Yılın son sözü;
■ Devlet Malından (Beytül Mal ) tek hırka bile çalan şehit dahi olsa Cennete Giremez.
(Hz Muhammed)
***
Men dakka dükkalar;
■ Sarıklı hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:
“Susadım hocam!”
Hoca, su isteme biçimine sinirlenip nasıl davranması gerektiğini şiirsel olarak belirtmiş;
‘Derûnum âteş-i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz âb-ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskîn-ive bu sûret ile iktisâb- ı ferâh-ı
bî-şumâr eylemeliyim “
Sonra da sopasını sallayarak eklemiş:
“Cahiller gibi ‘susadım’ demek olur mu?”
Aradan uzun süre geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan kıvılcım, hocanın sarığının kıvrımına girmiş. Sarık yanıyor ama Hocanın haberi yok. Genç molla parmağını kaldırmış ve uyarmış;
“Ey hâce-i bî-misâl, v’ey üstâd-ı zî-kemâl, bu şâkird-i pür-ihmâl, şol vechile arz-ı hâl
eyler ki; bu hikmet-i müte’âl, nâr-ı mangaldan bir şerâre-i cevvâl pertâb ile ser-i âliyyü’l âlinizdeki sarığı iş’âl eylemiştir.”
Hoca, elini başına atar atmaz sarığın tutuştuğunu anlamasıyla birlikte feryat etmiş;
– Bre mel’un, sarığın tutuştu desene!
■ Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı 28 Ağustos’ta sona erdi. Ancak Gül 100’ün üzerinde personelle Cumhurbaşkanlığı’nın yazlık köşkü Huber’de kalmaya devam ediyor.
Konuyu irdeleyen bir yazar geçmişte de aynı uygulamalara başvurulduğuna vurgu yaparak şu notu düşüyor;
“Eskiden tahttan indirilen padişahlar da saraylarda ikamet ettirilirdi. Örneğin 5. Murat Çırağan’da, Abdülaziz Feriye Sarayı’0nda, Abdülhamit Beylerbeyi’nde zorunlu ikamete tabi tutulmuştu. Böylece koltuktan düşmenin acısı hafifletilir, kontrol altında tutulurlar, tahta yeniden rakip olmaları önlenirdi.”
***
Para nedir?
Son nehir kuruduğunda,
Son ağaç kesildiğinde,
Son balık tutulduğunda,
Paranın yenmeyen bir şey olduğu anlaşılacaktır. ( Kızılderili Atasözü)
***
Aile nedir?
-Baba rızık kapısıdır açmasını bilene.
-Anne cennet kapısıdır girmesini bilene.
-Kardeş gönül aynasıdır bakmasını bilene.
-Eş,dost,hısım akraba,konu komşu,okyanustur yüzmesini bilene.
-Evlat deniz suyudur ne içilir; ne vazgeçilir…
***
Taşlama;
Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor
Ruhsati de dediğini bilmiyor
Yazı belli değil, hat belli değil
(Ruhsati)
***
Laf Salatası;
* Hayat bir gemi, dünya bir liman. Sakın öfkelenip kalkma birader. Azıcık ol ılıman!
* Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar. Ne korna sesi, ne kadın dırdırı, ne de inşaatın gürültüsü. Kıymetini bilin oğlum!
* Her köşebaşından bir alacaklının çıkabilme olasılığını düşünmeye para-noya denir!
* Nerede varsa bir şair. Vardır insanın hala söyleyeceği söz, yaşama dair!
* Dimyat’a çapkınlığa giderken, evdeki hatuna yakalanma! (İbrahim Ormancı)
***
Haftanın Bercestesi;
Nüsha-i âşifte-i dîvân-ı ömrü sorma kim
Hat galat, mana galat, imlâ galat, inşâ galat.
– Ömür defterinin dağınık yapraklarını hiç sorma! O defterdeki yazı da yanlış, mana da; imlâ da yanlış, ifade de.- (Lâedri)
Bir damla;
”Dilsizdir benim acılarım
Konuşmazlar kimseyle.
Sadece benim canımı acıtırlar
Hiç hak etmediğim halde”
(Cemal Süreya)