İk’nın marketing (pazarlama) yönü

Sadece firmaların adayları değil, adayların da firmaları seçme hakkına sahip olduğu günümüz dünyasında firmalar kendi personelleri, aday personelleri, müşterileri ve rakipleri tarafından sürekli izleniyor. Firmanın kurum kültürü, kulaktan kulağa yayılan müşteri ve çalışan deneyimleri, medyada çıkan haberleri ile firmalar kendileri hakkında olumlu veya olumsuz bir izlenim yansıtıyor. Firmanın yansıttığı ilk izlenim de insan kaynakları profesyonellerine çok iş düşüyor. Şunu kesin bir dille söyleyebilirim ki iş görüşmesine gelen bir adayın ilk izleniminden tutunda müşterinin ürün memnuniyetini deneyimlediği son izlenime kadar firma hakkında oluşan olumlu olumsuz yargıda ki en önemli kaynak İK profesyoneli oluyor. Şaşırtıcı değilmi? Ama gerçek! Şimdi bu sürecin nasıl işlediğine bakalım. İK’cının aranılan nitelikleri ve yapılacak işi doğru-net-kurumsal bir dille yayınladığı ilanın içeriğine bakıp iş görüşmesine gelmiş veya firma tarafından uygun bulunup çağırılmış herhangi bir aday düşünün ilk kiminle görüşür, kimi dinler, kime cevap verir kime firma hakkında sorular sorar? Tabi ki İK profesyoneline. Bundan dolayı iş görüşmeleri sürecinden işe alım sonuçlanıncaya kadar ki süreçte adayın gözlemleri ve firma hakkındaki olumlu olumsuz yargılarının oluşmasında İK profesyonelinin payı büyük olur ve aday için insan kaynakları birimi bir nevi ait olduğu firmanın yüzü, resmi ve tanıtıcı reklam filmi haline gelir. Tüm bunların yanı sıra adaylarla yapılan yetkinlik bazlı mülakat sonunda aranılan nitelikleri taşıyan ve o işi yapabilecek en uygun adayın adil şekilde seçilmesiyle başlayan süreci, planlı ve başarılı bir oryantasyon (işe alıştırma) eğitimi ile sağlamlaştıran İK’cı firmanın kurumsal kimliğini hissettirerek personelin çalıştığı her an boyunca yaşadığı deneyimleri, iş yapma performansını, tutundurma ve kariyer geliştirme ile işten ayrılış süreçlerini gözleyerek ve geliştirerek ona ait sorumluluk içerisinde olur. İK’cı bu süreç esnasında çalışanlarını iç müşteri gibi görmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir. Nasıl ki Pazarlama departmanı müşteri deneyimi tasarlayarak ürün satmaya çalışıyorsa İK departmanı da çalışan deneyimi tasarlayarak yetenekleri kazanmalı ve şirkete bağlamalıdır. Burada ki en önemli ilkesi ise “Mutlu çalışanlar, mutlu müşteriler yaratır. Çalışanın gönlünü kazanmadan müşterinin gönlünde taht kurmak imkansızdır” bakış açısı ile hareket etmesidir. Bu ilke ile hareket ettiğinde başta söylediğim olumlu izlenimi doğru yansıtmış olacaktır. Bu izlenimi yansıtacak İK profosyonelinin iletişim becerileri kuvvetli, içsel motivasyonu yüksek, stres ve kriz yönetimi alanında uzman, analitik ve stratejik düşünme becerilerine sahip ve tüm bunları liderlik yönleriyle harmanlayıp yönetebilecek potansiyel de olmasının yanı sıra bugünkü anlattığım konunun temeli olan marketing (pazarlama) yönünün de kuvvetli olması ve yaptığı işi en iyi şekilde yansıtması gerekir. İnsan Kaynakları departmanı sadece çalışanların işe alım, işten çıkış, özlük işleri, puantaj, maaş, izin vs gibi uygulamalarını gerçekleştiren bir birim değil kurumsal kimliği kuran ve devamında pazarlama stratejileri olan “işveren markası” ve “itibar yönetimi” alanlarına da katkıda bulunan bir birim olmalıdır. Sonuç olarak iş görüşmesine gelen bir adayın ilk izleniminden tutunda müşterinin ürün memnuniyetini deneyimlediği son izlenime kadar firma hakkında oluşan olumlu olumsuz yargıda ki en önemli kaynağın insan olduğunu ve bu insan kaynağının doğru bir insan kaynakları yönetimiyle yönetilerek istenilen sonuçları verebileceğini anlamış olduk. Tüm firmaların ortak amacı kar elde etmektir. Bunun için eldeki kaynakları verimli şekilde kullanarak ayakta kalmaya ve büyümeye çalışan firmalar en önemli kaynak olan insanı önem sırasının en tepesine koymalıdır çünkü İnsan kaynağı bir firmanın temeli hatta iskeletidir diyebiliriz temel ne kadar sağlam atılırsa üstüne eklenecek ilavelerde o kadar dayanıklı ve sağlam olacaktır.