Konya
°C
Yeni Meram
23.11.2015 09:17

‘Hantal yapıya neşter vurulacak’

Selçuk Üniversitesi Rektör adaylarından Prof. Dr. Ahmet Alkan, üniversite için acil eylem planı hazırladığın belirterek, öncelikle kadro sorunun ve üniversitedeki hantal yapının çözüleceğini söyledi

A+
A-
23.11.2015 09:17
23.11.2015 11:35
0
4754
ABONE OL

Ahmet Alkan kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?

Ahmet Alkan zannediyorum çok yönlü yetişmiş, hayata çok yönlü bakan ve çok yönlü yaşayan, bunun içinde farklı kimlikleri olan, farklı kurumlarda farklı ortamlarda çok değişik görevleri çok değişik misyonları üstlenen galiba renkli bir kişilik diye tarif edebilirsiniz özetle. Ama Konya Bozkır ilçesi o zamanki Ahırlı beldesi şimdi Ahırlı ilçesi oldu. Ahırlı ilçesinde 1954’te doğdum. Bir yaşında Konya’ya geldim, bir işçi ailesinin çocuğuyum. Biz şeker fabrikası mensubuyuz ailecek. İlk, orta, lise ve lisans eğitimimi Konya’da tamamladım. Konya Devlet Mimarlık Mühendislik Fakültesi’nin ilk öğrencisiyim, yüksek okulun ikinci ama akademinin ilk öğrencisiyim. Dolayısıyla Selçuk Üniversitesi’nin kuruluşundan itibaren her anında her, her taşında toprağında tuğlasında varım. Yüksek lisans ve doktora eğitimimi İstanbul Teknik Üniversitesi’nde aldıktan sonra da 1978 yılında Selçuk Üniversitesi’ne daha doğrusu o günkü adıyla Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi’ne döndüm. Selçuk Üniversitesi olarak da bugüne kadar geldik. Arada bir siyaset deneyimimiz var. Büyükşehir belediyesi başkanlığına aday oldum, arkasından bir dönem Anavatan Partisi milletvekilliği yaptım. Milletime hizmet etmeye çalıştım. Bunların da biriktirdikleriyle özel hayatımda serbest çalışmayı da denedim. Daha doğrusu akademik hayatla yan yana götürdüm. O yüzden önemli bir özel sektör deneyimim var. Hem sanayi alanında hem ticaret alanında hem de proje alanında. Bu yüzden de önemli birikimlerimin olduğunu düşünüyorum. Üniversite içinde zaten dekanlığa kadar, senato üyeliğine kadar her kademede yönetici olarak görev yaptım. Üniversitenin büyümesiyle birlikte en baştan problemlerini çok iyi biliyorum. Ve bunları bugün değil 20 yıl öncede söylemeye başladım. Ama ne yazık ki bazı şeyleri anlatmak mümkün olmadı.  

Neden Rektör olmak istiyorsunuz?

Rektör olmayı açıkçası yakın zamana kadar şu 2-3 aylık süreye kadar da düşünmüyordum. Mevcut arkadaşlarımızın, 352 tane profesör arkadaşımızın çok sayıda aday çıkaracaklarını ve içlerinden en layık olanı en yeterli olanının seçileceğini düşünerek olaya biraz uzaktan bakıyordum. Ancak rektörlük seçimlerine çok yaklaşılmış olmasına rağmen alışılmışın aksine sadece bir adayla rektörlük seçimlerine doğru gidildiğini gördüm. Bunun sağlıklı bir seçim olmayacağını Selçuk Üniversitesi’nin en iyi yöneticiyi çıkarma noktasında, yeterli rekabet ortamı oluşmadan bir seçime gideceğini gördüm. Ben bu üniversitenin zannediyorum en tecrübeli, en eski, aksakallı deyimiyle aksakallısıyım, ak saçlı demek gerekse ak saçlısıyım. En tecrübeli hocasıyım. Bir anlamda hepsinin ağabeyiyim, büyüğüyüm. Böyle bir seçime razı olmak demek Selçuk Üniversitesi’ni kaderine terk etmek demektir. Bu noktada bana bir görev düştüğünü hissederek, düşünerek bu dik ayaklı devam eden seçim sürecine müdahale etme sorumluluğunu üstlendim. Bunu doğru yaptığımı da bugün daha net daha iyi görüyorum. Böylece aynı zamanda da günün birinde bir hesap günü geldiğinde sana imkan verdik, unvan verdik neden bu göreve talip olmadın, kötü gidişata dur demek için neden kılını kıpırdatmadın sorusuna muhatap olmamak için de üzerime düşeni yapmak üzere aday oldum. Üçüncü ve çok önemli bir sebep, ben Selçuk Üniversitesi’nin kuruluşundan özellikle 80 darbesinden sonra yüksek öğretim kurumlarının tek çatı altında toplanması harekatından mutlu değildim. Bunun yanlış olduğunu, bu yapılanmanın yeniden yapılması gerektiğini henüz 1994 yani 21 yıl öncesinden söylemeye başladım. Bunun için de somut öneriler sundum. Bu önerileri hayata geçirebilme imkanını gördüğüm için de rektörlüğe aday olmaya karar verdim. Eğer kısmet olur da bu görev de bana tevdi edilirse ilk işim bu yapılanmayı gözden geçirmek olacaktır.

Rektör olursanız hemen yapacağınız ilk 3 proje nedir ya da icraat?

Bu çok açık belli, birikmiş olan hemen yapılması gereken, ben bunu hazırlamakta olduğum ve öğretim üyelerimize dağıtacağım broşürde de acil eylem planı diye bir başlık koydum. Bu acil eylem planının birinci maddesi kadro sorunudur. Her kim gelirse gelsin ilk yapmamız gereken iş budur. 300’ün üzerinde bekleyen yardımcı doçent, doçent ve profesör kadrosuna ihtiyacımız var. Bu yeterli mi? Hayır değil. Bu kadronun daha fazla artırılması daha çok öğretim üyesinin Selçuk Üniversitesi’ne getirilmesi lazım. Çünkü yaklaşık bin öğretim üyesine 90 bin öğrenci düşüyor. Bir öğretim üyesine 90 öğrenciyle yüksek öğretim yapılamaz. Acil problem budur. İkinci olarak yine artık çok hızlı bir şekilde, eğitim veremez hale dönüşmüş olan bölümlerimiz, fakültelerimiz var yani mekan durumundan dolayı. Bunlar üzerinde hızlı bir yapılaşma ya da yeni düzenlemelerle bu konunun üzerine gitmemiz lazım. Yine personel konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Mevcut personel bakımından da Türkiye’de en düşük standartlara sahip üniversite durumundayız. Bunun üzerine gidilmesi lazım. Arkasından da fiziki düzenlemeler vs geliyor.  

Rektör olduğunuzda beraber çalışacağınız ekibinizin profili nasıl olacak?

Şu aşamada hiçbir arkadaşımızla geleceğe dönük pazarlıklar üzerinden görüşmeler yapmadım. Çok net söylüyorum bunu. Hiçbir arkadaşımıza vaatte bulunmadım. Birlikte şu fakültede ya da şu bölümde birlikte yürüyoruz sonra da birlikte devam edeceğiz diye de hiçbir arkadaşımızı çağırmadım. Zaten üniversitenin yasal düzenleme itibariyle mevcut bir kadrosu var. Bu kadronun belli süreleri var. Rektör olarak buna müdahil olma şansımız yok. Bu süre bittiği zaman ancak yeni atamaları, yeni değişiklikleri yapabilirsiniz. Burada elinizde olan, inisiyatifinizde olan kadrolar sadece rektör yardımcılıklarıdır. Bunlar içinde üniversite içindeki fakültelerin dengesine bakarak karar vereceğim. Burada ölçümüz ehliyettir, liyakattir, ihtiyaçtır.  

Sizce üniversitelilik bilinci nedir?

 Öncelikle bir üniversite öğrencisi şunun farkına varmalıdır; ben 2 milyon öğrenci içerisinden seçilmiş, mimarlık için söylüyorsak ilk 30 binde, Selçuk Üniversitesi için konuşuyorsak ilk 80 bin de 100 binlerde bir öğrenciyim. Bir şansa sahip olmuşum, sahip olduğum bu şans bana ciddi sorumluluklar yüklüyor. Bizim geldiğimiz her makamın aslında ateşten gömlek olduğunun farkına varmamız lazım. Üniversite öğrencisi olmakta bir makamdır ve ateşten gömlektir. Sorumluluk yükler insana, bu sorumluluğun birincisi de yetiştiği, her şeyi borçlu olduğu memleketine, ülkesine, çevresine karşı borcu ödemektir. Sorumlulukları yerine getirmektir. Bunun için üniversite öğrencisinin bilimle donanması lazım. İnsanımızın en çok bilgileneceği yaş aralığı 17-25 yaş aralığıdır. Bu dönemde ne kadar çok biriktirirse gelecekte o kadar çok üretme imkanı yakalayacaktır. Öncelikle üniversitelilik bilincinden bunu anlıyorum. Kendisini sıradan bir insan olmaktan ayıracak bilgiyle donanmak dünyayı anlamak, kendi alanında özelleşmek, kendi kapısının önünü süpürebilecek kadar donanım sahibi olmak ve ülkesi, çevresine, bilime katkı vermek için de son nefese kadar çalışmak üzere kendini yetiştirmelidir.  

Rektör adayının bilimsel alt yapısı size göre nasıl olmalıdır?

Bir rektörün detaylarla değil, labirentin koridorlarında dolaşan bir eğitim alt yapısı değil olaylara yukarıdan bakabilen, tepeden bakabilen ve üniversiteyi ait olduğu bütünlüğünün içinde görebilecek kadar geniş bakabilen bir altyapıya sahip olması lazımdır. Biraz da rektör adayı olmamın arkasında yatan neden, unsur budur. Son 20 yıldır tıp fakültesinden hocalarımız bu üniversiteyi yönetiyorlar. Hepsine de minnettarım, hiçbirisine de söyleyeceğim söz yoktur. Hepsi mükemmel insanlardır ve hepsi dostlarımdır. Ama bu kadar uzun süre, detaylara bakmak üzere eğitim vermiş bir bilim alanının üniversiteyi yönetmesinin biriktirmiş olduğu sorunlar vardır. Üniversiteye makro ölçeklerden bakılamadığı için ortaya çıkan birtakım fırsatlar kaçırılmıştır. Detaylarla meşgul olunurken bütün kaybedilmiştir.  Siz geminin dümenini düzgün tutmazsanız, kamarayı ne kadar iyi temizlerseniz temizleyin yemekhaneniz, mutfağınız ne kadar mükemmel olursa olsun gemiyi kayalıklara oturmaktan kurtaramazsınız. Kaptanın görevi geminin dümenini düzgün tutmaktır. Mutfakçının görevi mutfağı düzgün tutmak, kamarotun görevi kamaraları düzenli tutmaktır. Bizde biraz dümeni tutmakla görevli kaptan, kamaralarla, mutfakla, detaylarla ilgilenir hale gelmiştir ve bu çok uzun sürmüştür. 20 yıl gibi bir süre. Onun için farklı bir bakışın farklı bir bilim dalının katkı vermesi lazımdır. Geçmişte bunun örnekleri de vardır. Bir dönem a fakültesi bir dönem b fakültesi gibi centilmenlik anlaşması ile üniversitemizde farklı disiplinlerin bakış açısını üniversiteye katmak üzere rektörler seçilmiştir. Biz bunu da kırmak durumundayız ki bu üniversite yeniden yapılanabilsin. Bu üniversite yeniden yapılanmazsa istediğiniz kadar kadro verin, istediğiniz kadar para verin bu üniversitenin uzun vadede problemlerini çözmüş olmazsınız. Sadece kısa vadeli soluklandırırsınız, nefes aldırırsınız. Ben uzun vadeli bir planlama için aynı zamanda geliyorum. Rektörün de bu bakış açısına sahip bir eğitim altyapısına sahip olması lazım. Yani plancı, yönetici gibi makro ölçeklerden bakan bir mesleklerden olması şu aşamada zarurettir.

Selçuk Üniversitesi size göre dünyadaki gelişmelere ne denli ayak uydurabiliyor?

Şuanda bireysel çıkışlarımız var. Yabana atılmayacak seviyede iyi beyinlerimiz var, iyi hocalarımız var. Ama kurumsal anlamda henüz böyle bir organizasyonun içinde yer alabilecek bir durumda gözükmüyoruz. Bunun temel sebebi bu üniversitenin yanlış kurulmuş olması. Yapısal büyüklüğü, çok büyük, çok hantal, gerektiğinden fazla ve her alanda bir şeyler yapmak isteyen bir üniversite. Hani vardır insanlara ne iş yaparsın diye sorarız ya. Ne iş olsa yaparım der. Bu insan hiçbir konuda uzmanlığı, vasfı olmayan insan demektir. Şimdi bizim üniversitemiz biraz bu konuma doğru gitmektedir. Ne yetiştirirsiniz? Her şeyi yetiştiririz. Bizde mühendisliği var, mimarlığı var, sosyal bilimleri var, edebiyatı var, hukuku var. Bunların aynı çatı altında yeteri kadar nitelikli olması mümkün değildir. Bizim temel problemimiz budur. Yapısal dönüşüm, yapısal dönüşüm diye dönüp dönüp söylüyorum.  

Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasına girebilmek için öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, doktora öğrenci sayısı gibi kriterlere bakılıyor. Selçuk Üniversitesi bugün sosyal bilimlerde 9. sırada, mühendislikte 10. sırada. Siyasetçilerin sağlık üssü yapmaya çalıştığı Konya’da tıp fakülteleri ise bu sıralamada yoklar. Sizce neden?

Bizim Konya’da tıp fakültesi olarak epeyce bir birikimimiz var. Tıp ağır bir bilim alanı. Bilim adamı yetiştirmesi de fevkalade zor olan bir bilim alanı. Bizim yetiştirdiğimiz bilim adamlarının büyük bir bölümü Meram Tıp Fakültesi’nde kaldığı için Selçuklu Tıp Fakültesi henüz sayısal itibariyle nitelik itibariyle söylemiyorum, sayısal olarak o istatistikleri zorlayacak noktaya gelememiş olabilir. Bunun için biraz zamana, kadroya ve paraya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Konya’nın bir sağlık üssü olması fikrini 1994’te ortaya atanlardan, savunan adamım ve bu fikrimde de ısrarlıyım. Neden aday oldunuz sorusuna çok genel bir ifadeyle bir yapısal değişiklik diye söyledim.

Neden Aday Oldum?

Bu yapısal değişikliğin ne olduğunu bir iki cümleyle ifade etmek istiyorum. Bizim üniversitemiz olması gerektiğinden çok daha hantallaşmış ve çok fazla büyümüştür. Biraz evvel söylediğim gibi her alanda bizim fakültelerimiz var. Üstelik bir uçtan diğer ucu 400 kilometreyi bulan meslek yüksekokullarımız var. Yani iki meslek yüksekokulu arasındaki mesafe 400 kilometre. Biz Hollanda’dan ya da Lüksemburg’dan, Belçika’dan daha geniş bir alana yayılmış alanda eğitim vermeye çalışan bir üniversiteyiz. Bu kabil edilebilir ve kaldırılabilir bir büyüklük değildir. Artı Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin bölünmesiyle 3 sene önce öğrenci sayımız 64 bine düşmüştür. Ve 3 sene içinde bu rakam 89 bin 500 olmuştur. Bu artış hızı da kabul edilebilir ve kaldırılabilir bir artış değildir. Bunların köklü olarak çözümü de bu üniversitenin farklı bilim alanlarında, kendi kulvarlarında dünya ölçeğinde yarışabilecek üniversiteler haline getirilmek üzere organize edilmesidir. Bunun için hatırlayacaksınız 1994 Konya Teknik Üniversitesi tezini ortaya attım. Gerekliliğini ortaya attım, kanun teklifini hazırlattık ama parlamentoda sayı çok arttığı için teklif geri çekildi. 1997’de kendim kanun teklifi verdim ama o dönemin çok karışık ve kısa süren siyası ortamından dolayı bunu gerçekleştirme imkanı bulamadık. Bugün bu imkanı görüyorum artık siyasilerde inandı ki Konya’nın Teknik Üniversiteye ihtiyacı var. Bunun için 21 yıl bekledim. Eğer kısmet olurda rektörlük görevi bana tevdi edilirse yapmak isteyeceğim en önemli iş bu üniversite bünyesinden teknik bilimleri alarak, yeni bir teknik üniversite kurarak değil, başka türlü bu üniversiteyi kurtaramazsınız. Artı yeniden bir üniversitenin deneyim kazanması, birikim sahibi olması için işte bir 40 yılın daha geçmesi gerekir. Halbuki burası 40 yıllık birikimiyle ama sıkışmış, boğuluş, 10 bin öğrencisiyle bir mühendislik fakültemiz var. Burada hazır 5 fakülte var. Teknoloji fakültesi var, teknik bilimler fakültesi var, teknik bilimler meslek yüksekokulu var. İlçelerde meslek yüksekokullarımız var. Bu teknik alanları bir çatı altında toplayıp, hazır ve gelişmeye açık bir teknik üniversite. Buna Konya’nın ihtiyacı var. Ar-ge üreten, patent üreten, bir teknik üniversite. Bunun sanayiyle beraber çalışmasını başından koordine edecek ve kurallarını koyacaksınız. Eğitimi böyle biçimlendireceksiniz. Mevcut dershane öğretim elemanı eğitiminde bunu yapamazsınız. Onun için bu birinci öncelikli projemdir. İkincisi benzer şekilde şuanda, dağınık vaziyette bu yapı içerisinde edebiyat fakültemiz var, mimarlık fakültemiz var, güzel sanatlar fakültemiz var, konservatuarımız var. Ama bunlar birbirini beslemiyor. Ayrı ayrı, kopuk kopuk, üniversitenin bu hantal yapısı içinde kaybolup gitmişler. Ve tıp fakültelerinin olduğu üniversitelerde diğer bilim alanlarının gelişme şansı yok. Bu bize özgü bir şey değil. Tıp fakültesi olan bütün üniversitelerde aynı şeyi gözleyebilirsiniz. Onun için tıp fakültesinden rektör adayları çıkıyor. Sayıları çok oluyor. Şuanda azlar, gelecek seçimlerde tıp fakültesinin öğretim üyesi sayısı yine belirleyici konuma gelir. Ve oradan çıkar. Seçim sonuçlarını etkileyecek çoğunluğa ulaşır. Dolayısıyla bizim bu üniversitelerimizi tam değilse bile tematik üniversiteler haline getirip, Selçuk Üniversitesi’ni sağlık bilimlerinde, tıp, veteriner ve benzeri onu besleyen alanlarda ki bu konuda ciddi bir projenin içindeyim, başındayım. Yaşlı Engelli Bakın Araştırma Uygulama Merkezi, adeta yeni bir kampüs daha yapıyorum. Bunu da bakanlık, belediyeler, sivil toplum, üniversite bir araya gelerek yapıyoruz. Böyle kurumsal bir işbirliği. Kurumsal liderlik dediğim şeye örnek veriyorum, başlangıç yapıyorum. Kurumsal liderlik, bir üniversitenin temel görevi budur. Bunun hazırlıklarını da yaptım, altyapısını da hazırladım. Bunu sağladığımız zaman Selçuk Üniversitesi’nin sağlık bilimlerinde dünyada bilinir hale gelmesi zor olmayacaktır. Çünkü çük ciddi talep var Avrupa’dan, Ortadoğu’dan, Uzakdoğu’dan hem eğitim için hem tedavi ve bakım için. Ama bizim bunu karşılayacak altyapımız yok. Buna göre organize olmamız lazım. Sanat ve tasarım üniversitesi olarak da, bu bölümlerimizi, sanatla ilgili bölümlerimizi organize ettiğimiz zaman Konya gibi 12 bin yıla gittiği bilinen, bilinmeyen daha eski tarihi olan bir kentin bu tarihi değerlerini açığa çıkaracak, bununla kenti ve insanlığı buluşturacak yepyeni bir üniversite oluşturmak istiyoruz. Bakın elimizde Sille gibi bir değer vardır. Eğer bu projem gerçekleşirse Sille’yi açık hava müzesi haline, yaşayan Konya kültür ve tarih müzesi haline getireceğim. Yani iki üniversite bu üniversitenin içinden çıkmalı, üçüncü üniversite de olabilir çevre ilçelerde Beyşehir odaklı.  

Uyuşturucu ile mücadele federasyonu UBAM’ın son yaptığı açıklamaya göre Konya madde bağımlılığı konusunda ilk 5 vilayetten birisi. Özellikle genç nesilde bu oran epey yüksek. Rektör olarak atandığınızda bu konuda herhangi bir çalışmanız olacak mı?

Bizim doğrudan doğruya öğrencilerimizi ilgilendiren, birincil, acil problemimizdir. Öğrencilere yönelik düşüncelerimiz, projelerimiz var. Ben ısrarla şunu söylüyorum benim vizyonum üniversite için kurumsal liderliktir. Bu şu demektir; bu şehri ilgilendiren her konuda ilgili birimleri ile ortak çalışmalar yapacak, üniversite patent üretecek, bilgi üretecek, metot üretecek yol gösterecek. Üniversite icra kurumu değildir, kendi örencileri ayrı. Ama kent geneli için yol göstericidir. Bu konu onların başında gelen hususlardan bir tanesidir. Bunun çözümü de yine yıllar önce söyledim üniversiteyi buraya kurmayın yanlış yaparsınız diye. Dağın başında, 10 kilometre çevresinde dikili ağaç olmayan bir yerde üniversite kurulmaz. Ve doğal olarak etrafta bir getto oluştu, öğrenci gettosu.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.