Konya
°C
Yeni Meram

HER 30 AĞUSTOS BİR BAŞKA GÜZEL!

HER 30 AĞUSTOS BİR BAŞKA GÜZEL!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
30.08.2018 00:58
29.08.2018 16:59
0
1677
ABONE OL
Her şey 96 yıl önce başlamıştı. Ağustos ayı Türk Milleti için kutlu bir ay’dı. Ağustos ayı Türk tarihinin zafer ayıydı. 26 Ağustos 1922 gece sabaha karşı başladı İzmir’e doğru, Akdeniz’e doğru yürüyüş. Ve tam 14 gün sürmüştü…Sevr sonrası işgal altındaki vatan topraklarının, işgalden tamamen kurtarılmasının inanılmaz günleriydi o günler! 30 Ağustos; Başlarında Mustafa Kemal’le birlikte, Mustafa Kemal’in süvarilerinin, Ay yıldız fedailerinin, isimsiz kahramanların destan yazdığı, tarih yazdığı, her karışını canı ve kanı pahasına geri aldığı vatan topraklarının gerçek hikayesiydi. Tarihçilerimizin ittifak ettiği bir başka konu da, Anadolu kapılarını ardına kadar açmanın tarihinin de bir başka 26 Ağustos'ta gerçekleşmesiydi. Yine bir çok hakim görüşe göre, Anadolu’ya bir daha hiç ayrılmamak üzere geri dönüşümüzdü o tarih. 26 Ağustos 1071... O gün, Malazgirt ovasında Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan, Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ile karşı karşıya gelmişti. Bizans sayıca ortalama 4 kat daha fazlaydı. Bizans ordusunu 300 binlere kadar çıkaran tarihçilerde vardı. Doğu Roma yani yaygın olarak bilinen ismiyle Bizans, Türklerin Anadolu'ya değil girmesini, bir daha Anadolu'ya girmeyi hayal bile edememesini istiyordu. Bunun içinde o güne kadar yenilgi yüzü görmemiş ünlü komutan Romanos Diogenes, dul İmparatoriçe ile evlendirilerek, Bizans İmparatoru yapılmıştı. Sultan Alpaslan tam bir savaş dahisiydi. Doğu Roma, Malazgirt’i kaybettikten sonra, 1176 Miryakefalon’a kadar bir daha kendini toparlayamadı. II.Kılıçaslan, Bizans İmparatoru Manuel Komnenos’a karşı kazandığı Miryakefalon zaferiyle Anadolu’nun kesinlikle Türk Milletinin yurdu ve vatanı olduğunun mührünü, Anadolu’ya vurdu. Malazgirt'ten tam 851 yıl sonra Yunan Kralı XII. Konstantin, kendini Doğu Roma’nın varisi olarak görmekte tereddüt etmedi. Yunan Başbakanı Venizelos ve General Papulas'ın düşüncesi de, Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. Yanında tahminler ötesi güç ve destek bulan Yunan Ordusu Başkomutanı General Papulas, İzmir’den Ankara’ya doğru ilerledi. Fazla zorluk çekmeden Polatlı'ya kadar geldi. Yunan ordusunda “ Ankara'ya, Ankara'ya” çığlıkları yeri göğü tutuyordu. Ve top sesleri, Ankara’dan duyulmaya başlamıştı. Polatlı Yunanlılar için kırılma noktası oldu. Bir daha Polatlı’dan daha ileriye gidemediler. Polatlı’nın Türk Milleti için “gerçek bir kırmızı çizgi” olduğunu da düşünemediler! Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır diyen Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve Türk Milleti işgal altındaki vatan toprağının her karışını, işgalcilerin elinden kanla, ateşle geri aldı. Papulas'ın kumanda ettiği Yunan ordusu, Polatlı'dan sonra elindeki bütün mevzileri kaybede kaybede çekilmeye başladı. Taarruz emrini verdikten sonra İzmir'e varış için 15 gün süre tanımıştı Mustafa Kemal Paşa. Oysa 26 Ağustos'tan 9 Eylül'e Afyon'dan İzmir'e 14 günde vardı Türk ordusu. Paşalar bu yanılgının nedenini sordular. Mustafa Kemal "Bir günlük hata benim değil düşmanın hatası onlara sorun." dedi. 2 Eylül 1922'de Uşak kurtuldu düşman işgalinden, 4 Eylül 1922'de Alaşehir ve Kula... 5 Eylül 1922'de Salihli ve Demirci… 6 Eylül 1922'de Akhisar… 7 Eylül 1922'de Turgutlu... 8 Eylül 1922'de Manisa... Ve... 9 Eylül 1922 günü, ilk Türk birliği, Yunanlılar tarafından bazı semtleri ateşe verilen İzmir’e girmiş, Ayyıldızlı bayrağımızı şimdiki Hükümet Konağına ve Kadifekale’ye asmıştı. Kadifekale’de Türk Bayrağını gören halk Bayram yapıyordu. ***** Şair Server Ziya, 30 Ağustos’u, o coşkuyu, o heyecanı şöyle anlatmıştı; “Otuz Ağustos.../ Ufukta bir duman, bir toz./ Türk süvarisi yürüyor; uzakta, / Top sesleri homurdanmakta./ Köpük içinde, tere batmış atlar.../ Bunlar at değil./ Ayaklı kanatlar./ Sisli tepelerde gölgeler boğuşuyor / Gölgeler düşüyor, kalkıyor, koşuyor / Süngüler parlıyor, / Eziyor, vuruyor; / Mehmetçik yeni Türkiye'yi yuğuruyor.” Bir el, Akdeniz'i gösteriyor./ Bir el ki, bütün cihana bedel./ Uçuyor atlar, Köpüklü kanatlar. / Kaçıyor gölgeler,/ Eriyor mesafeler.../ Dokuz Eylül, İzmir,/ Sanki bir Gelincik tarlası, / İki sevgilinin kavuşması,/ Gözler yaşlı, denizler sapsarı, / Sevinç içinde çırpınıyor, Akdeniz'in Dalgaları. ***** Gelin, 30 Ağustos’u Cumhuriyetimizin banisi, Başkomutanlık Meydan Savaşının muzaffer Komutanından, Mustafa Kemal Paşa’dan dinleyelim; 30 Ağustos'un gerçek anlamını ve önemini Büyük Zafer'in ikinci yıl dönümünde (30Ağustos 1924) Dumlupınar'ın Çal tepesinde yapılan törende Atatürk'ün yaptığı konuşmada görürüz: "... Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetin temeli burada kuvvetlendirildi, ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır." "30 Ağustosta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk milletinin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve pek çok son muharebedir. Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif zordur. Eğer ben, açıklamakta zayıf kalırsam beni hoş görünüz." Mustafa Kemal, 30.08.1928 30 Ağustos 1928'de Zafer Bayramı tebriklerini kabul ederken şöyle diyordu; "Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe'nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır; Türk askeri. Tebriklerinizi onların namına kabul ediyorum." Sevgili okurlar! Yazımı “Büyük Atatürk’ün”, Türk Milletine daima gurur veren o güzel ve veciz sözüyle bitirmek istiyorum; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.