteci içerden çıkmıyor, Türk yetkililer hiçbir şey yapmıyorlar. 15 kişilik Suudi ekip, muhtemelen cinayet işini bitirip saat 15’te 2 araçla çıkıp gidiyor. Şimdi su soruyu sormak lazım. Konsolosluğa giriş çıkışları neden engellemedik? Ortada içeriye girip bir daha çıkamayan bir insan var, bu insanın yakınının şikayeti var, yardım talebi var. Konsolosluk yetkilileri, net bir cevap verinceye kadar, giriş çıkışlar engellenmeliydi. Şimdi, kalkmışız bu ekip mensuplarının Türkiye’ye iade edilmesini Suudi Arabistan’dan talep ediyoruz. Bunlar elindeyken, bir şey yapma, sonra onları geri iste. Bu, bence bir gaflet. Uluslararası diplomaside, konsolosluk içi, ait olduğu ülkenin toprağı sayıldığından, oraya girilmedi. Ama biz diyoruz ki, oraya dahil olan, bir daha da haber alınamayan bir insan var, bu insanın yakınları var, insanlık vicdanı var, bu ülkenin milli itibarı var. Bütün bunları düşünürsek, güvenlik yetkililerimizin pasif tutumunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Burada bir insan hayatı var. Buna karşılık ortada hiçbir şey yokken, Hollanda’nın bir bakanımızın önünü kesip büyükelçiliğe gitmesini engellediğini hatırlıyoruz. İyi yönetici, doğru zamanda, doğru kararı, doğru çabuklukla verendir. Saygılarımla.