Konya
°C
Yeni Meram

HİÇBİR YAPTIRIM BİZE SÖKMEZ

HİÇBİR YAPTIRIM BİZE SÖKMEZ- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
16.12.2020 01:57
15.12.2020 17:06
0
3176
ABONE OL
Bu hafta ne yazayım diye düşündüm. Ülkemiz bir yandan karşı karşıya kaldığı sorunlarıyla uğraşırken bir yandan da dünyayı sömürme bağımlılığından kurtulamamış, gıdası kan ve gözyaşı olan emperyalist şeytani güçlerin saldırıları ile uğraşmaktadır. ABD ve AB bu oyunların başrol oyuncularıdır. Aslında ikisinin kanlarını ve genlerini birleştirmeleri 14. yüzyılın ortalarında Amerika kıtasının keşfini müteakiben başlamıştır. İngilizler, Fransızlar, İspanyollar ve Portekizliler ilk işgal girişimini başlatanlardır. O toprakların gerçek sahibi Kızılderilileri köleleştirmişler, soykırım uygulayarak katletmişlerdir. Bugün milyonlarca Kızılderili yerlilerden birkaç yüz bin kadar kalmıştır. Diri diri derilerini soyacak kadar vahşetlerini sergilemişlerdir. Bu yetmiyormuş gibi Afrika'dan on binlerce siyahiyi getirmişler; zincirlere bağlayarak, köle olarak yüz yıllarca kullanmışlardır. Nihayet 1859 yılında Virginia eyaletinde John Brown döneminde köleliğin kaldırılması için isyanlar başladı. ABD, 1861 ile 1865 yıllarını kapsayan iç savaş sona erdikten sonra tüzel olarak köleliğin kaldırıldığını ilan etmiştir. Gerçekten kölelik kaldırılmış mıdır? Hayır, kölelik kaldırılmamıştır. Sadece yöntemi değişmiş ve sistematik hale getirilmiştir. ABD'de köleliğin sistematik olarak uygulanması fikrinin ana kaynağını İngiliz kültürü oluşturuyordu. 1960lı yıllarda bir İngiliz antropolog hazırladığı bir antropoloji sözlüğünde zencilere yer vermez. Yazara sözlüğünde zencilere niçin yer vermediğini sorarlar. Cevabı çok korkunç ve ilginçtir. "Biz İngilizler zencilerin insan mı, hayvan mı olduğuna karar veremedik. Onları insan ve hayvan arası bir yaratık olarak görüyoruz.” der. Sanırım bu anlayış, kölelik kavramının yakın tarihte Ortadoğu ve Afrika’da nasıl uygulama sahası bulduğunu çok güzel anlatmaktadır. O tarihten bu tarihe neleri değişti. Davranışları mı, anlayışları mı, duyguları mı, vicdanları mı, ilkeleri mi? Hiçbiri değişmedi. Savaş teknolojisindeki gelişmeye uygun olarak küresel boyutta kitlesel katliamlara geçtiler. Bununla da tatmin olmadılar; ambargolar, yaptırımlarla ümük sıkarak imha politikaları uyguladılar. Kurdukları terör örgütleri ile iç savaşları/çatışmaları başlattılar. Bunların karşısında Rusya'nın, iplerini elinde tuttuğu doğu bloku vardı. Nihayet o blok da dağıldı. Oradan kopanların büyük bir kısmı Batı Avrupa’nın kucağına oturdu. Rusya bu kopuşun boşluğunu Orta Doğu ve Afrika ile doldurma hesaplarını yapmaya başladı. Aynı hesabı ABD ve AB de yapıyordu. Ancak bu her üç hesaba da çomak sokan bir asi çocuk vardı. O da Türkiye idi. Onların dünkü terbiyeli çocuğu baş kaldırıyor, ele avuca sığmaz bir çocuk olmuştu. "Geçmişte bazı büyüklerinin palazlanma söylemleri olurdu. Biz de küçük bir uyarıyla hizaya getiriyorduk." diyorlar. Artık o çocuk bugün aynı çocuk değil. "Dünkü isteklerini tekrar etmemeleri konusunda uyardığımız bu çocuk, yeni yeni söylerler geliştirdi. 442 bin kilometrekarelik mavi vatandan, ekonomik münhasır alandan, Doğu Akdeniz’den bahsediyor" diyorlar. İran, Irak ve Suriye komşularımızdır, akrabalarımızdır. Aramızda tarihi müktesebatımız vardır. Yüzyıllarca imparatorluğumuzun vilayetleri konumunda olmuşlardır. Din, inanç ve kültürel birlikteliklerimiz vardır. Bölgeye İngiliz siyasetinin sızdırdığı ajanlarla fitne ve düşmanlık tohumları ekilmiştir. Biz köpeklerimizin adını Arap koyacak, Araplar da bize sömürgeci diyecek kadar ileri gitmişizdir. Şu süreçte yaşadığımız tablo, emperyalistlerin kahpe siyasetinin, bizlerin feraset ve basiret yoksunluğunun sonuçlarıdır. Peki şimdi yeni kölelerini kimden seçiyorlar ve nerede konuşlandırıyorlar. Bunu kim fark ediyor, kim karşı çıkıyor, kimden ve nerelerden cesaret alıyorlar? Değerli dostlarım önümüzdeki hafta bu soruların cevabını örnekleme usulüyle açıklayacağım.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.