Konya
°C
Yeni Meram

HALA MI ŞÜPHE?

HALA MI ŞÜPHE?- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
27.01.2021 01:40
26.01.2021 15:52
0
9728
ABONE OL
Aylardan beri televizyonlardaki tartışma programlarının konusu Selahattin Demirtaş. Bununla birlikte HDP’nin PKK ile ilişkisi. Programların katılımcıları arasında siyasiler, gazeteciler, akademisyenler yer alıyorlar. CHP, İYİ Parti, SP, Gelecek Partisi, DEVA Partisi Demirtaş'a terörist nitelemesi yapamıyor, HDP’yi PKK ile ilişkilendiremeyeceklerini ısrarla savunuyorlar. AK Parti, MHP, BP, İşçi Partisi onlarca gerekçe sıralayarak Demirtaş'a terörist, "HDP eşittir PKK" diyebiliyor. Diğer katılımcılar da siyasi eğilimlerine göre yaklaşımlarını sergiliyor. Bu hafta ben de bu konudaki analitik yorumlarımı yapacağım. AK Parti hükümeti 2003’te kuruluşunu müteakiben Kürt sorunu ve PKK sorunu başlıkları altında iki konuyu öncelikle gündemine aldı. Hiç çekinmeden cesaretle kolları sıvadı, çalışma başlattı. Öncelikle Kürt kardeşlerimizin, zorlamalı ve istekli oylarının büyük ekseriyetini alan HDP’nin üst düzey yöneticileriyle belki yüzlerce defa görüşmeler yaptı. Hatta yurt dışındaki uzantılarını da görüşmelere dahil etti. Aslında bunlar Tayyip Erdoğan ve hükümet için bir kızılcık şerbeti içmekti. "Ama otuz yıldır akan kanın bitmesi için bu şerbeti içmek denenebilir" diyordu, Başbakanımız. Öyle de yaptı. Öncelikle "Akil İnsanlar gurubunu oluşturdu. Bunlar sanatçılar, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler, STK temsilcilerinden oluşturulmuştu. Devletin ilgili birimleri ve hükümetin temsilcileri aylarca strateji çalışmaları yaptılar. Doğu ve Güneydoğu'da gitmedik köy koymadılar. Onlarca kanaat önderleriyle görüştüler. Daha sonra devlet ve hükümet şartlarını belirledi. Geçmişte devletin Kürt sorunları karşısında yanlış uygulamaları olduğu, PKK’nın terör eylemleri sürecinde hatta devlete sızan terör iltisaklı etkili ve yetkililerin zulümlerinin olduğu gerçeği de kabul edilerek yepyeni bir beyaz sayfa açılmasına karar verildi. Öncelikle iki temel politika belirlendi. 1-Devlet politikası/çözüm süreci 2-Hükümet politikası/barış süreci Bunların neler olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Çünkü çok uzun geçmişi yok, yakın geçmişin olaylarıdır. Artık PKK dağdan inecek, tüm silah ve mühimmatlar teslim edilecek, devletin gözetiminde imha edilecek, Kürtçe her türlü yayın, TV, diğer medya unsurları kullanılabilecek, Kütçe eğitim kurumları açılabilecek, Doğu ve Güneydoğu' da yatırım seferberliği başlatılacak, boşaltılan köylere yeniden dönüş sağlanacak, mahkemelerde gerekirse Kürtçe tercüman bulundurulacak, suyu ve elektriği olmayan köy kalmayacak, bütün bölgelerde devletin kurumları faaliyetini sürdürecek, devletin bölgede yapacağı yatırımlar engellenmeyecek. Bunlara ilave daha yüzlerce uygulamalar programa alınmıştı. Üç yıl gibi kısa bir sürede bu uygulamaların hemen hemen tamamı gerçekleşmişti. Hatta o kadar ileri gidildi, sınırda çadır mahkemeleri kuruldu. Bu, hükümet politikası gereği yapıldı. Çok büyük eleştiriler almıştı. Çünkü binlerce yıllık tarihi olan bir Türk devletine-terörist ayağına mahkeme götürmek-hiç içime sinmemişti. Şahsen o gün yüreğime hançer sokulmuş gibiydi. Barış için, kardeşlik için bu kızılcık şerbeti içilecekti. Artık hepimizin gönlünde barış güvercininin kanatlarının çırpıntı sesleri duyuluyordu. HDP’nin de bir Türkiye partisi olduğu hissiyatı yayılıyordu sanki. Üç yıla yakın bir süre küçük münferit olaylar hariç bir sükunet süreci yaşanmıştı. Ancak ne dağdan inen terörist vardı, ne de teslim edilen mühimmat ve silah. İstihbarat birimleri hiç de iyi haber vermiyordu. Alttan alta bunu bir toparlanma, hazırlanma süreci olarak kullandıkları anlaşılıyordu. Nihayet Urfa' da uykuda iki polisimizi şehit ederek ihanetlerini göstermişlerdi. Artık kurtarılmış bölgelerin ilan hazırlıkları, PKK mahkemeleri, esnaf, muhtar infazları tekrar başlamıştı. Kobani Olayları adı altında isyan kalkışmaları, 53 kardeşimizin şehit edilmesi, hendek ve çukur eylemleri, 400 civarında asker ve polisimizin şehit edilmesi ve daha yüzlercesi... Daha bir kaç gün önce HDP’nin bir teşkilat binasının PKK karargahı olarak kullanıldığı, Abdullah Öcalan’ın (bebek katilinin) resimleriyle dolu olduğunu gördük. Aynı gün bir şehidimizi de toprağa verdik. Değerli dostlarım, bunları şunun için hatırlattım. Yazımın başında hala HDP’nin eşittir PKK olmadığını savunan, Demirtaş'a terörist diyemeyen bir güruhtan söz ettim. İnsan beyninin fizyolojik işleyişi şöyledir: Sözel, görsel, işitsel sinyaller prefrontal korteks dediğimiz alın bölgesinde entelektüel alana gelir. Burada değerlendirme işlemine alınır. Daha sonra werniçke alanına/son karar merkezine gönderilir, bundan sonra ki karar nihai karar olur. Yorumu size bırakıyorum. 2001 veya 2002 yılı olabilir. Ana-Sol-M hükümetinin son zamanlarıydı. Hasan Pulur'un (Allah rahmet eylesin) bir köşe yazısını okumuştum, şöyle bir fıkra anlatmıştı. İki inşaat işçisi büyük şehirlerden birine çalışmaya giderler. Bir gün kahvehanede dertleşirler. Birinin morali çok bozuk. Diğeri fark eder, arkadaşına sorar, ya hu senin bir sıkıntın var, biz gurbet arkadaşıyız anlatsana der. Diğeri anlatmaya başlar. -Ben karımdan şüpheleniyorum. Diğeri, -Olur mu öyle şey, der ve anlatır. En son memlekete gittiğimde evden çıktım, sonra eşimi takip ettim. Biriyle bir arabaya bindiler, bende peşlerini başka bir arabayla takip ettim. Bir apartmana girdiler, ben de karşısındaki bir inşaata çıktım, karşı apartmanı gözledim. Bir daireye girdiler, dairenin perdeleri çekilmemişti, pencereden ikisini gözetledim, kahvelerini içtiler, sonra ikisi de soyunmaya başladılar, sonra perdeyi çektiler, işte bundan sonrasını görmedim. Beni şüpheye düşüren işte bu oldu, der. Değerli kardeşlerim, hangi siyasi görüşten olursak olalım, asla muhalefet körlüğüne yakalanmayalım. Meşrebimiz, mezhebimiz, inancımız ne olursa olsun, mesele VATANSA gönlümüz, gözümüz, yüzümüz, sözümüz, özümüz aynı yere bakmalıdır. Birlikte yaşayacağımız başka bir vatan yok. Vatanımız var olsun, milletimiz sağ olsun.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.