Konya
°C
Yeni Meram

Hz. Mevlana ve Bahar

Hz. Mevlana ve Bahar-Rıdvan Bülbül-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
20.02.2018 00:21
20.02.2018 06:37
0
11496
ABONE OL
Sevgili tutmuş yularımdan beni, develer gibi habire çeker. Esrik devesini böyle nereye götürür, böyle hangi katara? Hem canımı çiğnedi benim o, hem bedenimi çiğnedi. Gönlümü bağladı benim o, kırdı şişemi. Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem, nereye götürür beni. Sevgili takar beni oltasına, atar karaya balık gibi. Sevgili kurar gönlüme bir tuzak, avcıdan yana çeker sürür beni. (Mevlana Celaleddin Rumi) *** Bahar, Türk ve Acem şairlerinin önemli ilham konularından birini oluşturmuştur. Mevlana’nın şiirlerindeki güllerin açması, havanın mis gibi kokması bağlamında bahara vurgu yapılmıştır. Bu nedenle Mevlana’da bahar algısı doğanın dirilişidir. Mevlana’nın sayısız bahar şiirindeki neşe; aniden patlayan ve gülleri, iğdeleri açtıran, havayı burcu burcu kokutan bir bahar fırtınası, baharı bütün yönleriyle yaşamadan tam anlaşılmaz. Mevlana’da bahar gerçekten bir kıyamettir. Çiçekleri, yaprakları kara topraktan çıkartan bir diriliş günüdür. Baharın aşk meltemiyle kendinden geçmiş yapraklar raks eder, çiçekler kendi sessiz dilleriyle Allah’a hamd ü senâ ederler. Mevlana bu hamd ü senâları duymuş ve musikili mısralara aktararak bu övgülere katılmış, her biri ilâhî maşukun güzelliğini yansıtan, ama bu doğrudan doğruya görülmeyecek kadar parlak güzelliğe renkli birer örtü oluşturan güllerde, sümbüllerde ve akan ırmaklarda güzelliğini görmüştü. Her bahar sabahı, Anadolu’nun mis kokusunu almış ve mısralarında Anadolu kasabalarına özgü kokulara sık sık atıfta bulunmuştur. Bütün duyularıyla ilâhi celâli ve cemâli hissetmiş, Konya bahçelerinin manzaralarını görmüş, gök gürültüsünün sesini ve kuşların anlamlı duasını duymuştu Baharın gelişiyle birlikte sema merasimlerini Çelebi Hüsameddin’in Meram’daki bağına taşıyan Hz. Mevlâna, şiirlerinde, içinde birazcık aşk ateşi olan herkesi baharın gelişini karşılamaya çağırır. Baharı karşılamak, beklenen, yıllardır özlenen bir dost gibi onu kucaklamak, onunla söyleşmek ve getirdiği haberleri can kulağı ile dinlemek gerekir. ■ Kutlu bahar, dost elçisi çıkageldi; sarhoşuz, âşık’ız, mahmuruz, kararımız yok. Bağ ve bahçeler kıştan kurtuldukları için sana şükür selamları gönderiyorlar. “ ■ Ağaçlar kış günleri siyahlara bürünmüş matem elbiseleri giymişlerdi, çok ağladılar feryat ettiler de, sonunda güldüler açıldılar.” Mevlana baharı seyretmeyi, can gözü ve gönül kulağı ile dikkat kesilmeyi önerir; ■ Toplamak için önce el kol salmak gerek, sonunda kol açıp oynayışta da topladıklarını serper, döker saçar. Yaratıcı, bahçede meclis kurdu ki, kuşlar, çalgılar gibi aferin demeye, nağmelerle ötüşmeye koyuldu. ■ Üveyk, kekliğe nerdeydin şimdiye dek der; o da, hani bir yer var ya der, orada ne mekan var, ne oturan, oradaydım. Şahin, doğana der ki: Bu güzelim avları yokluktan kim avladı da yeryüzüne getirdi? ■ Gönül gözün dehlizidir; gönüle ne gelirse oradan göze gelir de bir şekle bürünüverir. ■ Gizli şeyler açığa vurulmuş” bağda bahçede kıyamet kopmuş, o Çin güzelleri gönüllerini göstermede. ■ Sümbülün başı, sağa sola eğilmede; solunda bahar yelleri, sağında reyhanlar. Mevlana’ya göre bahar ibret sahnesidir. ■ Bahar gelince her hayvan bir ot yer, bir şeyler kemirir, karnını doyurur. Baharın sırlarını ancak padişahlar anlar, duyar. ■ Hazan ateşiyle yürekleri kapalı olanların gözleri baharın lütfuyla açıldı. ■ Onların hepsi de yeni elbiseler giymişler, hepsine nazlanmayı cilvelenmeyi öğrettiler. ■ Bahar mevsiminde sevgilinin yüzünden uzak olunca, bayram benim ne işime yarar? Yiyip içip zevk u sefa sürmem neye yarar? De ki, sevgili olmayınca bağlarda bahçelerde yeşillik, çiçek yerine dikenler bitsin, bulutlardan yağmur yerine taş yağsın.” ■ Ey can! Bağ var bahar var, uzun boylu servi var. Biz bu güzel yerden, bu çevreden başka bir yere gitmeyiz. Ey can! Yüzündeki örtüyü aç, kapını kilitle. Şimdi bir biz varız, bir sen varsın. Ev bomboş! (Mevlana) ■ Dedin ki; “Bahar mevsiminde bağa gel. Bağ gülmekle neşeler içindedir. Orada aydınlıklar var, şarap var, güzeller var. Senin bulunmadığın yerde bütün bu güzellikler ne işe yarar? Senin bulunduğun yerde de, bu güzellerle benim işim ne? Sen varken başka güzellere güzelliklere bakabilir miyim. ■ Kutlu bahar, dost elçisi çıkageldi; sarhoşuz, aşıkız, mahmuruz, kararımız yok. ■ a göz, a gönül bahçeye yürü, yeşillik güzellerini bekletme artık. ■ Çayıra çimene gayb aleminden elçiler geldi; yürü git, geleni ziyaret etmek adettir. ■ Gül gelişini kutlamak için bahçeye geldi, diken yüzünü, seyretmek için güzelleşti, bezendi. ■ Dün, bağlar bahçeler kıştan kurtuldukları için sana şükür selamları gönderiyorlardı. ■ Çiçeklerin yüzlerinde senin lütfunun ihsanının belirtileri görülüyordu. Yemyeşil çayırdaki selvi boy atmış, güya öteki ağaçlara üstünlük davasına kalkışmıştı. ■ Gül ise, gülerek göz gören rengi kokusu ile neşeleniyor, kıyametler koparıyordu. ■ Ağaçların başları allı sarılı güller devşirdi. O Yakublar artık kendi Yusuflarını gördüler. ■ Ağaçlar kış günlerinde siyahlara bürünmüşler, mâtem elbiseleri giymişlerdi, çok ağladılar feryâd ettiler de, sonunda güldüler ve açıldılar” ■ Bağa bahçeye gelin, yeşillikleri yeşil giyinmişleri seyredin. ■Köşede gül satanların dükkânlarını görün. ■Gül bülbüllere gülüyor; “Susun, susun da toprağa düşüp susanları seyre dalın” diyor. (Hz. Mevlana) Mevlânâ baharı seyretmeyi, can gözü ve gönül kulağı ile ona dikkat kesilmeyi tavsiye eder. Çünkü baharın getirdiği güzelliklerin her biri Allah’ın cemâl sıfatının tecellîleridir: “Çimen, servinin ardınca yaya koşmada; gonca, kem gözden yüzünü gizlemede. Salkım söğüt eğilmiş, şu ter ü taze dal, ne diye kollarını salmış oynuyor diye ırmak aynasına hayran hayran bakmada. Toplamak için önce el kol salmak gerek, sonunda kol açıp oynayışta da topladıklarını serper, döker saçar. Yaratıcı, bağda bahçede öylesine bir meclis kurdu ki, kuşlar, çalgılar gibi aferin demeye, nağmelerle ötüşmeye koyuldu. O çalgıcıların beyi, hani adına bülbül derler işte o, gülün sarhoşu, güle âşık, onun için böyle güzel, böyle hoş. Üveyk, kekliğe nerdeydin şimdiye dek der; o da, hani bir yer var ya der, orada ne mekan var, ne oturan, oradaydım. Şahin, doğana der ki: Bu güzelim avları yokluktan kim avladı da yeryüzüne getirdi? Bir bölük güler yüzlüler, bir bölük de sakalları bıyıkları yeni terlemiş dilberler, hepsi de gayb perdesinin ardında “büyüktür onlar, yazarlar” diye anlatılan melekler sanki..Biz bir kaç kişiyiz derler, öncü gibi ilkin geldik, şimdicek o pusudan çıkar, güzeller ordusu da gelir çatar. O dünya Kenan’ından Yusuf yüzlüler gelir, erişir; dudakları tatlı dilberler, bal denizinden çıkar gelir. “Gönül gözün dehlizidir; gönüle ne gelirse oradan göze gelir de bir şekle bürünüverir. “Gizli şeyler açığa vurulmuş” bağda bahçede kıyamet kopmuş, o Çin güzelleri gönüllerini göstermede.Yani diyorlar ki; senin de gönlün varsa göster, ne vakte dek gönlün, toprak içinde gizli kalacak? Kışın bağın, bahçenin duası “Yalnız sana ibadet ederiz” sözüdür. İlkbaharda ise; “Yalnız senden yardım dileriz” der. “Yalnız sana ibadet ederiz” yani bir şey dilemeye, lütfünü istemeye geldim; aç zevk neşe kapısını, artık böyle hüzünler içinde bırakma beni. “Yalnız senden yardım dileriz” yani, meyvelerle dopdoluyum, ağırlığından neredeyse kırılacağım, sen beni koru, ey yardım istenen, ey yardım eden. Lale her an güle der ki: ne tuhaf nergis yasemine dalmış, ne de hayran hayran bakmada. Süsen, yazıklar olsun diye dile gelir, yasemin, a dilbâz der, kimseyi hor görme: Menekşe iki büklüm olmuş ama yalancıktan, o, tek ve eşsiz bir düzenci; düzenini de nilüfer biliyor Sümbülün başı, mahmurluktan sağa sola eğilmede; solunda bahar yelleri, sağında reyhanlar.”
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.